İnsanın fıtratında inanmak vardır. İnanmayan insan yoktur. “Ateistler?” dahi inkâra inanmak üzerinedir: “Ben ateistim” diye kaçış yolu arayanlar bir yere kadar kaçabildiler. Bugün ise ateizmden daha tehlikeli bir tutum ortaya çıktı: Agnostisizm (bilinmezcilik).
Agnostikler şöyle der:
“Yaratıcının varlığını kanıtlamak mümkün değildir; ancak yokluğunu ispatlamak da imkânsızdır. O hâlde biz ‘vardır’ da demeyiz ‘yoktur’ da... Bilmeyiz.”
Şüphesiz “bilmiyorum” demek ilimlerin anahtarıdır; insan o anda öğrenmeye başlar. Fakat inanç böyle bir şey değildir. Agnostiklerin anlamadığı nokta şudur: Eğer Allah varlığını gözle görülür şekilde ispatlamış olsaydı, bu bir imtihan olmazdı. İmtihan olmazsa, cennet de cehennem de olmazdı.
Kur’ân-ı Kerim, insanı “ahseni takvîm” (en güzel kıvamda) olarak tarif ederken, inkâr edenleri “esfel-i sâfilîn” (aşağıların aşağısı) olarak nitelendirir. Görmediği ilaha sırf iman ettiği için insan en yüksek mertebeye çıkarken; delillere rağmen inkâr eden, hayvandan bile aşağı düşer. Ateistlerin hiç olmazsa bir iddiası vardır. Fakat agnostikler, “biz bilmeyiz” deyip kenara çekilerek sorumluluğu reddeder. Asıl tehlike budur. Bu söylemlerim ateistliği asla yüceltmez yukarıda bahsettiğim argümanlar dahi ateistliği çürütmeye yeter. Bu şekilde açıklamamın sebebi “bilemem ben” diyen birine hiçbir şey anlatamazsın inkâr edeni iman ettirebilirsin ikisini de yapmayana faydanın bulunması çok daha zor olur. Kapağı kapalı bir kaba su dolduramazsınız.
Bugünün gençleri “ben agnostiğim” diyerek hayatlarını diledikleri gibi yaşayabileceklerini zannediyorlar. Fakat iman etmeyen ruh, bir noktadan sonra şükredemiyor, dua edemiyor, içini dökeceği bir merci bulamıyor. Yüreğinde biriken boşluğu başka şeylerle doldurmaya çalışıyor: Kimisi bağımlılıklara sürükleniyor, kimisi intiharı son çıkış yolu sanıyor.
Bilinmezcilik nedir? Biliniz. Biliniz ki bilinçlendiresiniz.
Tarık Kara
ŞİİR
Masum sesi
Yaş değmemiş gözlerine bir derin kuyu
Tozlanmış kirpiklerin ağla geceler boyu
Sana anlatır olsa dağların dili,
Nice çınarlar gitti, kaldı kökleri.
İçimde yanar tupturuncu bir ateş
Harlarsın ancak rüzgâr deli gibi es
Hülyamda canlanır derin sancılar,
Gövdemde tutuşmuş bütün acılar.
Yalnız coğrafyalarda kaldım rehin
Dönerim içinde aynı çemberin
Yavrusuyum ben şehit annelerin
Düşmanıyım dünyadaki alçak gölgelerin
Uyandı derin uykudan gözlerim yeni,
Sardı öfke ve kin tamamen beni,
Sessizlik konuşur usuldan geceleri,
Kulağıma fısıldar bir masum sesi.
Rabia Özen
Din büyüklerimiz buyurdular ki: "Bir kişi kitap okursa bu iyidir. Ama iki kişi okursa; bu, sohbet olur. Sohbet o kadar kıymetlidir ki, onların arasına şeytanın girmesine Allahü teâlâ izin vermez. İki has kulum bir araya gelince sen onların arasına giremezsin, diye emri var. Bizim bir kitabımızda bir hadis-i şerif var. İki mümin Allah rızası için bir arada bulunsa, onların arasına şeytan giremez, buyuruluyor. Onun için hiç değilse evli olanlar, ya hanımı okusun veya kendisi okusun, diğeri dinlesin; bu, sohbet olur.”
Yetenekli Kalemler'de önceki yazılar...