Vehbi Tülek

Buyurdu ki: "Âyet-i kerîmeleri ve Allahü teâlânın isimlerini seccâdeler üzerine yazmak tahrîmen mekrûhtur. Paralar üzerine yazmak ise mekrûhtur..."

Buyurdu ki: "Kur'ân-ı kerîmi, tekbîrleri ve ilâhîleri çalgı ile, ney çalarak okumak, tehlikeli bid'attir. Kur'ân-ı kerîmi güzel ses ile, tecvîd ile okumalıdır..."

"Namâz Müslümânlığın temel taşıdır. Temelsiz bir binâ sağlam olmadığı gibi, namâzsız Müslümânlık da günün birinde yıkılmaya mahkûmdur..."

"Kıyâmet günü birinci sûr ile gökler harekete geçecek, bütün mahlûkât yok olacak, herkes ölecektir. İkinci sûr ile bütün mahlûkât yeniden hayat bulacaktır"

Buyurdu ki: "Azâb, kötü iş yaptığından dolayı, biri sana kızıp, intikam almak için, canını yakması değildir. Sevâb da, işini beğendiği için, mükâfât değildir..."

"Yemek ve içmek hususunda Resûlullah Efendimize uymak güzel olur... Resûlullah kabak tatlısını ve mercimek çorbasını, av etini ve koyun etini severdi..."

"Çağırılmayan sofraya oturmamalıdır. Sofrada herkesten çok yememelidir. Karnı doyunca, bunu günâh işlemekte kullanmamak için duâ etmelidir..."

"Ehl-i sünnete göre, Muhammed aleyhisselâmın ümmeti, başka Peygamberlerin ümmetlerinden dahâ üstündür. Bu ümmetin de üstünü, Eshâb-ı kirâmdır..."

Bir gün, İmâm-ı a'zâm hazretlerinin annesi, bir meseleyi öğrenmek istedi ve oğluna şöyle dedi: "Oğlum git bu meseleyi Ömer bin Zer'e sor?"

Buyurdu ki: "Dervîşlik, yalnız, namaz, oruç ve geceleri ibâdet yapmak değildir. Bunlar, herkesin yapacağı kulluk vazîfeleridir. Dervîşlik, kalb kırmamaktır."

"Her Müslümân, terbiye edici bir üstâda muhtâcdır. Üstâd onu terbiye ederek, kötü huylardan kurtarır. Bunların yerine iyi huyları yerleştirir..."

Fıkıh ilmi, insanların yapması ve yapmaması lâzım olan işleri bildirir. Fıkıh bilgileri, Kur'an-ı kerimden, hadis-i şeriflerden, icmâ-ı ümmetten ve kıyâstan meydana gelmektedir.

"Helâlden bir kuruş bulsam, buğday alır un yapıp bu undan çorba pişiririm. Bu çorbadan hangi hastaya içirirsem, Allahü teâlânın izniyle şifâ bulur..."

"Kul hakkını, vasıyyet olmasa da, meyyitin bıraktığı maldan velînin ödemesi lâzımdır. Hattâ alacaklılar, mîrâsı ele geçirince, mahkemesiz alabilirler..."

Vişnezâde, Osmanlı Devleti zamânında yetişen âlimlerdendir. Asıl ismi, Muhammed bin Lütfullah'tır. 1615 (H.1023) senesinde, günümüzde Bulgaristan'da bulunan Filibe'de doğdu. 1681 (H.1092) senesinde İstanbul'da vefât etti. Vefatından kısa bir zaman önce buyurdu ki:

Buyurdu ki: "Her Müslümânın rûhu ile kabri arasında, devâmlı bir bağlılık vardır. Kendilerini ziyâret edenleri anlarlar. Selâmlarına cevâb verirler..."

Buyurdu ki: "Ey oğul! Allahü teâlâya ibâdeti ihlâsla, sırf O'nun için yap. Kim bir iyilik yapar, Allahü teâlâ için onu gizlerse, yaptığı bu iyilik zâyi olmaz."

Fâtih Sultan Mehmed Han, Ebü'l-Vefâ hazretlerinin dergahının kapısına kadar geldi. Ancak o görüşmedi. Padişah da üzülerek, geri dönüp gitti...

"Kabir ziyareti çok sevabdır. Mevtâ, Cum'a günü kabrini ziyâret edeni tanır. Kabir ziyâret ederken, kabir üzerinde oturmak, uyumak mekrûhtur..."

"Namâz kılmak, oruç tutmak, Kur'ân-ı kerîm okumak ve zikir etmek, yalnız bedenle yapılan ibâdet oldukları için bunları herkesin kendisi yapması lâzımdır..."