Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

Düzenleyen:
Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

YAŞAM Haberleri

Müstemleke idaresi çaya zam yapınca halk gider limanı basar çay çuvallarını suya atar. Sıradan gibi görünse de bu hadise (Boston Tea Party) bağımsızlık mücadelesine kıvılcım olur âdeta...

ABD’nin kurucu babalarından George Washington vasat bir komutandır. Hatta mağlubiyetleri galibiyetlerinden fazladır. Lakin en yüksek rütbe ile mükâfatlandırılır. Amerikan ordusunda hiçbir general onun makamına çıkamaz.

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

Boston Tea Party adına çıkarılan hatıra pulu.

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu
Birçok ABD lideri gibi G. Washington da masondur.

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurduBir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu
Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurduBir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

G. Washington, kıt imkânlarla devrin süper gücü İngiltere’ye kafa tutarak lider olduğunu gösterir. Ancak Kızılderili katliamı ile tenkitlere maruz kalır.

George Washington Virginialı bir çiftçi ailesine mensuptur. Babası Augustine, tütüncülükle iştigal eder. Tütüncü deyince bizim Akhisarlı garipler gelmesin aklınıza. Binlerce dönüm eker, yüzlerce köle çalıştırırlar.  
George 11 yaşındayken yetim kalır, bir süre kadastro okur, sonra hürriyetçilere katılır. Gözü karadır çabuk sivrilir teşkilat arasında.  
O günlerde Kuzey Amerika’da Fransızlarla İngilizler didişmektedir. Vatanseverler de yeni yeni kaleler kurar, ufak ufak zemin tutarlar. Henüz dişe dokunan bir zaferleri yoktur, lidersiz mücadele bu kadar olur anca.
George inatçı bir askerdir. Monongahela Muharebesi’nde 3 atı vurulur yine de bırakmaz. Kongre de onu çok tutar, çünkü mütevazı paralar talep eder, uçmaz kaçmaz. Atı, silahı, çadırı olsun, bir de karavanası çıksın tamam.  
G. Washington Fransızlardan ‘Fort Duquesne’ kalesini alınca kahraman oluverir milletin nazarında (1758). O günlerde İngilizlerle birlikte, Fransızlara karşı çarpışmaktadırlar. Ancak G. W. Britanyalıların gölgesinde kalmaktan sıkılır, askerliği bırakır. Gider temsilci seçilir Virginia’dan (1759).

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

TİRYAKİYE DOKUNURSAN...
İngiliz sömürge idaresi açgözlüdür, aldıkları haraç yetmez gibi çay şeker gibi ürünlere vergi giydirirler ayrıca.
7 Yıl Savaşlarında bütçe delik deşik olmuştur, yama kapatacaklardır akılları sıra.
Vatandaş da gider Boston Limanı’nı basar. Tonlarca çayı suya atar (16 Aralık 1773). Lakin müstemleke idaresi yumuşamaz, aksine sertleşir halkın limana giriş çıkışını yasaklar.
Bir bardak çayda fırtına kopar mı? Kopar! Bu defa kurucu babalardan Jefferson liderliğinde nümayiş yaparlar. Hem de nerede? Bizzat limanda. Sıradan gibi görünse de bu hadise (Boston Tea Party) bağımsızlık mücadelesine kıvılcım olur âdeta.
1774 eylülünde Philadelphia’da I. Kıta Kongresi toplanır, oturup İngilizlere karşı ne yapabiliriz diye kafa yorarlar.
Nisan 1775’te çatışmalar tekrar başlar. George Washington II. Kıta Kongresi’ne üniformasıyla gelir ve azalara “silahlı direniş” çağrısı yapar. Kendisi de safkan İngiliz’dir ama İngilizlere vuralım diye yırtınır âdeta. Massachusett delegesi John Adams’ın teklifi üzerine onu başkomutan seçerler oracıkta.  Peki Kuzeylilerden müteşekkil ordunun tepesine bir Virginialının (güneylinin) gelmesi kolonileri birleştirir mi? Neden olmasındır di mi  ama?
G. Washington, önce Boston’u İngiliz işgalinden kurtarır sonra mücadeleyi New York’a doğru yayar.   4 Temmuz 1776’te bağımsızlıklarını ilan ederler. Bu Londra’nın çok ağırına gider, üç beş yalınayaklı asiye papuç bırakacak değillerdir ya.  

HATIRLAYACAKSINIZ...
Ağustos 1776’da Britanya’lı General William Howe, New York’u karadan ve denizden kuşatır. G. Washington düzenli ordu karşısında çaresiz kalsa da mücadeleyi bırakmaz. Tutar Aralık soğuğunda Delaware nehrini geçer, New Jersey’i basar. İngilizlerin paralı askerlerini (tuhaf ama bunlar Almandır) esir alır bir anda. Bilahare Princeton’daki işgalci müfrezeleri sıkıştırmaya başlar.
Amerika’ya Britanya’dan gelenlerin bir kısmı Kraliyete sadıktır hâlâ (Leyalistler), keyf bu ya Buckingham’dan yönetilmeyi arzularlar. Kimbilir biz de olsak öyle yapardık belki, Dersaadete karşı durmazdık ihtimal.
G. Washington’nun adamları havaliyi iyi tanır, ortaya attıkları asılsız haberlerle İngiliz ordusunu kışlalarda tutarlar. Bazıları işgalcilerle düşer kalkar, çaktırmadan haber uçurur dışarıya.     
Nereden mi biliyoruz? Bizim nesil, o devri yakinen takip etmiştir de ondan. Hatırlayın Çelik Bilek’le az garnizon basmadık, Kaptan Swing’le ne biçim vururduk Kırmızı Urbalılara (smack! crassh!) Rodi ve Gamlı Baykuş’la girdiğimiz tafsilatlar bugün bile aklımızda.

PİRİNCE GİDERKEN BULGURDAN...
 Hasılı İngilizler “Bu iş çok uzadı” deyip yürürler Philadelphia’ya... G. Washington, General John Burgoyne karşısında tutunamaz, Brandywine Muharebesi’nde yenilgiye uğrar.
Howe komutasındaki İngilizler ise milisleri atlatır, ellerini kollarını sallayarak girerler Philadelphia’ya.  Savaş zor, o yıllarda daha zordur. G. Washington’un kamp kurduğu Valley Forge’da 2.500 adamı telef olur açlıktan.
Buna rağmen General Burgoyne’yi Saratoga’da sıkıştırır ve teslim alır. İngilizler, Philadelphia’yı ele geçirmiş ama iki ordularından birini kaybetmişlerdir. Düşene vuran çok olur, Fransızlar da eski defterleri açar. İspanyollar ve Hollandalılar ona keza. Herkes İngiliz’e vurunca, barınamazlar burada.
İşin rengi birden değişmiştir. Adamlar Amerika’yı ele geçirelim derken denizlerdeki hâkimiyetlerinden olurlar. Çünkü Britanya bandıralı ticaret gemilerine el konulur limanlarda. Artık adayı bile ellerinde tutabilecekleri şüphelidir. Fransız istilası kapıda mıdır yoksa?
Bu telaşla Philadelphia’yı boşaltır, şuursuzca çekilirler okyanusa. G. Washington fırsatı kaçırmaz, Monmouth Muharebesi ile bunun hesabını sorar. 1781’de General Cornwallis’i de yener ve maçın skorunu asar tabelaya.
İngiltere artık ABD’yi tanımak zorundadır.  

DEVLETE DOĞRU...
1787 mayısında konfederasyon delegeleri Philadelphia’da toplanır, anayasa üzerinde konuşurlar. Eyalet temsilcileri G. Washington’dan Kurucu Meclis Başkanı olmasını isterler ki, adı müstakbel Devlet Başkanı olarak fısıldanmaktadır halk arasında....
Nitekim öyle de olur, oy birliğiyle seçilir (30 Nisan 1789). Bunda Mason mahfillerinin de tesiri vardır mutlaka.  
Washington istese kral olabilir ama Avrupalılar gibi saraylara kapanmaz, alkıştan merasimden hoşlanmaz. Kendisi için söylenen tumturaklı yakıştırmaları es geçer “Mr. President” (Bay Başkan) ifadesinde karar kılar.
George Washington kışladan gelmesine rağmen ordunun sivil otoritenin emrinde olmasını arzular. Kongreyi isyanla tehdit edip taleplerde bulunan subayları acımadan ayıklar.   ABD kongresi Washington’a yılda 25 bin dolar maaş münasip görür. Bütçenin %2’sine denk gelir ki, büyük meblağdır. Her ne kadar G.W. “benim paraya pula ihtiyacım yok” dese de “Başkanlık sadece zenginlerin hakkı değil, sıradan insanların da siyaset yapabilmesi için o maaşı almalısınız” tavsiyesine uyar, zorluk çıkarmaz.

FIRST FIRST LADY...
 Eşi Martha (ABD’nin ilk First Ladysi) George ile evlendiğinde 4 çocuklu bir duldur. 25 yaşındayken ilk kocasını kaybetmiş, kendisine Virginia’da 70 km² arazi ve 300 köle kalmıştır. Hasılı Mr. President bizzat insan alır satar, köle çalıştırır.
Bay Başkan alkole karşı mıdır bilmiyoruz ama tüketim vergisi koyunca Pensilvanya’da isyan (Whiskey Rebellioni) patlar. Henüz kolluk güçleri kâfi değildir, topladığı milislerle viskicileri dağıtır (1791). Sıkıştı mı şiddete başvurur, askerdir ne de olsa.
6 yıl sonra kendisi de bira ve viski işine girecektir (Mount Vernon) o başka.
Bir dönem daha başkanlık yaptıktan sonra kendi isteği ile bırakır. Bu da bir teamül olarak geçecektir anayasaya.
Gelelim seçimlere... O yıllarda ABD’de merkezci, eliter Federalist Party ile Demokratik-Cumhuriyetçiler örgütlenebilmiştir. G. Washington’un ardından yardımcısı John Adams Federalist Parti’den (ilk ve son defa) başkan seçilir. 1832 ile 1856 arasında siyasete yön veren Whig Partisi ise aralarında Abraham Lincoln’ün de bulunduğu 4 başkan çıkarır. Sonra erir ve Cumhuriyetçilere katılır.  
Günümüzde Yeşiller, Anayasa Partisi (vergi verenler), Libeteryen gibi partiler varsa da yarış Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında sürüp gitmektedir yıllarca. İpi 19 defa Cumhuriyetçiler göğüsler, 16 defa da Demokratlar... Şimdi merakla bekliyoruz Cumhuriyetçiler 20 mi yapacak, Demokratlar 17’ye mi çıkacak?

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

G. Washington her ne kadar halktan biri gibi görüntü verse de heykeltıraş Horatio onu Roma imparatorları gibi sunar.

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

G. Washington’un siması ızdıraplı gibidir. Dişlerinden çok çeker zira! Vuran protezi yüzünden afyon müptelası olur hatta.

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu

İKİSİ DE AV HAYVANI

George Washington’un Kızılderili soykırımında çok günahı vardır. Tümgeneral John Sullivan’ı, Iroquoilor Kabilesi üzerine yolladığında “Bütün köyler harabeye dönene kadar savaş, sakın masaya oturma, onlarla anlaşma” emrini verir. Sullivan da gereğini yapar. “Kızılderilileri bizonlar gibi avlıyoruz” şeklinde raporlar yazar. Washington’un cevabı manidardır: “Fark etmez. Neticede ikisi de hayvan.”

Bir bardak çayda fırtına koptu: Amerika'yı tiryakiler kurdu
1 dolarların üzerinde George Washington’un resmi bulunur, saçları peruk değildir, kırçıl rengini pudra ile ayarlar.  

İRFAN ÖZFATURA

Düzenleyen:  - YAŞAM
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...