Eğitim ve kimlik

A -
A +
İbn Haldun Üniversitesi Külliyesinin açılışında, Cumhurbaşkanımız eğitime dair önemli bir konuşma yaptı. Topyekûn bir eğitim-öğretim reformu ihtiyacının vurgulandığı konuşmanın satır başları bir araya getirildiğinde, eğitim sistemimize bir kimlik kazandırılması gerektiği ortaya çıkıyor. Ben de konu gündemden düşmeden eğitim ve kimlik ilişkisine dair bir şeyler yazmak istedim bu hafta...               *** Eğitimle ilgili yapılan yüzlerce farklı tarifin içinde, kimlik kazandırma işlevi mutabakat sağlanan birkaç maddeden birisi olarak görülebilir. Bunun için de önce eğitim sisteminin kimliğinin oluşması gerekir. Çünkü kimliksiz bir sistemden, kim olduğunu bilen insanlar yetiştirmek mümkün değildir. Cumhuriyet sonrası, özellikle Amerika’dan gelen eğitim bilimcilerin raporlarıyla şekillenen yeni sistemimiz bir kimlik bunalımına girmiş ve hâlâ çıkamamıştır. Kökünü toprağa salmış ağaç budanmak yerine sökülmüş, coğrafya ve iklim şartları düşünülmeden yeni fidanlar ekilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki Millî Eğitim Bakanımızın birçok kereler söylediği gibi eğitim ihraç edilebilir ama ithal edilemez bir şeydir. Geçmişle hiç bağ kurmadan sadece bugün üzerinden yapılan bir kimlik inşası, temeli zayıf bir inşaat projesine benzetilebilir. Temel zayıfken ne kadar kat çıkılırsa çıkılsın, binanın ufacık bir sarsıntıda yerle bir olması beklenir. Ancak kültürel değerlerin kimlik inşasındaki rolünü belirlerken, kişinin özgür ve bağımsız düşünebilme kabiliyeti yok edilmemelidir. Aksi hâlde oluşan kimlik bu sefer sadece temeli atılmış ve inşaatı durmuş bir projeye dönüşür. Çünkü bu süreçte ilk katman toplum tarafından atılmalı ama sonraki katmanlar kişinin kendi özgür iradesiyle şekillenmelidir. Yani eğer kimlik inşasında kişi tamamen seyirci konumunda kalırsa, diğerlerini ötekileştirme bilinci gelişir. Ve bu çatışmayı ötekileri dışlayarak yenmeye çalışır. Bunun sonucunda da günümüzde sıkça şahit olduğumuz kimlik kavgaları yaşanır. Empati kavramını içselleştirmeden sadece cümle içinde kullandıran bir eğitim sistemi, akademik anlamda ne kadar başarılı olursa olsun eğitimin en temel gayesinden uzaklaşmış olur. Bunun için öğretim programlarında yer alan her bir kazanım, branşla ilgili bazı hedeflerin yanında, bireye doğru bir kimlik kazandırma kaygısı taşımalıdır. Burada “doğru kimlik” kavramı herkes için farklı bir anlam taşısa da “aidiyet” ve “öteki” kavramları arasında bir çatışma yaşanmadan, kültürel değerler ve evrensel hukuk sınırları içinde ortak bir zemin oluşturmak pekâlâ mümkündür.           *** Yaşadığımız coğrafya ve sahip olduğumuz geçmiş bizim en kıymetli hazinemizdir. Hafıza kaybı yaşayan bir kişi gelecekle ilgili hayal kuramaz. Şoför ne kadar usta olursa olsun, dikiz aynası kullanmadan araba sürülemez. Farklı ülkelerin başarı hikâyelerinden model değil ancak ilham alınır. Uyarlama hayallerle, medeniyet tasavvuru mümkün değildir. Cumhurbaşkanı da zaten konuşmasında bu konuya dikkat çekerek şöyle söyledi: “Ne insanlığın, milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünyanın sunduğu imkânları reddedeceğiz...” Bu cümlenin açılımı şudur; Eğitimde kimlik inşası kurgulanırken, evrensel anlamda dışlayıcı olmayan yerel bir duruş ve öze yabancılaşmaya sebep olmayacak kadar evrensel bir bakış sahibi olacağız. Yapılması gereken şey aslında oldukça basit! Önce birbirimizle ve geçmişimizle barışacağız. Sonra oturup kurgusu zaten hazır olan kendi başarı hikâyemizi yazacağız. İnşallah!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.