Piramit

A -
A +
Amerikalı psikolog Abraham Maslow’un piramidini duymuşsunuzdur. Maslow, insanların ihtiyaçlarını hiyerarşik bir düzene oturtmuş ve insanların beş temel ihtiyacını o meşhur piramidine dizmiştir. Bu ihtiyaçlar da piramidin en altından üste doğru fizyolojik, güvenlik, ait olma/sevgi, saygınlık ve kendini gerçekleştirme ihtiyacı olarak sıralanmıştır.
Tabanda yer alan fizyolojik ihtiyaçlar hava, su veya yemek gibi hayatta kalmak için gerekli olan temel ihtiyaçlardır. İkinci katmanda güvenlik ihtiyacı vardır. Yani barınma, sağlık, istihdam vs.
Sonraki katmanda ait olma ve sevilme ihtiyacı gelir. Bu adımı geçtikten sonra da insan saygı görmeyi ve takdir edilmeyi bekler. Ve en son adımda artık kendini gerçekleştirmeye hazır bir kişi olarak düşünce ve davranış olarak derinleşir.
Şimdi gelelim en önemli meseleye. Maslow’a göre bu piramitte insan bir katmanı geçmeden, diğer katmanlardaki ihtiyaçları hissetmez.
Basit bir dille anlatacak olursak, karnı aç olan insan kalacak yer derdine düşmez. Önce karnını doyurur, sonra kendine kalacak bir yer arar. Kendine gece yatacak güvenli bir yer bulduktan sonra da yatağa uzanıp, “İnsanlar beni seviyor mu acaba?” diye düşünmeye başlar. Bu sorunun cevabını olumlu olarak verdikten sonra, bu sefer de “Başarılı olayım, herkes bana saygı duysun” isteği baş gösterir. Ve o işi de halledince sıra kendini gerçekleştirmeye gelir.
Yani bu yaklaşıma göre karnı aç, kalacak yeri olmayan, sevgiden mahrum ve kimseden saygı görmeyen bir kişinin, kendini gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Peki nedir bu kendini gerçekleştirme olayı? Maslow bu durumu, insanın kendisiyle olan savaşının dinmesi, sahip olduğu potansiyelin sınırlarını görebilmesi ve kendisini neyin mutlu ettiğinden emin bir şekilde yaşaması olarak tarif ediyor.
Ve işte tam bu noktada işler biraz karışıyor. Çünkü kavramlarda birlik olmayınca, idrakte birlik de sağlanamıyor. Ama şimdi isterseniz işi daha fazla karıştırmadan piramidi, savaşı, potansiyeli falan unutalım ve şu sorunun cevabını düşünelim:
Karnını doyurmak için yiyecek bulmakta zorlanan bir insan, ”Allaha tam tevekkül etseydiniz, sabah aç gidip, akşam tok dönen kuşlar gibi rızka kavuşurdunuz” hadis-i şerifini düşünse, rızkından endişe etmeyerek ve çalışarak tevekkül etse ne olur?
Cevap veriyorum: Bal gibi de kendini gerçekleştirmiş olur. Hem de aç karnına. Ve daha ilk basamakta...
E ne oldu bizim piramit? Derinleşmek, hayatın anlamını kavrayabilmek ve gerçekten mutlu olabilmek için illa karnımızı doyurmayı, ev bulmayı, sevilmeyi ve takdir edilmeyi mi bekleyeceğiz?
Veya şöyle söyleyelim. Bunlar olmazsa ot gelip saman mı gideceğiz?
Hâlbuki bizim inancımızda nefis ne kadar körelirse, hayata bakış da o kadar netlik kazanır. Hatta tasavvufta riyazet, ferasetin yolunu açar. Çok zor durumdaki bir insanın ellerini açıp Allaha yalvarması, kendini gerçekleştirmenin zirvesidir. Yani inancı olan insan için, açlık da susuzluk da evsizlik de bir kendini gerçekleştirme vesilesidir.
Öyleyse şöyle söyleyebilir miyiz? Aslında piramidin temelinde kendini gerçekleştirme var. Bunu başaran insan da diğer basamakları zaten atlaya zıplaya çıkar.
İnsan eğer maddi ihtiyaçlardan bağımsız olarak ne için yaratıldığını bilir, en büyük endişesi insanlar tarafından sevilmek ve saygı görmek değil de Allah’ın rızasını kazanmak olursa zaten en büyük işi başarmış olur.
Ama en önemli basamağı sona atan bir sıralamada, karnı tok, sırtı pek, sevilen, takdir edilen ama kendini bir türlü gerçekleştiremeyen kişiler, bugün de olduğu gibi dünyanın başına bela olur.
Galiba bizim en büyük meselemiz sıralamayla ilgili.
Çünkü öncelik sıralamasını doğru yapan insan için, kendini gerçekleştirmenin önünde hiçbir maddi engel yoktur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.