Edeple gelen lütufla gider...

A -
A +
“İnşallah sırada 5. sınıfa geçen oğlum var. Nasip olursa onunla da geleceğim İstanbul’a...”
 
 
Türkiye gazetesinin kaset hizmetlerine başladığı yıllardı… Ben ilkokulda okuyorum kardeşim birkaç yaşlarında… Ailecek arabamıza bindik… İstikametimiz İstanbul, aracımızdaki kasetçalardan, Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin kasetini dinliyoruz… Bitiyor tekrar başlıyor. Bıkmadan usanmadan her defasında aynı heyecan içinde dinleye dinleye geliyoruz...
Nice zaman sonra Harem tarafından uzaktan denizi görünce bizde bir sevinç bir neşe… İstanbul gördüğümüz yok ki o zamanlar.
Sora soruştura döne dolaşa saatlerce türbeyi aradık. Arabada hayatından kesitler dinlediğimiz Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin kabrini kimseler ne duymuş ne de gitmiş… Nihayet uzun aramalardan sonra bir yokuşu işaret ettiler “aha şurada bir yatır var ama kapalı; kimdir bilmiyoruz” dediler.
Bir çırpıda yokuşu çıktık... Heyecanla avluya girdik fakat türbe kilitli. Meğer yıllar öncesinden bir kilit vurulmuş… Yıllardan beri de ne bilen var ne gelen var… Üzgün üzgün dışarıdan ziyaretimizi yaptık dualarımızı ettik ayrıldık...
Aradan yıllar geçti… Köprünün altından çok sular akmakla kalmadı yeni köprüler dahi yapıldı… Biz büyüdük çoluk çocuğa karıştık… İçimdeki ukdeyi atma zamanıydı… Aldım hanımı ve ilkokula yeni başlayan kızımı…
“İstanbul’a nereye?”
“Üsküdar’a Aziz Mahmut Hüdai hazretlerini ziyarete…”
Rabbime şükürler olsun Türkiye gazetesinin vesilesi ile tabelalar yapılmış, artık kime sorsan tarif ediyor… O meşhur yokuşu tekrar çıktık ama bu sefer her taraf İnsan kaynıyordu… Hazretin hayatını anlatan kitaplar CD’ler… Ayağımızın altında dolaşan kediler… Çocuklar… Sanki bayram yeri gibi… Sebep olanlardan Allahü teala razı olsun.
Ziyaret ettiğimiz gün cuma idi… Cuma vakti camide tadilat olduğu için yan sokaktaki bir yeri cami gibi kullanıyorlardı. Hanımlar da mahfilde namazlarını eda edeceklerdi. Kızıma tembihledim:
“Kızım biz namazdan gelene kadar burada yazan duaları oku!..”
“Tamam babacım” dedi.
Aradan yarım saat geçti, kızımın yanına geldim, “ne yaptın okudun mu kızım?” diye sordum.
“Evet babacım” dedi.  “Hâlâ okumaya devam ediyorum. Bak şurada “EDEPLE GELEN LÜTUFLA GİDER” yazıyor sen camiye gidip gelene kadar o duayı okudum” demez mi?
Dua olmasa da bu güzel söz inşallah ömrü boyunca unutamayacağı bir anı ve nasihat olarak kızımın kulaklarına küpe olur...
              M. Masum Hattatoğlu-Nazilli
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.