21. asır Türkiye yüzyılı olacak

A -
A +

Cumhur İttifakı'nın 2023 sloganı o kadar yerinde ki…

Tarihin akışı Zümrüdüanka kuşunu bir kere daha avucumuza getirdi.

Hayalden bahsetmiyoruz; işte Doğu Akdeniz.

Anlaşma imzaladığımız Libya’nın kuzeyindeki gaz ve petrol rezervi için zikredilen rakam 30 trilyon dolar.

Uçuk mu buldunuz?

Güzel hatırınıza 10 trilyon dolara indirelim; az mı bu rakam?

            ***

Yunan'ı gazlayanların korkusu, benzer anlaşmayı Suriye ve Mısır’la da yapmamız.

Zaten Akdeniz’e en uzun kıyısı olan ülkeyiz, bir de bunlarla anlaşma imzalarsak…

Arap Baharı ile kendince bölgeyi dizayn ettiğini sanan Batı, Akdeniz’de avucunu yalayacak.

            ***

“3. Dünya Savaşı çıkarsa Doğu Akdeniz’den çıkacak” uyarısını yaptığımız yıllarda kamuoyu henüz buradaki rezervin büyüklüğünün ve Türkiye için öneminin farkında değildi...

Sonra Avrupa, ABD ve İsrail, Yunanistan üzerinden haritalar yayınlatıp Türkiye’yi Akdeniz’de kıyılarına hapsetmeye çalıştı.

İçeride ise siyasetteki maşalarını kullanıp, suni gündemlerle Türk toplumunu meşgul etmeye, görmesi gereken zengin kaynaklarını toplumdan gizlemeye, inatla Türkiye’nin haklarını müdafaa eden devlet büyüklerini itibarsızlaştırmaya uğraştı.

Kuklalar muvaffak olamayınca, bizzat kendileri birer birer Akdeniz’e üşüşmeye başladı.

Yunan adalarına, sınırımıza, Kıbrıs Rum tarafına askerî yığınak yaptıkları yetmedi, şimdi de ABD, Fransa, İsrail Akdeniz’de Yunanistan’a destek için ortak tatbikatlar yaparak, güya Türkiye’ye gözdağı veriyor.

Suriye’yi terör devleti ile bölmeye çalışmalarını saymıyorum bile, -ki sıra İran’a geldi. Fırsat bulurlarsa Türkiye’ye de sıçratacaklar.

Askerî ve siyasi baskılar artırılarak, hem Libya, hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yıldırılmaya, Türkiye ile iş birlikleri koparılmaya çalışılıyor.

Lakin ne yaparlarsa yapsınlar, ne Türk devleti ne de bu kardeş ülkeler geri adım atıyor.

İşte hafta başında Libya ile aramaları başlatmak için mutabakat muhtırası da imzalandı.

Rumlara silah desteğine karşı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne de her türlü destek sağlanıyor.

Ülke içinde konuşmamız gereken gerçek gündem bu iken, bakın kamuoyu nelerle meşgul ediliyor!

            ***

“Akdeniz’de daha gazı bile bulmadık. Bunlar hayal” diyorsanız, size Karadeniz’deki rezervleri verelim.

Kamuoyuna açıklanan rezerv 540 milyar metreküp ve önümüzdeki sene kullanmaya başlayacağız.

Bu kadarı bile 30 sene bütün konutlarımızın ihtiyacını karşılayacak.

Arkası gelmeyecek mi zannediyorsunuz?

Doğu Akdeniz’e kıyı uzunluğumuz gibi, Karadeniz’in de yarısı bizim.

150 metre derinlikte tespit ettiğimiz hidrojen sülfür dünyanın ihtiyacının 45 katı.

Bu, şu demek oluyor; bulduğumuz sadece doğalgaz değil, çok daha fazlası.

Kanal İstanbul da işte bunun için yapılıyor.

 

 

20 YILLIK HAZIRLIK BUGÜNLER İÇİNDİ

 

Güneyimizde ve kuzeyimizde bu zenginlik yatarken, doğuda Zengezur’la kesintisiz şekilde Bakü’ye, oradan Orta Asya’ya bağlanmak için mücadele veriyoruz.

Tarihî İpek Yolunun yeniden canlanacağı güzergâhta yerimiz önemli ve kıymetli…

Altyapı hazırlıkları büyük oranda tamamlandı, artık son taşlar döşeniyor.

Dedik ya, tarih bizden yana…

Konjonktür bizi bir yandan büyük kavgalara çekerken, öbür taraftan büyük fırsatlar sunuyor.

Bütün mesele dirayetli ve hazırlıklı olmak.

Hem yatırımlar, hem de yerli silah sanayiimizdeki baş döndürücü hamleler peş peşe geliyor.

Tıpkı pandemi öncesi yapılan devasa hastaneler gibi…

Türkiye özellikle son 20 senedir işte bu kritik dönemece hazırlanıyor.

            ***

Ekonomik krizler gelir-geçer…

Biz neler gördük; bugün dünyada var olan küresel daralmaya ilave olarak, Türkiye’nin ekonomik baskılarla sindirilmeye çalışılması da bu çetin mücadelede gayet doğal.

Önemli olan, tarihin akışındaki fırsatları ıskalamamak.

1923 sonrası, imparatorluk bakiyesi koskocaman bir halkın, sıkıştığı Anadolu topraklarında yeni bir devletle hayatta kalma mücadelesi ile geçti.

İngiliz, ağır kayıplar verdirdiği toplumumuzu hep gizli sömürgesi gibi gördü, 1940’lı yıllarda bu görevi ABD’ye devretti.

1947’de ABD ile yapılan anlaşmalarda bu açık görülüyor zira.

Menderes ve Özal dönemindeki sıçrayışlar, sonrasında bu liderlere yapılanların yanı sıra 1990’ların karanlık olayları, özellikle de 28 Şubat, toplumda bugünlere ulaşmamızı sağlayan büyük bir uyanışa vesile oldu.

Özel televizyonların ve internetin hayatımıza bu dönemde girmesi de uyanışta önemli bir etkendi.

Her şey toplumun gözü önünde cereyan ediyordu ve karamsar tablonun ortasında Recep Tayyip Erdoğan bir umut ışığı olarak doğdu.

Şu hakkıdır ki, O da hiçbir zaman toplumun güvenini zedelemedi; günübirlik vaatlerde bulunan eski tip siyasetçiler gibi hareket etmedi.

Dahası, çok çalıştı…

Önce askerî vesayetin, sonra her yanımızı saran terör örgütlerinin belini kırdı.

Eğitim, sağlık, savunma, ulaşım, enerji, sanayi, teknoloji…

Her alanda yüz yıldır ihmal edilen yatırımları tamamlamak için gecesini gündüzüne kattı, muvaffak da oldu.

Yargı kumpaslarını, darbe girişimlerini savuşturmakla kalmadı; bunlara rağmen ekonomiyi de katlaya katlaya büyüttü.

Son hamlesi, dünya faiz artışlarıyla resesyona sürüklenirken tam aksine faiz indirimine giderek üretimi ve istihdamı artırmaktı; bundaki haklılığını da günbegün yaşayarak görüyoruz.

Daha göreceğimiz çok şey var.

Yeter ki 2023’te tökezlemesin; Türkiye bu asra mührünü vuracak inşallah.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.