Cağaloğlu, zamana direniyor

Düzenleyen:
Cağaloğlu, zamana direniyor

KÜLTÜR - SANAT Haberleri

Bir zamanlar neşriyatın merkezi olan Bâb-ı Âli’de tutunmayı başarabilen yayıncılar, değişen ekonomik ve sosyal şartlar karşısında yol ayrımına geldi...

Murat Öztekin

Yüz elli yıl önce koca bir imparatorluğun kalbiydi İstanbul… Onun en hızlı attığı yer de Bâb-ı Âli’nin yer aldığı Cağaloğlu’ydu şüphesiz. Her köşe başında bir gazete, her adımda bir kitabevi karşınıza çıkardı. Reşat Ekrem Koçu’nun ifadesiyle burası, “İstanbul basınının beşiği, bir politika kanalı; âlimler, mütefekkirler, müellifler, muharrirler, artistler güzergâhı. Dahası büyük tâbi kitapçıları, en büyük kırtasiye mağazaları, mücellitleriyle büyük bir dünyaydı...” Cağaloğlu’nun o meşhur yokuşunu eskiden tırmanabilseydik eğer, dönüp bir daha bakacağımız simalar art arda geçiyor olacaktı yanımızdan... 
1870’den itibaren canlanan semtte Ermeniler neşriyatın başını çekiyordu ama Türklerle birlikte Acemler de azımsanmayacak sayıdaydı. Derken zaman geçti, mevsimler değişti… Geriye ne imparatorluk kaldı ne de onun idare merkezi olan Bâb-ı Âli… Modern Türkiye’yle beraber artık şehir, Ankara’nın gölgesindeydi. Yeni harflerin ihdasıyla kitaplar hamur olmak için bekleyişe geçerken, bu geçişte çok sayıda kitabevi ortadan kayboldu. 
ÖNCE GAZETELER GİTTİ 
Cemiyette yaşanan sosyal değişimlerle birlikte artık Ermeni yayıncılar yerini Türklere bıraktı. Özellikle gazetelerin biri kapanıyor diğeri açılıyordu hızla. İnternetin adının, televizyonun bu denli gücünün olmadığı yıllarda sarsıcı bir siyasi güce sahipti gazeteler. Giderek de büyümeye devam ettiler. Ama ileriki yıllarda devasa matbaa makineleri sığmaz oldu Cağaloğlu’nun eski binalarına, gazete kamyonları giremez oldu dar sokaklarına.  Hem sonra turizm güçlenmiş, idareciler de istemez olmuştu bu keşmekeşi Tarihi Yarımadada. Derken 80’li yıllarla birlikte gazeteler birer ikişer kaçmaya başladı.
Bu değişim dalgası yayınevlerini de içine aldı şüphesiz. Beyoğlu ve Şişli gibi gözde semtlerin yanında Anadolu yakasına bile taşınanlar oldu. Şimdilerde Cağaloğlu’nda az sayıda yayıncı zamana direniyor. O eski Bâb-ı Âli kültürünü yaşatmaya çalışan bu yayınevleri, çok farklı problemlerle mücadele etmek durumunda. Cağaloğlu’na ulaşımının zorluğu bir yana, gelişen turizmle birlikte en küçük dairelerin kirası bile el yakıyor. Bir zamanlar matbaaların gürültü ama ritmik sesiyle yankılanan sokaklar şimdi otellere teslim. Biz de Cağaloğlu’nun geleceğini, semti terk etmek zorunda kalan ve hâlâ orada direnen yayınevlerine sorduk: Eski renkli günleri ihya etmeye çalışmak kuru bir romantizm mi, yoksa semt için daha iyi bir istikbal mümkün mü, neşriyatçılar başka bir mekanda yeniden bir araya gelebilir mi?..

‘Emek’ kadar konuşulmadı

Cağaloğlu’nda hâlihazırda faaliyet gösteren Mihrabat Yayınları’nın Yayın Yönetmeni Mehmet Nuri Yardım, bölgenin kültürel atmosferinin, zorluklara rağmen sürdürülebileceği kanaatinde. “Gazeteler taşınınca burada hüzün atmosferi oluştu. Zira Cağaloğlu biraz da basının beyni gibiydi” diyen Yardım şöyle konuştu: “Gazeteler ‘Tesislerimiz sığmıyor’  buradan  diye ayrıldılar. Bu haklı bir gerekçeydi ama en azından birer ofis bulundurarak bu kültürün sürdürülmesine katkı sağlayabilirlerdi. Bulundukları binaları satın almayıp, kiralamayı tercih eden yayınevleri de şimdi gidiyor. Yerlerine oteller, turistik lokanta ve işyerleri açılıyor. Bunu Türkiye’de kimse umursamıyor. Hâlbuki birileri Emek Sinemasının restorasyonu için kıyametleri koparmıştı.”
“DEVİR DEĞİŞTİ”
Cağaloğlu’ndan ayrılmaya hazırlanan yayınevlerinden İZ Yayıncılık Koordinatörü Hamdi Akyol ise yaşanan gelişmeleri şehrin değişen dokusuna bağlıyor. Yayıncıların 90’lı yıllardan beri yavaş yavaş semtten uzaklaşmaya başladığını hatırlatan Akyol, “Bizim de taşınmamızın çok sebepleri var. Şehir büyüdüğü için buraya ulaşım zorlaştı. Ayrıca turizmin yükselmesiyle birlikte kiralar arttı. Burada neşriyat yapmak istiyorsanız 100 bin lira fazla kira ödemelisiniz. Halbuki bu parayla çok sayıda kitap çıkarırsınız. Cağaloğlu bu işin yapılabileceği yer olmaktan çıktı” ifadelerini kullandı. Buna karşın Tarihi Yarımadanın aşık olunacak bir yer olduğunu da söyleyen Akyol şöyle devam  etti: “Ayak bastığınız yerde binlerce yıl öncede insanların yaşadığını bilmeniz müthiş bir hissiyat. Her tarafınızda ayrı bir tarihi eser bulunuyor. Ama değişen şartlar bizi buradan uzaklaştırıyor…”
“YAYINCILAR SİTESİ OLMALI”
Semtten birkaç yıl önce taşınan Parıltı Yayınlarının sahibi Mikdat Toptaş da şunları söyledi: ”Eskiden, Sirkeci’den Cağaloğlu’na kadar yürümek bir saatimizi alıyordu. Zira yol boyunca yayıncılarla muhabbet ediyor, karşımıza çıkan yazarlara selam veriyorduk. Burası turizm bölgesi ilan edildikten sonra imkanı olanlar gitti. Şimdi yapılacak şey Eski Kültür Bakanı Atilla Koç’un gündeme getirdiği gibi yayıncıları buluşturmak. Diğer sektörlerde olduğu gibi bir yayıncılar sitesi neden yapılmasın?”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...