Kimin bacasından duman çıkarsa...

A -
A +

“Ahmet dayımlar soba alıp köye getirince, herkes büyük bir merakla görmeye gitmiş...”

 

 

 

Çocukluğumu anlatmaya bugün de devam ediyorum... Ben ilkokulda okurken şehirlerde “kamyon” denilen bir şeyin olduğu söylerlerdi. Kendi kendine gittiğini anlatırlardı. Üzerine bir dağı bile yüklesen götürdüğü anlatılırdı. Biz de çocukça dinlerdik. “Madem kendi kendine gidiyor, o takdirde bir dağı da götürüyordur” diye düşünüyorduk. Sonra da bir dağın o kamyon denen şeye nasıl yüklenebileceğini, kendi aramızda çocukça ciddi ciddi tartışıyorduk.

 

Köyünde iken kağnı bile görmemiş, tekerlekle tanışmamış bir çocuk için bu durumun normal karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Bir yönüyle, tarihte tekerleğin ilk kez Asurlular tarafından MÖ 2000’li yıllarda yapıldığını düşünürseniz, benim doğum tarihim ondan da eski olmuyor mu?

 

İnanın bu bile oldukça kısa bir tarih sayılır benim hayat şartlarım düşünülünce.

 

Ben ve benim neslim "Taş Devri"nden Bilgi Çağına kadar geçen ve on bin yılı içine alan değişik ekonomik dönemleri yaşadı. Hatta biz, bana göre, ilk sosyal ihtilâl olan ve pek çok mitolojiye konu olan ateşin evcilleştirilmesini bile yaşadık diyebiliriz.

 

Kibrit nedir bilmediğimizden, yanan korları külün içinde muhafaza ederek, böylece ateşi hiç söndürmemeye çalışırdık. Hatta sabahları kalktığımızda eğer küllerin içindeki kor -buna köz de denir- sönmüş ise komşulardan kimin bacasından duman çıkıyorsa bakıp ona “ateş” istemeye giderdik. Gidiş ve gelişimiz çok hızlı olurdu. Bundan olsa gerek ki, şimdi bile bir yerde kısa süre kalıp ayrılmak isteyene “Ateş almaya mı geldin?” denilir.

 

Yine günümüzde bile bir ürünün fiyatının normalden çok fazla olduğunu belirtmek için “Ateş pahasına” demezler mi? Eminim ki bu deyim çok eskilerden kalma, değerli ve yerinde bir deyimdir. Isınma da davlumbazları olan ocaklar sayesinde oluyordu. Soba nedir bilmiyorduk. Çok sonraları Ahmet dayımlar soba alıp köye getirince, herkes büyük bir merak içinde, hatta utandıklarından gizli gizli onu görmeye gitmiş. Görenler görmeyenlere hayretlerini, bire bin katarak anlatmışlardı.

 

Çoğumuz günlük hayatta kullandığımız pek çok önemli kelimenin ve kavramın anlamını ve hele tarihçesini bilmeyiz. Bunlardan bir tanesi de "uygarlık" kavramıdır.

 

Ben fakir bir ailenin çocuğuydum. Daha doğrusu, benim çocukluğumda, Türkiye'de zengin insan çok azdı. Daha doğrusu zengin fakir ayırımı da pek yoktu. DEVAMI YARIN

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.