Sözcük anlamıyla zıtlık; karşıtlık, karşı olma çelişki olarak ele alınmaktadır. Yaratılan her canlı-cansız varlığın aslında zıtlık dengesi üzerine oturtulduğu görülmektedir. Yani evrende her şeyin zıtlıklar dengesi içinde oluştuğunu görürüz.
Zıtlık yoksa hareket yoktur, varlık yoktur, süreç yoktur. Sanat açısından baktığımızda da değerli görülen her eserde şüphesiz çok iyi çözümlenmiş karşıt bir denge vardır. Ressamın yaptığı resimler içinde zıt renklerin kullanımı hemen dikkati çeker. Tiyatroda, sinemada zıtlık teması bol bol işlenmektedir. İlgi çekmek ve istenilen mesajı vermenin en belirgin yollarından birisidir zıtlık konusudur.
Bir şeyin değerlendirilmesinde zıtlıklar daima ön plandadır. İnsanları bile değerlendirirken başkaları ile mukayese ederiz. Burada aslında zıtlıkları ortaya koyuyor, iyinin neden iyi olduğunu bir bakıma ispatlamaya çalışıyoruz. Zıtlık olmasa iyinin iyi olduğu bilinir mi? Çirkin olmasa güzel nasıl güzel olsun ki?
Zıtlık aslında tamamlayıcıdır. Âdeta bir bütünün yarısıdır. Eksi-artı kutupların birbirini çekmesi, erkek-kadın ilişkisinin tamamlayıcı rolü inkâr edilemez. Zıtlık çoğalma demektir. Buna vesile olur. Hayatın akışını sağlar. Birinin sonu diğerinin başlangıcı oluyor. Bu devamlılığı sağlayan, zıtlık kuralının işlenir olmasıdır.
Zıtlıkta denge kurulması birçok şeyi çözümlemektedir. Çünkü görsel anlamda en önemli belirleyici özellik zıtlık kavramındadır. Ayırt etmeyi, farklılığı ve yeniliği anlama duygusunu verir.
Aynı olmak bazen durağanlıktır. Eşit ölçüler bazı durumlarda durağandır, ilgi çekmez. Sanat alanında bu daha belirginleşir. Eşit olmayan ölçü, tasarım veya oyunlarla zıtlık oluşturularak farklılık ortaya çıkarılır.
Muhalefet olmadan iktidarın, tembellik olmadan çalışkanlığın; başarısızlık olmadan başarının, yalan olmadan doğrunu önemi ve değeri şüphesiz bilinmezdi.
Bize düşen bütün bunlardan ders çıkarmak ve farklı olanı ötekileştirmek yerine farkından yararlanmak olmalıdır.
Nurettin Bozan-Eskişehir
ŞİİR
Efendim
Fâni dünya, hep dönüyor.
Mübarek zatlar geliyor,
Milyonların arasında,
Nasibi olan tanıyor.
Uzağız cemalinizden,
Çok tatlı sohbetinizden.
Yalvarırız ey Efendim,
Ümitvarız himmetinden.
Unutmadım, sanki dündü.
Bir mübarek Cuma gündü
"Işık söndü" buyurdular,
Yazım birden kışa döndü.
Talep edince kerimden,
İhsan eder hep gönülden.
Hak etmesek de Efendim,
Ümitvarız himmetinden.
Acımı tarif etmeme,
Yok, yetecek bir kelime.
Ahirete uğurlarken
Hüzün çöktü yüreğime.
Âşık, sevdiklerinizden,
Güzel eserlerinizden,
Ders almak için Efendim,
Ümitvarız himmetinden.
Kavuşmak için ukbada,
Ümitvarız, bu dünyada.
Kalanlar da teselliyi,
Bulur, kitaplarınızda.
Sevdiğimiz kimselerden,
Size layık talebeden,
Olmamız için Efendim,
Ümitvarız himmetinden.
Nuri Kuruçaylı
ESKİMEZ KELİMELER
MUCEP: 1. Bir söz veya işin gerektirdiği, gerekli kıldığı şey, mucip 2. Bir yetkili memurun kendisine takdim edilen evraka, inceleyip onayladığını belirtmek için koyduğu kendine mahsus işaret, paraf. 3. Bir emir veya fermanın mahiyetini veya gerekçesini açıklar şekilde kaleme alınan yazı.
MUCEBİNCE: 1. Gerektiği şekilde, gereğince.
MUCİBİNCE: 1. (Durumun) Gerektirdiği şekilde, gereğince. 2. Devlet teşkilatında karar yetkisine sâhip bir makama sunulan bir hususun o makam tarafından uygun görüldüğünü bildirmek üzere ilgili evrakına konan ve gereğine göre hareket edilmesi anlamını taşıyan imza, paraf veya işaret şeklindeki bildirim hakkında kullanılır. Eski ve asıl hâli “mûcebince”dir. [https://www.lugatim.com]
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...