Bu telaşın sebebi ne?

A -
A +

Doksanlı yıllardan bu yana olanları iyi hatırlarım…

Her ekonomik krizde “Sıcak paraya bu kadar bağımlı olmayıp, üretim ekonomisine ağırlık verseydik bunlar başımıza gelmezdi” diyen büyük (!) ekonomistlerimiz, şimdi tam da bunu hedefleyen yeni ekonomi politikasını yerden yere vuruyor!

Yapılacak küçük pansumanların hiçbir zaman kalıcı tedavi olmadığını ve olmayacağını yıllardır anlatan bunlar değildi sanki!

Bir başka nokta…

“2008’e kadar Kemal Derviş’in bankacılık sistemini ve para politikasını güçlendiren programını uygulamak doğruydu, ancak 2008’den sonra sanayi ve teknoloji devrimi yapmamız, üretimi artırmamız gerekiyordu. Bunda geç kaldık” diye eleştirenler de şimdi ağız değiştirmiş durumda!

Mahalle baskısından mı korkuyorlar, yoksa sırf muhaliflik olsun diye işlerine geldiği gibi mi konuşuyorlar orasını bilemem.

Oysa Türkiye ta 2010 öncesi sanayiyi kalkındırmak için güçlü hamleler başlatmıştı.

Nitekim, savunma sanayii bugün yüzde 70’lerde yerliliğe ulaştıysa bunlar iki-üç yılda olmadı.

Onlardan birisi BMC mesela.

Muadillerini satın alamadığımız Kirpi’lerin ne zorluklarla üretildiğini daha önce çok yazdım, tekrarlamayayım bir daha.

***

Bugün uygulanan ekonomik programa dönecek olursak…

Cumhurbaşkanı Erdoğan “19 yıldır buna hazırlanıyorduk” dedi.

Bugünkü kur baskısının ve fahiş fiyatların geçici olduğunu,

Vatandaşı bu süreçte mağdur etmeyeceklerini,

Dünyayı sarsan ekonomik çalkantının bizi yine teğet geçeceğini,

Birkaç ay sabredersek bunun neticelerini göreceğimizi söyledi.

Aynı şekilde, yeni Hazine Bakanı Nureddin Nebati de “Hızlı toparlanacağız. Bekleyin, görün” dedi.

***

Nitekim, vatandaşın bu dönemi daha kolay atlatması için bütün fedakârlığın yapıldığını asgari ücret zammında gördük.

Şimdi kademe kademe emekliyi, memuru rahatlatacak adımlar atılacak.

İşveren ve çalışanın bu süreci en az zararla atlatması için devlet elinden geleni yapacak.

Bugün evlerimizde harcadığımız doğalgazın maliyetinin dörtte üçünü devlet karşılıyor.

Şayet bu fedakârlık yapılmasa, bugün 300 lira ödeyen bir vatandaşın 1.200 lira ödemesi gerekecekti.

Benzer şekilde, evlerimizde tükettiğimiz elektriğin yarı parası da devlet tarafından karşılanıyor.

Yani bugün 250 lira elektrik faturası ödüyorsanız, gerçekte faturanız 500 lira.

Bu fedakârlık hiç konuşuluyor mu, ekranlarda işitiyor musunuz?

***

Bardağın dolu tarafını görmezden gelen, dün dediği ile bugün söylediği birbirini tutmayan ‘çarkçı’ ekonomistlerden kimileri, 2001 krizi ile bugünkü tabloyu bir tutmuyor mu, hayretler içinde kalıyorum.

Sanki unuttuk o günleri!

2001’de bankacılık sistemi ve borsa çökmüş, gecelik faizler yüzde 7.500’ü bulmuş, çarklar durmuş, işsizlik patlamıştı.

Ya bugün?

Bankacılık sistemi sağlam.

Cari açık kapanmak üzere.

Büyüme ve ihracatta rekorlar kırıyoruz.

En ufağından büyüğüne, bütün işletmeler harıl harıl çalıştıracak adam arıyor.

Ve bugün yaşadığımız sıkıntı, 2001 krizi ile aynı, öyle mi?

***

Kurdaki artış, doların nereye kadar gideceği yönündeki belirsizlik, buna bağlı olarak stokçuluktan kaynaklı fiyat artışlarının ve beraberinde gelen alım gücünün düşmesinin can sıktığı muhakkak.

Zaten bu öngörülmüş ki, zamlar buna göre belirleniyor ve birkaç ay sabretmemiz isteniyor.

Bakın, seneler değil, aylardan bahsediyoruz.

Bekleyip göreceğiz neticesini…

Geçmişte de pek çok risk alan ve hepsinden alnının akıyla çıkan Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin, önümüzde çok kritik bir seçim varken, rastgele adım atmayacağına eminim.

En geç önümüzdeki yılın ortasında işin rengi belli olur zaten.

Bize düşen o zamana kadar dişimizi sıkmak ve neticeyi görmek.

Ha!

Ekonominin, cumhuriyetin en parlak rakamlarına ulaştığı 2013 yılında, önümüzü kesmek için Gezi olaylarını çıkaranlarla yol yürümek isteyen varsa buyursun.

FETÖ gibi bir belayı tekrar devlete musallat etmeyi…

Bitme noktasına gelen PKK’yı yeniden canlandırmak bir yana, Kandil’e özerk bölge dahi vermeyi vadedenlere kanacak varsa kimseye zorla engel olamayız!

Ülkesini yönetenlere karşı yabancı elçileri dost bilip, masalarından kalkmayanlara…

“Akdeniz’de, Ege’de, Suriye’de, Irak’ta, Kafkaslarda ne isterseniz yapacağız” diyenlere…

Esas sahipleri adına kendi ülkesine operasyon çeken para babalarının emrine girenlere umut bağlayan varsa biz daha ne diyelim?

Sandık önünüze gelene kadar beklersiniz, o gün ne yapacaksanız yaparsınız.

Ama bugün telaşla ‘neticesini henüz görmediğiniz’ yeni ekonomik programı karalıyorsanız…

Bürokratlara “Hükûmetin talimatlarını yerine getirmeyin” baskısı yapıyorsanız…

Yatırımcıyı, üreticiyi korkutmaya çalışıyorsanız…

Anlıyoruz ki, hükûmet doğru yolda ve asıl siz çok korkuyorsunuz!

 

**************

 

3. Dünya Savaşı tamtamları

Geçen yıl kasım ayıydı. İngiltere Genelkurmay Başkanı Nick Carter, korkutucu tespitlerde bulundu.
Carter’a göre pandeminin yol açtığı ekonomik kriz, dünyadaki mevcut belirsizlik ve kargaşa ortamı 3. Dünya Savaşı’nın çıkma riskini artırdı.
Şöyle dedi İngiliz komutan; Şu anda dünya endişe içerisinde ve belirsiz bir gidişatta yaşıyoruz. Küresel rekabet oldukça yüksek ve sahip olduğumuz risk oldukça büyük. Bunun yanında her geçen gün artan tansiyon da, yanlış hesaplamalar ve planlar yapmamıza zemin hazırlıyor. Bu durum yeni bir dünya savaşı riskini de artırıyor. Bu risklerin bilincinde olmamız gerek.
Geçmişte yapılan hataları tekrarlayabilecek kişilere sesleniyorum. Önceki savaşlarda ölen insanları hatırlayın. Şu anda karşı karşıya kaldığımız en büyük risk, insanların yeni bir savaşa girmenin makul olduğunu düşünmeleridir. Geçmişi hatırlayın. Savaşa girmenin bir süreci, ritmi var. Önceki yüzyılda tansiyon arttı ve bu bazı yanlış hesaplamalara neden oldu ve sonunda da savaş çıktı. Umarım, bir daha böyle bir durumla karşılaşmayız.

***

Bir sonraki açıklama bu yılın mayıs ayında ABD Dışişleri’nden geldi.

Çin'in Üçüncü Dünya Savaşı için hazırlandığı açıklandı.

Buna gerekçe olarak da, elde ettiği bazı belgelerle Çin Halk Kurtuluş Ordusunun 2015 yılından bu yana biyolojik ve genetik bir silah üzerinde çalışmalar yürütmesi gösterildi.

***

Önceki gün de benzer bir açıklama Rusya ile savaşın eşiğinde bulunan Ukrayna’dan geldi. Ukrayna Gazi İşleri Bakanı Yuliia Laputina, ülkesinin Rusya'nın olası bir saldırısına hazır olduğunu belirterek "400 bin gazimiz çağrılırsa savaşmaya istekli. Hazırlıklarımızı yaparken Üçüncü Dünya Savaşı'nın başlangıcını da hesaba katıyoruz" dedi.

***

Şimdi soru şu…

Yunanistan sınırının hemen dibine tarihin en büyük askerî yığınağı yapılan ülkede, bu risk hiç konuşuluyor mu?

İçeride birlik sağlamak yerine günden güne gerilimin tırmandırılması tesadüf müdür?

Siz bu ülkenin neresi olduğunu biliyor musunuz?

Hadi ipucu da vereyim; o ülke, NATO tatbikatında hedefe konulan bir NATO üyesiydi!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.