Nâzım Hikmet tartışması

A -
A +

Şimdilerde bir tartışma da Nâzım Hikmet'le ilgili... İtibarının iade edilmesi ve naaşının buraya taşınması konusunda bu tartışmalar.. Nâzım'ı sevenler var sevmeyenler var. Büyük bir şair olduğunu söyleyenler var, o kadar büyütülmemesi gerektiğini savunanlar var. "Nâzım Hikmet vatan hainiydi.." diyenler var demeyenler var.. Böyle iki ucun arasında Nâzım Hikmet... Bir şair olarak iki ucun arasında kalmak, bunca tartışmaya yol açmak dünya edebiyat tarihinde sık görülmüş olaylardan değil. Yalnız şu bilinmeli ki Nâzım Hikmet'e itibarını iade etmek ille de onun ideolojisini benimseme anlamına gelmez. Özellikle bu noktayı belirtmeliyim. Hadi mezarı taşınmasın; fakat itibarının iade edildiği nereden anlaşılacak? Söyler misiniz? Fakat buraya taşınması gerçekleştiğinde bu manzaradan yararlanmak isteyen ve ortalığı dalgalandıracak pek çok fırsatçının da olabileceğini biliyorum. Ben Nâzım Hikmet'in Moskova'da bulunan mezarını görmüştüm. Son derece bakımlı ve çiçekleri her dem tazelenen bu mezarın ziyaretçisi de bol.. Nâzım'a itibarının iade edilmesi isteğinde hem onu sevenlerin tatmin olması, hem de dışarıya karşı "Biz sanatkârlarımızı böyle sahipleniriz.." imajı yatıyor. Nâzım Hikmet'le ilgili düşüncelerimi zaman zaman bana soranlar olur. Tartışmaların kesifleştiği şu günlerde de birkaç söz söylemem gerektiğine inanıyorum. Nâzım Hikmet herşeyden önce bir şairdir. İdeoloji sonradan gelir. Dünyanın onu sadece ideolojisiyle değerlendirdiğini sanmıyorum. Cerbezeli bir adam, şiirleri kuvvetli, sesi etkili, o devirlerin bir bakıma uçucu havai romantizm bulutları arasında biri. Bu çağda, şu günde yaşamış olsa kitleleri bunca sürükler miydi bilemiyorum ve sanmıyorum da... Bir vakitler Nâzım Hikmet'in şiirlerini ben de okurdum. 1971'de evler didik didik aranırken Nâzım Hikmet'in kitaplarını gizleyecek yer aramış, nihayet naylona koyup rulo yaparak soba borusu içine saklamıştım. Nâzım Hikmet'in dili ustalıkla kullandığı konusunda hangi görüşte olursa olsun pek çok edebiyatçı birleşir. Serbest vezinde uzun kısa soluklu destansı söyleyişleri sonradan pek çok şairce taklit edilmiştir. Fakat bugün ona duyulan bizdeki abartılı hayranlığın kaynağında onun şairliğinden ziyade ideolojisinin kaynak teşkil ettiğini de söylemeliyim. Çünkü ülkemizde sahip çıkılamamış, ihmal edilmiş ya da üzerinde onlar açısından bu denli durulmamış başka sanatkârlar da olmuştur. Ne ki Nâzımcılık farklı, komünizm, Rusya hayranlığının veya bel bağlamışlığının da bir portresini getirir önümüze. Türk fikir hayatından, siyasi çalkantıların içinden ve sanat hareketleri arasından çeşit çeşit insan geçmiştir. Bunları silip atmak yerine, taşıdıkları anlayışlarla bir yere oturtmak ve kabullenmek zorundayız. Çünkü bu devirde ne Nâzım var, ne Peyami Safa, ne Necip Fazıl... O devri idrak etmiş olanların çoğu bu dünyada değiller artık.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.