Yazmak ve okumak hakkında

A -
A +
Yazmak için okumak gerektiği sadece kafanızdaki fikirler bittiğinde anlaşılır. Tecrübe ile sabit bir şekilde fikrimce on okuyup bir yazmak gerekir. Yazdıklarımız okuduklarımızın hepsinin bir harmanlanmış hâlidir. Her yazarın her kitabın üzerimizdeki şüphesiz ki etkisinin toplamıdır. Hatta bir süre sonra yazarın makalelerinden hangi tür yazıları sevdiğini, hangi yazarın üslubunu beğendiğini anlayabilirsiniz. Hatta eski bildiğimiz meşhur yazarların hikâyecilerin romancıların çoğunun ilk zamanlar kimlerden etkilendiği, hangi ustanın üslubunu taklit ettiği, kendisi de yazarken “mahlas” denilen hangi takma ismi kullandığı hakkında biyografik bilgiler mevcuttur.
Bu yüzden yazdıklarımız okuduklarımızın bir nevi aynasıdır. Okuduklarımızın kalitesi yazdıklarımızın kalitesini belirler. İleri derecedeki okuyucular bir kimsenin yazısındaki ünlü nice şöhret ismin üslubunu fark etmektedir.
Yazarın yazısında hangi yazardan nasıl etkilendiğini yazının tahlilinde dile getirir. Neyi kimi okuduğumuz gerek günlük hayatta gerek kalemimizde kendini belli eder.
Burada mühim olan mesele okumaktır. Okumak zaten yazdırır. Ama yazmak kesinlikle okumayı gerektirir. Türk edebiyatı bu yönden çok zengindir. Her yazarın kendine ait bir duygu ve üslûbu vardır. Hepsi okuyucusuna farklı özellikler katar.
Okumaya heves etmiş veya zaten okuyan gençlere tavsiyem okumaya ilk önce Türk Edebiyatı ile başlamalıdır. Ancak günümüz gençliğinin ihtiyacı olup da farkında olmadığı bir gerçeği daha hatırlatmalıyım.
Günümüzün değerli gençleri kendi uzmanlık alanlarında çok iyi dereceler elde ettiler. İyi doktorlarımız, mühendislerimiz, mimarlarımız, sanatkârlarımız, yazarlarımız yetişti… Ancak bu gençliğin en dikkat çekici üç eksikliği yürek yarasıdır. Birincisi dinini, ikincisi dilini, üçüncüsü tarihini bilmeyen bir nesil söz konusudur. Bu sebeple bu üç konuyu doğru kaynaklardan öğrenmek sonra bu bilgiyle dolu olarak hiçbir devir hiçbir siyasi fark gözetmeksizin her şair ve yazarın eserleri okunabilir. Aksi takdirde temeli olmayan kimse okuduklarını yorumlayamaz farkında olmadan fikirlerin peşinde savrulur durur…
       Rabia Özen
 
 
ŞİİR
 
      Ümitsiz olma
 
Nice eşkıyalar tövbe ederek
Evliya olmuştur vakti gelince
Allah hidayet verince kula
Zikir ehli olur her gün her gece.
 
Günahkârım diye ümitsiz olma
Hep ümitvar ol günaha dalma
Yürü hak yolunda geride kalma
Allah dostu velî var nice nice
 
Kutsal kitabımız Kur’ân’ı oku
İlmi nakış nakış gönlüne doku
Güllerden alırsın rayiha koku
Ebcedi unutma sen hece hece.
 
Sözlerim öncelik kendi nefsime
Kelimeyi şehadet son nefesime
Şahit ol Allah’ım dua sesime
Yalvarırım sana gizli gizlice.
 
Reyyan kapısından cennete yürü
Karşılasın seni cennetin gülü
Süleyman diyor ki olma öbürü
Nasipsiz gidenler var nice nice.
 
          Süleyman Usta
 
 
 
 
UNUTULMAZ MEKÂNLAR
 
 
NEMRUT GÖLÜ: Nemrut Gölü, dünyanın ikinci, Türkiye'nin en büyük krater gölüdür. Adını MÖ 2100'de yaşamış putperest hükümdar Nemrut'tan almıştır. Van Gölü havzasının batısında, Bitlis ilinin Tatvan, Ahlat ve Güroymak ilçeleri arasında yer almaktadır. Nemrut Dağının, çapı altı km kadar olan geniş ve derin krateri vardır. Göl, kraterin batı yarısını işgal eder. Deniz seviyesinden yüksekliği 2400 metre, yüzölçümü ise 10 km2dir. Nemrut Gölünün dışarıya akıntısı yoktur ve suyu tatlıdır. En derin yeri 150 metredir. Kraterin doğu kısmında bulunan üç küçük gölün, en kuzeyindeki Ilıca Gölünün suyu sıcaktır. Suları kışın dondurucu soğuklarında donmayan bu göl, hem kar suları hem de sıcak kaynaklarla beslenmektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.