Batı'nın batkınlığı

A -
A +
Türklerin İslamiyet’le şereflenmesi dünyada yeni bir yaşayışı ortaya çıkardı. Türk gibi yaşamak! Neydi bu hayat tarzı? Aslı ve esası Peygamber Efendimiz ve Eshabına dayanan bir hayat... İçtimai hayatın ve ruh dünyasının iman merkezli şekillendirildiği ve bu imanın her an bir lamba gibi yanması için ortaya konan bir hayat! Bu sebeple şehir merkezini camiler, medreseler, imaretler, hanlar, hamamlar... oluşturdu.
Tabiinden bir genç, Sahabe Efendilerimizden birine sorar:
-Efendim, sizleri üstün kılan hususiyet neydi?
- Bizler temizliğe çok dikkat ederiz, buyurur mübarek zat.
Türklerin izlerini görmek için bir imza da Türk hamamlarıdır. Yazıdan maksadım Türk milletinin üstünlüklerini anlatmak değil. Batı'nın 1600'lü yıllardan beri ortaya koyduğu hayatın esasını belirlemektir. Batı, Türk gibi inanmak ve yaşamak istemediği için şimdiki modernist, kapitalist ve ateist Batı olmuştur. Hayatın merkezinden; yaratanın hüküm ve iradesi yok sayılarak; Avrupa'ya, Türkler sokulmamaya çalışıldı. 1600'lü yıllardan itibaren ortaya çıkan gelişmelerin temelini bu oluşturur. Bilimsel ve teknik gelişmeler, bizim Batı menşeli hayatı doğru algılamamızı perdelemektedir. Bilim ve teknik bu noktada sürecin bir parçasıdır; esas olan insanlığın geldiği sonuçtur. Ve bu sonucun müsebbibi Batı'dır.
Batı, dört asırdır hem kendi tahrif olmuş inancını sahiplenmiş hem de bizim bozulmamız için gerekeni yapmıştır. Batı, tüm ahlaki çöküntüsünü sunarken kavramları şirin göstererek hareket etmektedir. Hümanizm, Modernizm, teknoloji, bilim ve teknik, demokrasi... Her biri Batı'nın elinde hakikat ışığını kapatan kara bulutlar olmuştur ve olmaktadır. Batı'nın batkınlığı İslam'a karşı duruştur. Bu bataklıktan tüm insanları kurtarmak da ancak Müslümanlıkla mümkün olur. Tarih, dünyaya hükmedişimizin nedenlerini apaçık göstermektedir. Bu nedenler esas meselemiz olmalıdır...
           Fatih Toprak (Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni)
 
 
ŞİİR
 
 
       SEVELİM TÜRKİYE’Yİ
 
              -Sevmek, gönülde buluşmaktır-
Hizmet eden yürekler, el üstünde tutulur.
El ele tutuşalım, sevelim Türkiye’yi.
Seversek, hata, kusur elbet de unutulur.
Gönülde buluşalım, sevelim Türkiye’yi.
Hızlı trenler yurtta, ırağı yakın eder.
Nerede hizmet görse, insanlar akın eder.
Muhalif çıkar elbet de, mırın kırın eder.
Gönülde buluşalım, sevelim Türkiye’yi.
Hava durumu, deprem riskini öğrenirsin.
Karbon ayak izinin ölçüsünü bilirsin.
Rüzgâr türbini neymiş, belki ilk kez duyarsın.
Gönülde buluşalım, sevelim Türkiye’yi.
Muhteşem hizmetler, ülkeye pek yakıştı.
Millet, kini unuttu, gülerek kucaklaştı;
Rabbim diledi, hayır işleriyle uğraştı.
Gönülde buluşalım, sevelim Türkiye’yi.
 
                     Rıdvan Üzel
 
 
 
UNUTULMAZ KÜLTÜRÜMÜZ
 
EBCED HESABI: Ebced harflerine denk gelen sayıları esas almak şartıyla, herhangi bir olayın tarihini mısra veya beyit hâlinde veren bir hesap sanatıdır. Buna cümleler hesabı da denir. Gerçekte ebced hesabı kullanılarak düşürülen tarihler hüner işi olup kabiliyet meselesidir. Ebced eski alfabedeki harflerin, bir sistem dâhilinde manasız sekiz kelimede verilmesidir. “Ebced” kelimesi bunlardan ilki olduğu için sistem adını bu kelimeden almıştır. Bunlar sıra ile “ebced”, “hevvez”, “hutti”, “kelemen”, “sa’faş”, “karaşat”, “şehhaz”, “dazığ” lafızlarıdır. Bu şekilde harflerin sıralanışı ve manasız birer kelimeye dökülmeleri ezberlemede kolaylık sağlamak içindir. Arap edebiyatında pek görülmeyen ebcetle tarih düşürme en çok; Türk ve Fars edebiyatında yer almıştır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.