Merhum Necip Fazıl'ın da dediği gibi:
Gözünü açıyorsun, "doğdu" diyorlar
Gözünü kapatıyorsun, "öldü" diyorlar
Bu göz kırpışa, ömür diyorlar...
İnsanın, akıbeti de doğumundan-ölümüne kadar zıddına mahkûm değil midir?
Akıbet, zıddına mahkûm oyuncu... Fâni kullarda, bu mahkûmiyetin başrolü...
Muhakkak hepimizin, çocukken oynadığımız bir oyunu vardı bildiğimiz.
"Aldım Verdim, Ben Seni Yendim."
Nasıl oynanır bilir misiniz? İki oyuncu karşılıklı olarak 2-3 metre uzaklıkta dururlar. Birbirlerine doğru şu tekerlemeyi söyleyip, adımları atarak gelirler:
“Aldım verdim, ben seni yendim.”
Diğer oyuncu ise “alamazsın veremezsin, sen beni yenemezsin” der.
Önce kim kime yaklaşır ve ayağına basarsa oyunu kazanır. İşte, şu garip insanoğlu da hep bu döngü içerisinde dönüp durur. Ya alır ya verir... Bu alışveriş daima zıddı ile gerçekleşir...
Bir dağcı düşünün, bir dağın en üst tepesine göz koyabilmesi evvelâ en alt kademesinden başlar. Bilmiyorsa bir miktar bocalaması gerekir. Ta ki en üst kısma ulaşabilme kuvvetine malik olsun. Peki bir yapboz düşünün en büyük parçaları bir araya gelmesi ile oluşan ama tamamlanması her daim en küçük parçasına kalan. Bir gülümsemeyi dahi sevap kılan Allahü teâlânın, kıymetini bir kötülüğün günah kılınması ile anlaşılan... İnsanoğlunu düşünün, nefes alamazsa yaşayamayıp, veremezse ölümü yaşayan...
Küçük bir söz düşelim o vakit buraya yine zıddına malik olmayı en güzel şekilde anlatan;
Gönül aynan saf olmadıkça,
Çirkini- güzelden ayıramazsın...
Kısacası biz âdemoğulları, bu dünyada bir güzelliğin kıymetini daima zıddı ile anlayan bir alışveriş döngüsü içerisinde dünya döndükçe dönüp duruyoruz... Ya alıyoruz ya veriyoruz...
Hangisinde bir kâra muktedir kılınıyoruz? Faydalı bir kârda mı, yoksa ziyan olan bir zararda mı?
Seyyid Abdülhakîm-i Arvasî hazretlerinin duasına düçar olasınız... Duası şudur ki; "Bâki dualarda kalasınız..."
Havva Arvas
Aile saadeti
İlk önce lâzım bize ailenin huzuru
Esbabını öğrenip her dâim onu koru.
Aile saadetine örnek Allah dostları
Okunmalı her zaman onların hayatları
Dinimiz İslamiyet bildirir ölçüleri,
Huzur ve saadetin onda ancak iksiri
Kendine acımayan gayrısına nadandır,
Dinin yarısı sabır, merhamet imandandır.
Merhamet etmeyene edilir mi merhamet
Dünyada ve ahrette bil ki sonu felâket!
Şükür ve sabır ile imtihan et kendini
Bu ikisi var ise, kurtarırsın dinini.
Hikmet ehli buyurur: "Kızacak hiç insan yok
Ahir zamandayız biz, acınacak insan çok!"
Her gülün dikeni var, koklamak zahmet ister
Dikensiz gül arayan bir ömür boşa bekler
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi öğren:
"Hata kusur arama, kendine ol öğretmen!"
Sevgiye alâkaya her insan dâim muhtaç
Sevmek de sevilmek de ruhumuz için ilâç
Âlimler bildirmişler yüzlerce yıldan beri
Erkeğe ve kadına dair vazifeleri,
"Sınırı aşmak" evde kavganın sebebidir
Hem saygı hem sevgiyi, itimadı bitirir.
Tartışmak, münakaşa haramdır dinimizde
Bu yüzden huzur kalmaz birçok ailemizde
Dostu dosttan ayırır, düşmanlığı artırır
Şeytan devreye girer, nefsimizi azdırır.
Kalp Allah'ın evidir, muhabbetin yeridir
Kim onu yıkar ise göğü, arşı titretir!
Birlik ve beraberlik sevgiyle tesis olur
Rahmete, berekete, huzura kavuşulur
Böylesi bir nimetten mahrum nice insan var
Daha dünyada iken cehennemi yaşarlar
“Ben haklıyım!” diyenler dünyada etmezler kâr,
“Sen haklısın!” diyene cennette büyük köşk var.
İnsanlara yük olan sevimsiz, zalim olur
Yük çekenler sevimli, evliya, hâlim olur
Güzel huylu olanlar hem kendi huzurludur
Ailesi, çevresi memnundur ve mutludur
Güzel ahlâk bu dinin temeli ve esası
Ancak onunla mümkün Rabbimizin rızası!
Alâaddin Erdoğan (Garîbî)
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...