“Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayın!”

A -
A +
Sana düşen, bir hata görüldüğünde, bir ayıp işe rast geldiğinde o hatayı yüze vurmak olmasın. Karşıdakini küçük düşürmek olmasın. Hele onu aşağılamak hiç olmasın. Sen sen ol sana karşı bile olsa yapılan hataları örtmeye çalış. O hatanın yayılmasını engellemeye çalış. Toplumu ve insanları ayıp ve hatalardan korumaya çalışmak işlenen ayıpları örtmek ahlaklı bir davranıştır... Güzel dinimizin övdüğü bir davranıştır. Gerçek anlamda Müslümanlığı bilen ve yaşayan insanlar zaten başkalarının ayıp ve kusurlarını örtmeye çalışır, gizler...
Hadisi şerif vardır bu hususta: “Allah’ın kullarını üzmeyin. Onları ayıplamayın, gizli kusurlarını araştırmayın. Kim Müslüman kardeşinin ayıbını ararsa Allahü teâlâ da onun ayıbını arar. Hatta öyle ki, evinden çıkmasa da onu rezil eder.”
Bugünün insanı hak, adalet ve eşitlik adına neleri istiyorsa aslında hepsini İslamiyet insanlara vermiştir. Müslümanlık zaten insanlar arasında eşitliği ve kardeşliği emreder. Bu eşitlik ve kardeşlik emri kuru laftan ibaret değildir. İslamiyet’e göre “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir, müsavidir...”
İnsan olarak kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur olamaz. Üstünlük ancak gönlünde Allaha iman ve yaşadığı dinî hayata verdiği önemdedir. “Namaz aslında eşitliğin en büyük sembolüdür… Zengin, fakir, siyah beyaz, kel, kör, topal ayırımı yapılmadan herkesin aynı sırada ve omuz omuza saf tuttuğu bir ibadettir."
Türk İslam tarihinde imtiyazlı sınıf yoktur. Herkes eşittir. İnsanlar arasında ayrıcalık, genetik bir hak tanınamaz. Başka toplumlarda olduğu gibi idareciler sınıfı, asiller sınıfı, din adamları sınıfı gibi sınıflar da yoktur. Asiller için, zenginler için ayrı mezarlar yapılmaz. Bizim örf ve inancımızda hiç kimse hangi görevde olursa olsun imtiyazlı bir sınıf değildir. O bakımdan hiç kimsenin kendisini ilmiyle, makamıyla, rütbesiyle, memleketiyle etnik kökeniyle ırkıyla öne çıkarması kabul edilemez. Hacı Bektaş-ı Veli hazretlerinin yukarıdaki çağrısı bu gerçeği herkese anlatabilmek içindi: “Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayın!”
       Efe Kağan Atilla-İstanbul
 
 
 
ŞİİR
 
              Gurbet...
 
Eski bir divanda bir soğuk yorgan.
Büründükçe iliğimi dondurur.
Mor dikiş ipliği gözüme urgan,
Göründükçe, gül benzimi soldurur.
 
Peynirle ekmekten yapılmış azık,
Servettir bu ilde nicelerine,
İçimi dağlayan bir ses var, yazık!
Hâkimdir gurbetin gecelerine.
 
Hasreti sineme bir kalkan edip
Yürürüm feryadı hep duya duya.
Bir ara gözüme perdeler çekip
Dalarım gurbette derin uykuya.
 
Kuruyan dudağım yer yer çatlamış.
Âlem suya kanmış bir ben susuzum.
Sessiz uğultudan beynim patlamış,
Tenha bir köşede, ürkek, huysuzum.
 
                    Sami Hocu
 
 
 
 
 
UNUTULMAZ KELİMELER
 
MEZALİM: Zulümler. Haksızlıklar. Eziyet ve işkenceler.
MÜBAHESE: Bir şey hakkında etrafıyla söz söyleyip hakikati araştırma. Konuşulan şey. Konu.
DEBDEBE: Gürültü, patırtı… Gösteri için yapılan gürültü. Tantana. Haşmet.
PEYDERPEY: (Pey-der-pey ) Birbiri ardınca. Yavaş yavaş, azar azar.
MİFTAH: Açan âlet. Anahtar. Kilitleri açan anahtarın genel adı.
MİNNET: 1- Bir iyiliğe, bir iyilik yapana karşı kendini borçlu görme. 2- Görülen iyiliğe karşı teşekkürde bulunma. 3- Yapılan iyiliği başa kakma. 4- Şükür, teşekkür etme.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.