Vehbi Tülek

Pascal, henüz küçük yaşta kendisini gösteren dehalardandır. Önemli keşifler yapmıştır. Bu, ahiret inancı olan bilim adamı, genç yaşta kansere yenik düşerek 1662 yılında hayata gözlerini yummuştur...

Hazreti Rabi'a, o kadar fakir idi ki, evde çok günler yiyecek bulamaz ve o günü oruçlu geçirirdi... Malı mülkü yoktu ancak ilmi o kadar çoktu ki, Süfyan-ı Sevri ve Hasan-ı Basri gibi zamanın âlimleri ondan feyz aldılar...

Bişr-i Hâfî hazretleri, sekizinci ve dokuzuncu yüzyıllarda Horasan'ın Merv şehrinde ve Bağdâd'da yaşamış olan büyük velîlerdendir. İsmi, Bişr bin Hâris Abdurrahmândır. Bişr-i Hâfî diye meşhûr olmuştur...

Fahreddîn-i Râzî, meşhur tefsîr, kelâm, fıkıh ve aynı zamanda fen âlimidir. İsmi Muhammed bin Ömer'dir. İran'da bulunan Rey şehrinde doğdu. "Râzî" lakabını doğum yerine nisbetle almıştır. 1209 yılında Herat'ta vefât etti...

"On İki İmâm"dan olan Seyyid Ali Nakî hazretleri yüksek hâller sâhibi bir zat idi. Medîne-i münevverede ikâmet etti, ancak son nefesini Bağdât'ta vermiştir. Onu zehirleyerek şehit ettiler...

Bera bin Marur hazretleri, Resûlullah efendimizin Mekke'den Medine'ye hicretinden bir ay önce vefat etti. Peygamber efendimiz Medine'ye teşrifinde onun kabrine kadar giderek dua etmiştir...

Tufeyl bin Amr, bir iş için Mekke-i mükerremeye gelmişti. Gizlice Peygamber Efendimizi görmeye gitti ve onun kalblere ferahlık veren sözlerine hayran kalarak hemen Kelime-i şehadeti söyleyerek Müslüman oldu...

Hazreti Süheyb Allah aşkından secdeye kapandı ve "Ya Rabbi! Günahlara bulaşmadan ruhumu al!" diye yalvardı. Bu samimi duanın neticesinde o anda vefat etti. Peki, Hifâ Hâtun'a ne oldu dersiniz?!.

Hz. Süheyb, kimsesi olmayan, fakir, kendi halinde bir zattır... Hîfâ Hatun ise, kendisiyle herkesin evlenmek için can attığı zengin ve edep timsali bir güzeldir. Buyurun bu ibretli kıssayı birlikte okuyalım...

Huzeyfe bin Yemân, babası ile berâber Medîne'ye gelip Müslümân oldu. Uhud Gazâsında bulundu. Münâfıkları yalnız bu bilirdi. İrân fütûhâtında bulundu. Nusaybin Vâlîsi oldu. Hazret-i Osmân'ın şehâdetinden kırk gün sonra vefât etti...

Abdullah bin Revâhâ hazretleri, Peygamber efendimizin, eshâbı içinde çok sevdiği, şairlerdendir. İsmi Abdullah, künyesi Ebû Muhammed, unvanı Şâir-i Resûlullah'tır. Mûte'de şehit olmuştur...

Abdurrahman bin Avf, Peygamber Efendimizin bereket duasına mazhar olmuş bir zattır... Cennetle müjdelenen bahtiyar on sahabeden biridir. Cahiliye devrinde bile içki içmeyen güzel ahlâklı nadir insanlardandı...

Hazreti Abbas'ın bir oğlu olmuştu. Resûlullah efendimiz ismini Abdullah koydular ve; "Allahım! Onu dinde fakîh kıl ve kitabını ona öğret" diyerek duâ ettiler. Bu dua bereketiyle Abdullah ibni Abbâs, ilimde çok yükseldi...

Abbas bin Ubâde hazretleri, Uhud Harbinde Eshab-ı Kiramın dağılmakta olduğunu fark ettiği zaman, yüksek bir yere çıktı ve onlara şöyle seslendi: "Ey kardeşlerim! Dağılmayınız! Peygamberimizin yanına geliniz!.."

Hazreti Abbâs, Peygamber efendimizin amcası idi. Ticâretle uğraştı ve çok zengin oldu. Ağabeyi Ebû Tâlib'in ise mâli durumu çok kötü idi. Resûlullah efendimizin teklîfi ile Ebû Tâlib'in oğlu Ukayl'in yetişmesine yardımcı oldu...

Halid bin Süfyan adında bir bedbaht, Müslümanlarla çarpışmak için etrafına adam topluyordu. Resûlullah Efendimiz bu iş için Abdullah bin Üneys'i görevlendirdi... O da kılıcını kuşanarak tek başına yola çıktı...

Abdullah bin Zübeyr, Eshab-ı kiramın büyüklerindendir. Hicret'ten sonra, 622 milâdî yılında, Medine yakınındaki Kûba'da doğdu. Babası Zübeyr bin Avvâm, Cennetle müjdelenen on kişiden (Aşere-i Mübeşşere) biridir...

Hâlid bin Velid hazretleri, Eshâb-ı kirâmın ve İslâm kumandanlarının büyüklerinden ve Peygamber efendimizden "Seyfullah=Allah'ın kılıcı" unvanını alan bir kahramandır...

Bir gün Resûlullah efendimiz Ebû Zer hazretlerine buyurdular ki: "Ya Ebâ Zer! Sen yalnız vefât eder ve yalnız haşrolunursun!.." Gerçekten de Ebû Zer-i Gıfârî hazretlerinin vefâtı pek garip olmuştur...

Hazreti Abdullah, Peygamber efendimizin halası Ümeyme ile Cahş'ın oğludur. Kız kardeşi Hazreti Zeyneb Peygamberimizin hanımıdır. Hazreti Ebû Bekir vasıtasıyla Kelime-i şehâdet getirerek iman şerefine kavuştu...