Tekerrür -1-

A -
A +
"Aynı şeyi tekrar tekrar yapmak ve farklı sonuçlar beklemek deliliktir..."
Eminim Albert Einstein bu lafı söylerken, kendisinden söz etmekteydi. Çünkü geçmişteki düşünürler, birbirleriyle laf dalaşından ziyade, yeni bilginin tohumlarını ekmenin, bilimin peşindeydiler. Sözden çok icraat ve keşiflerinin derdindeydi. Ama şimdi?
Dünya tarihine bir bakın… Doğal afetlerden, savaşlara, salgından keşiflere her biri, tekerrürden ibarettir. Aslında yenilenme de olsa yaşananlar özetle yine aynı sebep ve sonuç ilişkisinde buluşup başa sarıyor. 
Çünkü biz insanlar kuşaklarca atalarımız dedelerimiz diyerek yeni fikir ve düşüncelere hep ön yargıyla veya küçümser gözlerle baktık. Tekerrür eden tarih bize ders vermek yerine hırslarımızı daha da körükledi. 
-Çünkü açgözlüydük.
Tüm ülkelerin stratejisi geçmişte yaşanan olaylara dayandırılarak, temellendirilmektedir. Siz hiç, geçmişine sünger çekerek içine dönüp toplumunun refahıyla uğraşan bir devlet gördünüz mü? Siz hiç silah fabrikasını kapatıp kalem kitap üreten, bolca okul ve eğitime odaklanan;
“Ben artık savaşta yokum ne hâliniz varsa görün. Sadece halkımı kalkındıracağım. Kendime yeterim” diyen bir ülke duydunuz mu? 
Duyamayız, neden? Çünkü sözde başı çeken ülkeler, zalimce kendi hâlinde huzur içinde yaşayan insanları; büyümekti, elmastı, altındı, ırklarıydı diyerek katlettiler. Hem de sessiz kalan tüm dünyanın gözlerinin önünde…      
Milyarlarca insan öldürülerek malları mülkleri talan edilerek gitti bu dünyadan. Önce insanların mallarına el koydular. Sonra bu parayla güçlü kabul edildiler.
Güç kimdeyse söz hakkı onda oldu hep. Fakat bu güç her daim elini ne kadar kana buladığıyla ve ne kadar gözyaşı akıttığıyla ölçüldü. 
Veya ne kadar parasının olduğuyla… 
Fakat bir senedir tüm dünyayı esir alan pandemi süreci, bu kalıpları değiştirdi diyebiliriz. Şimdi de gündemde yerini alan, Covid-19 aşı sürecini görüyoruz. O diyor “ben buldum” öbürü diyor ben buldum. Sanki kendi insanını iyileştirmiş, ülkesini gül bahçesine döndürmüş gibi, başka ülkelere vermenin derdinde. Elbette hayrına değil. Parayla!..
 
 
ŞİİR
 
          Ötelerin sesi
 
Dünya kan ağlıyor,
Çocukların ruhları soluyor,
Anneler kendilerini bilmeden anne oluyor,
Babalar rütbesiz,
Ve dünya kan ağlıyor.
Yağmur beni duaya çağırıyor,
Her damlası bir hayat;
Yağmur hızlanıyor,
Duam aklımdan çıkıyor,
Göğsüme oturuyor.
Bir umut doğuyor içimde,
Bu dünyaya olmayan bir umut…
Ötelerin ötesine gönlüm kayıyor,
Ve dünya hayal oluyor.
 
          Fatih Toprak (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
 
 
 
UNUTULMAZ TARİHLER
 
OSMANLI VENEDİK SAVAŞI (1715): Venedik halkı, İtalya’nın Venedik şehrinde oturup daha çok gemicilikle meşgul olurlardı. Orta Çağ'ın en meşhur kolonicisi ve korsanları olup Haçlılarla birlikte İslâm devletleri, Türkler ve Osmanlıları tarih boyunca çok meşgul etmişlerdir. Venedikliler, Roma İmparatorluğu zamanında şehre geldiler. Avrupa Hunlarının Roma İmparatorluğunu tazyik etmesiyle, asıl yurtları olan Adriyatik kıyılarından Venedik’e sığındılar.
Meşhur denizci Kaptan-ı derya Barbaros Hayreddin Paşa, Venediklilerle harp etti. Venedikliler, 1571’de İnebahtı’da Osmanlı Donanmasını yaktılarsa da, 1572’de cezalandırıldılar. Kıbrıs Adası, Venediklilerden alındı. Girit Adası için mücadele edilip 1669’da ada fethedildi.
Venedikliler, İkinci Viyana felâketinden sonra Osmanlılara karşı yapılan ittifaka katıldılar. Avusturya ve Rusya ile Osmanlılara karşı savaştılar. 1699 Karlofça Antlaşmasıyla Mora ve Dalmaçya sahillerini aldılar. Buraları, 1714’te yapılan muharebe sonrası Osmanlılara tekrar verdiler.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.