Okuyucu isteği üzerine

A -
A +

Bu defa gelen okuyucu mektuplarının çoğu Kabaklı Hocamızla ilgili. Kimileri var ki yıllardır feyz aldıkları Hocanın vefatıyla yıkılmışlar... Yalnız engin bilgisi, tefekkürü, sağduyusu ile değil mücadele azmiyle de umudu olmayanın tutunduğu bir dal olmuş Kabaklı Hoca. Bu insanlar, onun fikirleri, öğütleri, yol göstermeleriyle kişiliklerini bulmuşlar. Şimdi ise boşlukta hissediyorlar kendilerini. Sabahattin Özkan Mersin'den yazıyor. Kabaklı Hocanın yazılarıyla büyümüş olduğunu belirttikten sonra diyor ki: "Öldü dediğimiz insanlardan uzak olmak onları artık görememek elbette elem verici. Ama o güzel insanların gidişi, ölümün daha önce bizim için ürpertici olan yanını örtüyor... Onlarla güzelleşiyor ölüm, değil mi? Burada bizi üzen şeylerle mücadele ederek yaşamıştı. Orada bizi ukbaya hazırlayan sembol isimlerden biri olarak bekleyecektir diye düşünüyorum." Ölenle ölünmez deyimince Hocadan kalanlarla avunan Sabahattin Özkan onun bir güzelim görevi yerine getirdiğini ve vaktini doğru çizgide olmasını istediği insanlar için harcadığını belirtiyor. Bu anlamlı mektubu için Özkan'a, Hocayı sevenler adına teşekkür ediyorum. Bir diğer mektup Fransa'dan Dursun Hangül'den geliyor.. Hocanın yazılarını Tercüman'dan beri okurmuş Dursun Hangül. İlkokul beşi bitirdikten sonra okuyamadığını, Hocanın yazılarıyla büyüdüğünü, şimdi ise yetim kaldığını ifade ediyor. Satır arasında babasını da kaybettiğini belirten Hangül anlaşılan Kabaklı Hocayı ve diğer saygı duyduğu büyükleri bir bakıma baba bellemiş. Bir de gurbet insanı olduğunu düşünürsek? Varın gerisini düşünün! Okuyucumuz "Hocamızın yetiştirdiği evlatlarından ümidim var.." diyor ve ekliyor: "Ayda bir gün olsun hocamıza ait hayatından, hatıralarından birşeyler yazarsanız benim gibi çok kişi memnun olur." Dursun Beye de sevgi, selâm ve hürmetlerimi yolluyorum. Hocamız her kesimden kimseye gönül kapılarını açmış bir insandı. Sohbetlerine herkesi çağırır, gelmeyen için de biraz gücenik "Demek ki öğrenmeğe ihtiyacı yok!" diye sitemde bulunurdu. Onun toplantılarında okumuş okumamış, ümmi, irfan sahibi herkes bulunabilirdi. Bu açıklama ilkokul beşten sonra okuyamadığını söyleyen Dursun Hangül için... Hocamızın nerede, ne şartlarda olursa olsun öğreticilik görevini bırakmadığını söylemeliyim. Yazlık dinlenme kampında bulunduğu bir gün civardaki camilerden birine Cuma namazına gitmişti. Caminin genç hocasının, topluluktakileri azarlayıcı ses tonu ve tersleyerek konuşması tuhafına gitmiş, genç imamın bu tarzının oraya ilk kez gelmiş birini soğutacak nitelikte olduğunu düşünmüştü. Bu yüzden canı sıkkındı. "Bir şeyi sevdireyim derken o şeyden uzaklaştırmanın mânâsı nedir?" diyordu. Fakat şu işe bakın ki çok geçmedi, İmam, Hocanın bulunduğu kampa onu ziyarete geldi. Hocamız onu karşıladı bir masaya davet etti, ikramda bulundu. İşte orada görüşlerini, tenkitlerini imama hiç çekinmeden söyledi. İmam, Kabaklı Hocaya hak verdi; herhalde alınmamıştı, aksine memnun görünüyordu. Dil, tarz ve üslûp ne kadar önemli bilseniz...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.