Vehbi Tülek

​Meşhûr âlim ve velî Abdülkuddûs hazretlerinin oğlu kerametler menbaı "Şeyh-i kebîr"...

​"Talebe, nefsiyle, şehvetiyle ve şeytanla mücâdele etme, hazlarından uzak kalma mertebesindedir..."

Müminin kabri başında duânın kabûl olması onun kerâmet sahibi olduğunu göstermektedir.

​İnsân, niyeti ve işleri, ne kadar hâlis ve iyi olsa da, kendini kusurlu ve kabahatli bilmelidir.

"Bütün işler, Allahü teâlânın emri ve dilemesi ile olur. O hâlde sen, işleri takdîr edip yaratana dön!"

​Resûlullah efendimiz buyurdu ki: "Oruçlu olan kimse, hurma ile iftâr etsin! Çünkü hurma bereketlidir."

"Kusûrsuz kılınan bir namaz, insanı pis, çirkin işleri işlemekten korur."

Kıyâmette işe yarayacak olan şey, İslâmiyetin sahibinin gösterdiği yolda yürümektir.

​Şeyh Abdülhamîd Nûbânî ona: "Senin bir oğlun olacak. İsmini babanın adı olan Hasan koy!"

​"Yavrucuğum! Fıkıh ve hadîs öğren. Câhil tarîkatçilerden sakın. Şöhret peşinde koşma!.."

​"Bir kimse, kerâmete hiç inanmıyor ise, hiç ehemmiyeti yoktur. Sözlerini isbât edemez."

​"Kıymetli efendim! Sıkıntıların gelmeleri, görünüşte çok acı ise de, bunların nîmet oldukları umulur."

​Hâce Behâeddîn Nakşibend-i Buhârî hazretleri buyurdu ki: "Bizim yolumuzun temeli sohbettir!"

Gönülden inanmanın alâmeti vardır. Bu alâmet, İslâmiyetin emirlerine sarılmaktır...

​"En iyi kimse, kalbi dünyaya bağlı olmayan ve Allah sevgisi ile çarpandır..."

​"Birkaç gece rahatsız ol da, sonsuz râhata kavuş. İyi ameli sonraya bırakıp tehir edenler helâk oldular."

Abdülehad efendi vaaz ederken, kürsüye "Sizin gavs olduğunuz söyleniyor" yazan bir kâğıt konur...

​“Biliniz ki, sizden bir kimse yoktur ki, ona vârisinin malı, kendisinin malından daha sevimli olmasın!.."

"Sakın dünyânın parlaklığına, câzibesine ve onun dışı tatlı, içi zehir olan hîlelerine aldanma!"

​Müslümanların kendileri ile alay eden kâfirleri pis ve zararlı bilmeleri lâzımdır.