Her vaat yerine geliyor mu?

A -
A +
İnsan umutlarıyla yaşar, umutları insanı ayakta tutar. Hangi ideoloji, hangi inanç, hangi amaç olursa olsun umutsuzluğu menzile ulaşmak karşısındaki en büyük engellerden biri olarak görür. Dinimizde de ümitsizlik haram kılınmıştır.
İstanbul Sözleşmesi'ni faydalı olarak niteleyen insanların çoğunun, sözleşmenin maddelerinden ve bu maddelerin içerdiği gizli açık anlamlardan bihaber (habersiz) olduklarını düşünüyorum. Sözleşmenin gizli ve toplumsal düzeyde yıkıcı etkilere sahip amaçlarını pek de fark etmemiş sokaktaki insanlar sadece göz alıcı vaatlere bakarak sözleşmeden yana tavır takınıyor. Sözleşmenin savunucuları ne diyor "İstanbul Sözleşmesi, kadınları daha saygın, daha özgür, daha mutlu ve güçlü hâle getirecek, kadına yönelik şiddeti önleyecek vs..."
Rasyonel olarak rakamlara bakılınca, sözleşmenin vadettiği konularda pek de bir işe yaramadığı görülüyor ve hatta sanki ters etki yapmışçasına şiddet oranı tırmanışa geçmiş görünüyor. Matematik yalan söylemez ama bu vaatler karşısında vazgeçmek de kolay değil. Tıpkı hiçbir vaadini yerine getirmediği hâlde vazgeçilmezliğini koruyan kırışıklık önleyiciler gibi.
Yaşlanma karşıtı olduğu, yaşlanmayı yavaşlattığı gibi iddialarla piyasada yer edinen kozmetik ürünlerin hiçbiri yaşlanmayı durduruyor mu belli değil ama bence yavaşlatma vs. de işin hikâye kısmı. Durdurma tutmadı ise yavaşlatma verelim. İnsanlar yaşlanmayı durdurmanın pek de mümkün olmadığını içten içe biliyorlardır diye düşünüyorum. Yakın çevrelerinde dahi bu ürünleri kullanan insanların yaşlanmaya devam ettiğini görseler de, kırışıklık karşıtı yaşlanmayı durduran ürünler her zaman satıyor, çünkü vadedilen, insanın en vazgeçilmez arzusu olan "ölümsüzlüğün" bir cüzü. Bu konuda ümitvar olmak bile insana kendini iyi hissettiriyor olsa gerek...
Yalnız kadınlara değil, çocuklar ve bütün canlılara başta zayıf ve savunmasızlar olmak üzere şiddetin önlenmesi pekâlâ mümkündür. Millet olarak bunu başaracak basirete de sahibiz, yani durum kırışıklık önleyiciler, yaşlanma karşıtı ürünlerde olduğu gibi "umutsuz vaka" değil...
          Yavuz Tutuş/Kayseri
 
 
ŞİİR
 
 
   Biz Osmanlı idik
 
Biz Osmanlı devletiydik,
Üç kıtaya hâkim idik
Ehl-i küfre galip geldik
Biz Osmanlı devletiydik.
 
Söğüt'te bir fidan idik
Mazlumlara hami idik
Mekke ve Medine’ye
Hâkim değil hâdim idik.
 
Can verir, can verdirmezdik
Sığınanı reddetmezdik,
Mertlik karakterimizdi,
Zalime baş eğmez idik.
 
Dile gelse bu topraklar
Dile gelse bu mezarlar
Tarih utanırdı tarih,
Bu millete yapılanlar…
 
   Mustafa Utku Kayakağınlı
 
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
MÜCAZAT: Arapça ceza kelimesinden gelmekte olup 1. karşılık. 2. bir suça karsı ceza çektirme anlamına gelir.
MÜKÂFAT: Arapça kifayet kelimesinden gelmekte olup 1. beraberlik, 2. bir hizmet ve iyiliğe karsı edilen iyilik. 3. çalışkan talebeye hocasının verdiği takdir, beğenme kâğıdı gibi anlamlara gelir.
MÜLAKAT: Arapça lika’dan gelmekte olup “ka” hecesi uzun okunarak söylenir. 1. kavuşma; buluşma; bir araya gelme 2. Görüşme, yüz yüze konuşma gibi anlamlara gelir
MÜSAVAT: Arapça seviyy isminden gelmekte olup müsâvîlik eşitlik, aynı hâlde ve derecede olma anlamlarına gelir.
MÜNACAT: Arapça necv kelimesinden gelmekte olup 1. Allah'a dua etme, yalvarma. 2. Allah'a dua konulu şiir manzumeye verilen isim anlamındadır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.