Vehbi Tülek

"Mal, mevki arkasında koşanlardan hiçbiri murâdına kavuşamamıştır. Malı, mevkiyi hayır için arayan ve hayır işlerde kullanan, rahata, huzura kavuşmuştur."

Abdest azasının çoğunda veya yarısında yara bulunan kimse, teyemmüm eder. Çoğu sağlam ise, sağlamını yıkayıp yaralara mesh eder.

"Hayırlı işleri yapmaya mani çıkmadan önce acele ediniz. Zekât ve sadaka vermekte acele ediniz. Böylece Rabbinizin rızıklarına ve yardımına kavuşunuz!"

"Zamanımızda tasavvufun hakîkati değil, sadece ismi kalmıştır. Halbuki önceleri tasavvufun ismi değil, hakîkati vardı."

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bir kimse, Allahü teâlânın rızası için gazabını defederse, Allah da, ondan azâbını defeder."

Tövbe, haram işledikten sonra, pişman olup, Allahü teâlâdan korkmak, bir daha yapmamaya azmetmek, karar vermektir.

Resulullah efendimiz buyurdu ki: "Ey ümmet ve Eshabım! Şartlarına uygun olarak kılınan namaz, Allahü teâlânın razı olduğu bütün amellerin en efdalidir."

"Yâ Rabbî! Ben hiçbir şey getirmesem de, sen ganîsin, kerîmsin, ümidimi boşa çıkarma. Duâmı geri çevirme."

Birisi Resûlullah efendimize gelerek: “Yâ Resûlallah! Dünyalık elde etmek gayesi ile gazâya giden kimse için ne buyurursunuz?” diye sordu.

“İlmin azalması, âlimlerin azalması ile olur. Cahil din adamları, kendi görüşleri ile fetvâ vererek fitne çıkarırlar. İnsanları doğru yoldan saptırırlar.”

Evliyâyı ziyârete giden kimse, yolda hep onu düşünür. Ona teveccühü, her adımda artar. Mezar başına gelip, toprağını görünce, hep onunla meşgul olur. Teveccühü çok artar.

"İbâdet etmek bakımından dünyanın bir saati, kıyâmetin bin senesinden daha iyidir. Zîra bu bir saatte, sâlih faydalı amel işlenebilir..."

Süfyân-ı Sevrî (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki: "Mümin, her taraftan ona belâ ve musîbet gelinceye kadar, imanın hakikatine eremez.”

Allahü teâlâ ile kul arasında olan günahların affolması için, gizlice tövbe etmek kâfidir. Kul hakları için hak sahibi ile helalleşmek de lazımdır...

Haramı, helâli, şüphelileri bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan, haramdan kurtulamayıp, ibâdetleri boşuna gider.

Allahü teâlâ ile meşgûl ol, daima O’nu hatırla. Bundan da âciz kalırsan, Allaha tâat ile, O’na kulluk ile meşgul olmalısın...

"Bir kimse, hiç harâm karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ, onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine, nehirler gibi hikmet akıtır..."

Nimete şükür nimeti arttırdığı gibi, nimete şükrün terki, hem nimetin elden gitmesine, hem de azâba sebep olur...

“Hatim duâsı yapılan yerde bulunan, ganîmet dağılırken bulunan kimse gibidir. Hatime başlanan yerde bulunan, cihâd eden kimse gibidir..."

Ef'âl-i mükellefîn, yani Müslümanın yapması lâzım olan şeyler, sekizdir: Farz, vâcib, sünnet, müstehab, mubâh, haram, mekruh ve müfsid.