FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin İstanbul'daki ilk dava başladı
GÜNDEM Haberleri
15 Temmuz Darbe girişiminde, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün talimatlarına uymayarak FETÖ adına hareket ettikleri iddiasıyla haklarında dava açılan 29 polis bugün hakim karşısına çıktı. İlk duruşmaya uluslararası medya ilgi gösteriyor. Uluslararası ajanslar, çok sayıda fotoğrafı İstanbul'dan dünyaya geçti.
Fetullahçı Terör Örgütü tarafından organize edilen 15 Temmuz Darbe Girişiminde, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün "herkes görev yerine geçsin, kalkışmaya karşı dirensin" şeklindeki talimatlarına uymadıkları ve silahlı kalkışmanın yaşandığı gece FETÖ adına hizmet ettikleri iddia edilen 29 polis bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşmada, 24'ü bu suçtan biri başka suçtan tutklu toplam 29 sanık ve avukatları hazır bulundu. Duruşma salonuna birinci derece sanık yakınlarından 19 kişi katıldı. Duruşmanın 4 gün sürmesi bekleniyor.
İstanbul 22'inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Fikret Demir, duruşmanın başlamasının ardından salondakilere duruşmanın işleyişi hakkında bilgi vererek duruşmaların Cuma gününe kadar devam edeceğini ve duruşmaların Sesli Görüntülü Bilişim Sitemi ile yapılacağını söyledi. Daha sonra kimlik tespitine geçildi. Sanıklardan 16'sının ihraç edildiği, birinin sözleşmesinin fes edildiği, diğerlerinin ise açığa alındığı belirtildi.
İDDİANAME OKUNDU
Daha sonra sanıklardan, Hakan Erkol, Sertaç Kuytu, Ersan Gönül, Cengiz Çalık ve Soytürk Yıldız'ın avukatları, müvekkillerinin suçla alakalarının olmadığını belirterek, dosyalarının ayrılmasını talep ettiler. Mahkeme heyeti, talepleri reddetti. Duruşma, Mahkeme Başkanı Fikret Demir'in iddianameyi özetleyerek okuttu.
İLK SAVUNMAYI PİLOT VERDİ
Tutuklu sanık Tolga Gültekin savunmasında, Ankara Gölbaşı'nda Havacılık Daire Başkanlığında 2. pilot olarak görev yaptığını, 1. pilot olarak görev yapamayacağını, bayramdan olay gününe kadar dış görev olarak İstanbul'da bulunduğunu söyledi.Sanık Gültekin, olay günü kendisine görev verilmediğini, gece şartlarında bu görevi yapmasının söz konusu olmadığını, Huber Köşkü'nün hava sahasının üstünden daha önce geçmediğini, nerede olduğunu bile bilmediğini ifade ederek, ''Olay günü ben uçuş görevimi icra etmek üzere hazır bulundum. O gün 2 pilot istirahatteydi. 2 ayrı uçuş görevi vardı. Yaklaşık bir uçuş 4 saat kadar sürüyor. 2. uçuş görevim 21.45 civarı bitti. Sonrasında uçuş odasına gittik. Uçuşu neden yaptığımızı 5-10 dakikada anlattık. Ben birkaç telefon görüşmesi yaptım 'uçuş tamamlandı' diye. Yarım saat geçti. Sözleşmeli pilot Hüseyin Taşkın odama gelerek, televizyonda askerin görüntüleri olduğunu söyledi, anlamadım. Terör kapsamında alınmış önlem diye düşündüm. Bizden talep edilen bir uçuş görevi yoktu.'' diye konuştu.
PERİŞAN BİR HALDEYDİ
Şube Müdürü Mehmet Tok'un odasına gittiklerini anlatan sanık Gültekin, savunmasına şöyle devam etti: "Mehmet Tok, perişan bir haldeydi, öncelikle sivildi. Biz havacılık birimi olarak resmi görev yapan birimiz, üniformalıyızdır. Üniforması yoktu üzerinde, yüzü kıpkırmızı, gömleğinin düğmelerinin 2'sini açmıştı, nefes almak için. Televizyonu açıktı. 'Müdürüm istirahattaki personeli çağırmışsınız, bir şey mi var?' dedim. 'Asker darbe yapmış.' dedi. Uçuş ekibi geldi, üniforma giydiler. Özel harekattan görevli memurları Huber Köşkü'ne göndermek için. Kapıda çok garip biri vardı. Ceketinin kolları kısa, jöleli saçlı biri geldi. Uygunsuz bir biçimde giyilmiş hücum yeleği ve piyade tüfeği vardı. Agresif, saldırgan tavırlar sergiliyordu. Şahıs tehditkar, saldırgan tavırlarla 'Bir an önce gitmemiz lazım.' diye birkaç cümle sarf etti. Gelen şahıs, şube müdürünü tanımıyordu. Bu şahsın yaşı itibarıyla şube müdüründen yetkili olması mümkün değil, emir vermesi garibime gitti. Şahsın kimliğini sormayı düşündüm, çok saldırgandı. Darbe gecesinin bir hassasiyeti vardı. Şahsı aldım, şube müdürünün yanına götürdüm. Müdür 'Bu konuyla ilgili yazılı talimat gerekiyor.' dedi. Şahıs 'Götürüyor musunuz, götürmüyor musunuz?' dedi. Şahıs bahane bekliyordu. Filonun çıkışına doğru 'Göreceksiniz, tarafınızı belli edin.' diye konuşarak gitti.''
2.PİLOT 1. PLİTON TALİMATIN UYULAR
Şube Müdürü Mehmet Tok'un kontrolünü kaybetmiş durumda olduğunu ifade eden Gültekin, Ender Küçüka'nın müdürle kısa bir konuşması olduğunu ve "Göreve çıkıyoruz, Huber Köşkü'ne söyleyin ışıklarını açsınlar." dediğini söyledi.Gültekin, savunmasında şunları kaydetti: ''Biz pilotlar olarak bir filoya gittiğimiz zaman bize sadece uçmak kalır. Görevi destekler şekilde hiçbir görüşmeyi Mehmet Tok yapmamıştır. Belki de dost taraftan vurulacağız. Camdan helikopteri takip ediyorduk, telefon çaldı. Görüşme sırasında Mehmet Tok, uçuşu kesin talimatı verdi. 3 defa sordum. 'Uçuş kesilsin (arıza var) deyin özel harekatçılar tepki göstermesin' dedi. Mehmet Tok'u arayan daire başkanıydı, 'Ankara Gölbaşı bombalanmış, bizde uçuşu kestik.' dedi. Şube Müdürü Mehmet Tok daha sonra filonun ışıklarının söndürülmesi talimatını verdi. Işıklarımız hep açıktır. Sonrasında helikopterin içeri alınması talimatını verdi. Kendisi de odasında oturmadı, pilot odalarında oturdu. Telefonun, bilgisayarın ışığı görülmesin diye. Bu olayın asıl işi, daire başkanıyla Mehmet Tok uçuşu kestiler, 'Biz bunun hesabını veremeyiz.' dediler. Benim olayla uzaktan yakından ilişkim yok. Bu fiili ben zaten işleyemem. Öncelikle bana verilmiş bir uçuş görevi bulunmamaktadır. Prosedür olarak bir eksik, sıkıntı yok. Görevin sorumluluk kısmı 1. pilottadır, 2. pilot sadece birincinin talimatını uygular. Böyle bir tecrübem olmadığı gibi yeterliliğim ve yetkim de yoktur. Özel harekatçıların karadan gitmesinin tek sebebi; Ankara'daki daire başkanı tarafından Mehmet Tok'a verilen talimattır.''
Örgütle hiçbir irtibatının olmadığını savunan sanık Gültekin, bir eylem birlikteliğinden bahsedildiğini ancak buradaki kişileri tanımadığını, kendisinin Ankara'da çalıştığını, Ender Küçüka'nın ise İstanbul'da görev yaptığını, Barış Aktaş ile de mesaiden tanıştıklarını ve herhangi bir örgütsel bağlantısının bulunmadığını öne sürdü.
BÜTÜN GECEYİ SIĞINAKTA GEÇİRDİK
Tutuklu sanık Ender Küçüka savunmasında, başkomiser pilot olduğunu, görevi reddetmek, gitmemek gibi bir durumunun bulunmadığını savunarak, iddianamenin kendisine ulaşmadığını, ağzından hiç çıkmamış sözlerin yer aldığını, görmediği için de bir şey diyemediğini söyledi.
Olay günü istirahatte olduklarını ifade eden Küçüka, şu şekilde savunma yaptı:
''Akşam saatlerinde şube müdürü cep telefonundan beni arayarak, 'Şubeye gel, askeri hareketlilik var.' diye talimat verdi. Diğer ekipleri aradım, en kısa sürede şubeye geldim. Hemen şube müdürünün yanına çıktım. 'Askeri hareketlilik var, hazırlıklı olalım.' denildi. Üniformamı giydim. Tam ne olduğunu anlamış değiliz. Şube müdürü, 'Özel harekat personeli gelecek, Huber Köşkü'ne götüreceksiniz.' dedi. Ne olduğunu anlamadık. Uçuş görevlilerinin tamamı yazılı formla görevlendirilir. Acil durumlarda sözle bildirilir. Sözlü emirle helikoptere bindik. Yetkili amirin talimatıyla döndürüldük. Cumhurbaşkanı görevlilerinin daha fazla hassasiyeti vardır. Görev onayı alınır. Garip garip hareketlerle geldi bu insanlar. Biz göreve çıkmaya hazır haldeydik. Bizim Cumhurbaşkanı'nın ailesinin bulunduğu yere silahlı kimleri götürdüğümüzü sorduk, teyit istedik. Şube müdürü bu prosedürü baştan başlatmalıydı. 1. pilotum bütün sorumluluk üzerimde. Kaç kişi bile götüreceğimi bilmiyordum. Mehmet Tok tamamen kontrol dışındaydı. Hasbelkader rütbe aldığı için o görevdeydi. Uçuş görevlendirilmesi Cumhurbaşkanlığı koordinesinde yapılmalıdır. Mehmet Tok'un hiçbir sorumluluğu yaptığını görmediğim için bizzat daire başkanını aradım. Daire başkanı anladı, 'Sen özel harekatçıların tehdit oluşturmasından mı korkuyorsun?' dedi. Ben 'Kimi götüreceğimi bilmek istiyorum.' dedim, 'Arayacağım seni.' dedi. Bir şahıs boynuna otomatik silah asmış, agresif tavırları vardı. Daire başkanının 'Talimatını bekliyorum.' dedim, 'Ben size gösteririm, tarafınız belli oldu.' dedi. Ben de sinirlendim 'Sen benimle nasıl konuşuyorsun.' dedim. Döndü bana 'Ben senin üstünüm.' dedi. Ben de 'Sen beni darbeci olmakla suçluyorsun. Ne niyetle gittiğinizi nasıl bilebilirim.' dedim. Dondu kaldı sonra. Hüseyin Taşkın, 'Dikkat et vurur bu adam seni.' dedi. Yine telefonum çaldı. Daire başkanı, 'Bir an önce kalkışınızı yapın. Yazılı talimatı sonra göndereceğim.' dedi.''
Barış Aktaş ile helikoptere bindiklerini anlatan Küçüka, helikopteri çalıştırdıkları zaman, teknisyenin helikoptere geldiğini, şube müdürünün de camdan eliyle uçuşu iptal ettirdiğini söyledi. Küçüka, sistemleri kapadıklarını, özel harekatçıların "Arıza var." denilerek helikopterden ayrıldığını, şube müdürünün daire başkanının talimatıyla uçuşun iptal edildiğini ve Ankara'daki Özel Harekatı Daire Başkanlığının vurulduğunu o an öğrendiklerini ifade etti. Küçüka, şube müdürünün ne yaptığını bilen tavırları olmadığını dile getirerek, ''2015'e kadar VIP Cumhurbakanlığı ve Başbakanlık filosunda yer aldım. Şahıslar benim helikopterime bindiği zaman, o köşkün kapısından girmiş oluyorlar. Kaygılarımı dile getirdim. Bütün geceyi sığınak gibi bir yerde geçirdik, resmi kıyafetle hazır bekledik. Ertesi gün üzerimizde resmi kıyafetlerle gözaltına alındık. 'Darbeciler beni asar' desem o helikoptere niye bineyim? Yazılı emir olmadan sözlü emirle gitmişim. ByLock kullanmadım. Kesinlikle kullanmadığım bir program." ifadesini kullandı.
YOĞUN GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALINDI
Darbe girişimine ilişkin açılan diğer davaların da görüleceği Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu'ndaki duruşma salonu çevresinde alınan yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekiyor. Cezaevine gelen araçların geçişini kontrollü olarak izin verilirken, 20 ulusal ve 5 yabancı medya kuruluşundan 1'er gazetecinin duruşmayı salonda takip edebileceği öğrenildi. Duruşma salonuna giremeyen diğer gazetecilerin, basın odasına kurulan ekrandan duruşmayı takip edebiliyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu savcılarından Evliya Çalışkan tarafından 24'ü tutuklu, 1'i firari toplam 29 sanık polis hakkında iddianame düzenlenmiş, Başsavcılıkça onaylanan 68 sayfalık iddianame İstanbul 22'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. Ağır Ceza Mahkemesi iddianameyi kabul ederek, ilk duruşmanın bugün Silivri'de görülmesine karar vermişti.
SANIKLAR HAKKINDA İSTENEN CEZALAR
İddianamede, 21 polisin, "Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek", "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" ile "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından 3'er kez ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılması isteniyor.İddianamede, diğer 8 polisin ise "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları talep ediliyor.
"KADINLAR KUCAKLARINDA ÇOCUKLARIYLA KENDİLERİNİ, TANKLARA, BOMBALARA SİPER ETTİĞİ BİR ORTAMDA..."
Cumhuriyet savcısı Evliya Çalışkan hazırladığı iddianamede, söz konusu polislerin ya göreve gelmedikleri ya da darbeye direnen arkadaşlarını ve vatandaşları vazgeçirmeye çalıştıklarını iddia etmişti.
Evliya Çalışkan şüpheli polisler hakkında hazırladığı iddianamede şu ifadelere yer vermişti:
"Doğru zamanda, doğru yerde bulunan tek bir kişinin, yerinde söylenen cesur bir sözün ve yerinde kullanılan tek bir kurşunun ülkenin kaderini çizdiği, kadınların kucaklarında çocuklarıyla kendilerini, tanklara, bombalara siper ettiği, erkeklerin kendini tankların önüne attığı, terör örgütüne kahramanlık ve direniş dersi verdiği bir ortamda, Emniyet Teşkilatına mensup bir kısım personel, çeşitli bahanelerle görev yerine gelmeyerek terör örgütüne direnmemiş, direnen vatandaş ve kolluk görevlilerinin şevk ve cesaretini kırmak için eylemlerde bulunmuşlardır."
"PİLOTLAR EMİRLERE UYMADI... HELİKOPTERİ KALDIRMADI"
İddianamede, Emniyet Genel Müdürlüğü'nde kadrolu pilotlar Tolga G., ve Ender K., ile sözleşmeli pilot Mehmet Barış A.'nın darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı korumak için görevlendirilen özel harekat timini Huber Köşkü'ne götürmek için verilen emirleri uygulamadıkları, helikopteri kaldırmak için darbe girişiminin sürdüğü esnada yazılı emir istedikleri belirtilmişti. İddianamede, polislerin bu tavırlarıyla, "Yasal kamu hiyerarşisini değil, adeta silahlı terör örgütünün emirlerini esas alacaklarını ortaya koymuşlardır." ifadelerine yer verildi.
"KAMUFLAJLARI HAZIRLAYIN, YARIN ASKER OLUYORUZ"
İddianamede, İshak E., isimli bir polis memurunun da WhatsApp grubundan asker fotoğrafı paylaşarak "Bunların anlamını biliyor musunuz, kamuflajları hazırlayın, yarın asker oluyoruz" şeklinde mesaj attığı, bazı polislerin de darbeye direnen vatandaşlardan evlerine gitmelerini istedikleri belirtilmişti.
SALONU FİRARİ SAVCI SEÇEN DİZAYN ETTİ
15 Temmuz darbe girişimine katılan Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) şüphelileri hakkındaki davaların duruşmaları, İstanbul Adalet Sarayı’ndaki salonların küçük olması ve güvenlik nedeniyle Silivri’de yapılacak. Duruşmalar, FETÖ’nün “17-25 Aralık 2013 paralel yargı darbe girişimi” öncesinde inşa edilen, FETÖ firarisi Savcı Fikret Seçen’in bizzat ilgilendiği, 2013 Mayıs’ında yapımı tamamlanan; Türkiye’nin hâlâ en büyüğü niteliğindeki büyük duruşma salonunda gerçekleştirilecek. 15 Temmuz darbe girişimi sanıklarının yargılanacağı büyük salonlar; Silivri cezaevi Yerleşkesi’nde ve Ergenekon ile Balyoz davalarının yapıldığı salonun karşısında yer alıyor. Binada büyük salonun dışında, 2 ayrı küçük duruşma salonu daha bulunuyor.