Ömür hazinesi...

A -
A +
Hayat; hepimizin ezelde takdir edilen miadını geçireceği süreye verilen isim olması dışında, tastamam bütün eziyet ve meziyetlerimizin toplandığı bir sandık gibidir. Sandıklara tarihte hep kıymet verilen şeyler saklanmıştır.
Kimileri altın, mücevher saklamış, kimi başka kıymetli madenler veya kumaşlar saklamıştır. Neticede sandıklar bir çeşit hami olarak kullanılmıştır.
Kıymetli bilinen ve korunan onca maddenin yanında, insan neden kendi ömür hazinesini korumaz, neden hayat sandığına sakladığı fikirlerini, hayâllerini sürekli sandıktan çıkarıp sağa sola saçar, neden sevgisini ebedî hayatına vermek yerine; dünyadaki geçici heveslerine, nefsî arzularına verir?
Her insanın ömrü kıymetli bir hazinedir. Ömrünü boşa harcamak da büyük felakettir. Bu vaziyette bir insan ne kendine, ne de başkasına faydalı olamaz, dünyevi meşgalelerle dönüp dolaşır da, ömrünün sonunda o da son durağına, toprağına döner. Çıktığı bir seferde, vaktini değerlendirip kendine bir şeyler katan insanla, boş boş dolaşıp hiçbir şey öğrenmeyen insan bir olur mu?
Her insanın fıtratı farklı olsa da ortak özelliği olan irade var. Kimi doğruyu tercih eder, kimi yanlışı. Bu tercihlerde de iradenin kuvveti mühimdir. Bazı işlerde aklın iradesiyle, bazı işlerde de gönlün hissiyle kararlar veririz.
Aklın kararına mantık, gönlün kararına niyet demişler. Karar gereken hususlarda, hangisine başvurmamız gerektiğini anlamamız lazım gelir. Zira yaptığımız bu tercihlerin neticesi ya saadet, ya da nedamet olur.
Taşıyabileceğin kadar yük yüklen, telafi edebileceğin kadar hata yap. Yükün fazlası belini, hatanın fazlası gönlünü sakat eder.
İş bizim kararımızla da bitmez, takdir-i ilahinin tecellisi bütün kararların üstündedir.
Bu sebepten mütevellit, her karar aşamasında evvela takdir-i ilahiye teslim olmak gerekir. Allahü teâlâ, bizi bize bırakmasın, zira biz bize yetemeyiz. Rabbim, rızasına uygun bir ömür yaşayıp razı olduğu kullarından olmamızı nasip etsin. Âmin.
         Ahmet Sinan Arvas-İstanbul
 
 
 
 
ŞİİR
 
    KARS GÜZELLEMESİ
 
       -Edirne serhaddinden Kars serhaddine-
Dağlarında pars, pars, pars,
Dolaşıyor sars, sars, sars!
Yağar, iri iri kar.
Ayak sesi: Kars, Kars, Kars!
 
Kars Kalesi, yalçındır.
Ördek, orda hırçındır.
Eri, yiğit, niçindir?
Ünlemesi: Kars, Kars, Kars!
 
Ova, düzde: yılkılar;
Mavzer gezi: tilkiler;
Dağdan dağa: yankılar;
Çınlaması: Kars, Kars, Kars!
 
Sınır bekler, ezelden;
Vazgeçmezler güzelden!
At naranı, tez elden!
Gürlemesi: Kars, Kars, Kars!
 
                    Rıdvan Üzel
 
 
 
ESKİMEZ KELİMELER
 
MÜTEŞEKKİL: 1- Herhangi bir şekil alan. 2- Birleşmiş, meydana gelmiş olan.
MÜCEHHEZ: 1- Noksanları tamamlanarak hazırlanmış, lüzumu olan silâh ve sair şeylerle donanmış. 2- Cihazlanmış anlamındadır.
TEŞEKKÜL: 1- Belli bir varlık ve biçim kazanma, oluşma, oluşum. 2- Kurulma. 3- Örgüt.
TEREDDÜT: Kararsızlık, duraksama, ikircik, ikirciklik.
MUKABİL: 1- Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan. 2- Bir şeyin karşısında bulunan. 3- Karşılıklı. 4- Karşılık olarak 5- Rağmen.
MÜTEVAZI: 1- Alçak gönüllü. 2- Gösterişsiz, iddiasız.
MÜNHASIR: 1- Belli bir sınır içinde olup dışarıya taşmayan, her yanı çevrili ve özel olan. 2- Yalnız bir kimseye veya bir şeye özel olan. “Şahsına münhasır=Ona özel olan, başka benzeri olmayan” 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.