Türkiye yarınki MGK’ya kilitlendi

Yücel KAYAOĞLU - Ankara’da ise tüm gözler yarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılacak Milli Güvenlik Kuruluna (MGK) çevrilmiş durumda. Hükûmet kulislerinde, MGK’da Kuzey Irak’a yapılan ekonomik yardımların kesilmesi dâhil birçok tedbirin gündeme gelebileceği değerlendirmesi yapılıyor. Hükûmet kulislerinde, referandumun engellenmesi için, özellikle Irak merkezi hükümeti üzerinden yoğun temas yürütüldüğü de belirtiliyor. Kuzey Irak yönetiminden daha ılımlı olan bazı isimlerin ise ‘Türkiye ile çatışmak istemiyoruz’ mesajı gönderdiği ve temasa geçmek istedikleri ifade edildi. Türkiye bir yandan da yeni oluşacak duruma karşı alınacak tedbirleri gündeminde tutuyor. Bu kapsamda, MGK’nın yarın yapılacak toplantısında hem Kuzey Irak’taki referandum, hem de PKK-PYD’nin Suriye’de kantonları devletleştirme amacıyla 28 Eylül’de sandık kuracağına yönelik girişimi gündeme gelecek. Kuzey Irak’ta 25 Eylül’de yapılması planlanan bağımsızlık referandumun konusunda MGK’da bu konuda önemli kararlar alınması bekleniyor. MGK’nın hemen ardından da Bakanlar Kurulunun toplanacağı ve alınacak kararları hayata geçireceği ifade ediliyor.

HANGİ TEDBİRLER GÜNDEME GELEBİLİR?
Kuzey Irak yönetimine karşı alınacak tedbirler arasında, siyasi, diplomatik, ticari ilişkilerin askıya alınmasının yanı sıra, zaten ekonomik anlamda zor durumda bulunan Barzani yönetimine aktarılan kaynağın kesilmesi de ihtimaller arasında sayılıyor. Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik askeri bir müdahalesinin ise ‘zayıf ihtimal’ olduğu değerlendiriliyor. Ancak, hükûmetin üst düzey yetkilileri, Bağdat yönetiminin İran destekli Haşdi Şabi unsurlarını Kerkük’te göndermesinin de yeni bir çatışmanın fitilini ateşleyeceğini dile getiriyor. Kulislerde, bu durumun Türkiye’nin sınırlarına kadar sıçrayacak çatışmalara neden olacağı konuşulurken, bu çatışmalara karşı, Ankara Anlaşması’nda da açıkça ifade edilen tedbirler ve 75 km derinlikte askerî harekât sahası ihtimali gündeme getiriliyor. Ankara Anlaşması gereği sınırlardaki muhtemel değişiklik ve Irak hükûmetinin verdiği toprak bütünlüğü vaadini karşılamamasının 1926’da yapılan sınır anlaşmasının yeniden değerlendirmesinin yolunu açabileceği belirtiliyor.