Bir şeyin söylenmesi onu doğru ya da gerçek kılar mı?

Sesli Dinle
A -
A +

Artık bahar geldi ve yaza doğru gidiyoruz, doğal olarak turizm sezonu da hararetli şekilde hazırlanıyor. Ülkemizde 6 Şubat Kahramanmaraş depremiyle gastronomi ağırlıklı turizm bölgeleri Kahramanmaraş, Malatya, Gaziantep ve bilhassa Hatay oldukça yaralı. Öncelikle hep birlikte bu yaranın sarılması adına inadına bu bölgelere seyahat etmeli, bu bölgelerden ürün almaya gayret etmeliyiz. Bu dileklerimizden sonra gelelim başlığımıza BİR ŞEYİN SÖYLENMESİ YA DA YAZILMASI ONU DOĞRU VEYA GERÇEK KILAR MI?

 

Aslında bu sorunun cevabı normalde HAYIR olmalı ama günümüzde EVET. Gerçeklik ve doğruluk kavramları günlük dilde birbiri yerine oldukça sık kullanılır. Her iki kelime arasında herhangi bir anlam farkı yokmuş gibi görülür. Oysa gerçekler, bizim dışımızda ve bizden bağımsız olarak vardır. İşimize gelse de gelmese de gerçek olduğu yerde durur. Çünkü gerçek ya da gerçeklik kavramları test edilebilir ve ölçülebilir. Peki doğru ya da doğruluk nedir? Herhangi bir bilgi hakkında ortaya konulan değer yüklü bir tanımlamadır DOĞRU. Yani her gerçek herkese göre doğru olmayabilir ya da her doğru diye sunulan gerçek olmayabilir. Bu satırlardan sonra yazdıklarımın bütün dünyanın meselesi olduğu gerçeği ile bizim ülkemizde bu durumun artık çivisinin çıktığını kabul etmek durumundayım. 

TÜKETİCİ POPÜLERLİĞE BAKIYOR

Sıradan bir kasap çırağı, herkesin yapabileceği kalitede etleri çılgın rakamlara satabiliyor. Aslında sattığı et değildir. Çünkü tüketici adı verilen ve genel olarak ne yediğini bilmeyen topluluklar için tek lazım olan şey ‘POPÜLERLİK’tir.

 

Olağanüstü emekle hazırlanan BAKLAVA cahil bir adamın elinde dondurmayla yala çevrilir, bir takım zır cahil zümre seyrederken mest olur.  Yine sıradan bir adam herkesin bildiği bir balığı mesela KALKAN balığı olabilir çok fahiş fiyatlara satabilir. Satın alanlar da orada yediği kazığı maharet gibi sağda solda anlatır. Bir başka adam yaptığı yemeğe bakmaz bile sadece abartır ve sırıtmaktan başka bir şey yapmaz yani yemekle ilgisiz iki davranış için yine belirli topluluklar sürüsü kapısında kuyruk olur. Velhasıl AT İZİ İT İZİNE karışır. Gelelim mutfak profesyonellerine; onların da garip bir ruh hâlleri var, bu arada az da olsa ÇOK KALİTELİ YAZARLARIMIZ, ŞEFLERİMİZ VE SOSYAL MEDYA FENOMENLERİMİZ de var, elbette onları tenzih ederim.

 

Ancak büyük çoğunluk korkarım ki ülkemizin mutfak kültüründen çok uzakta. Anadolu’ya herhangi bir etkinlik vesilesiyle turistik bir seyahat yaptıktan sonra kendilerini Anadolu mutfaklarının uzmanı zanneden şeflerimiz, ülkemizin Ege ve Akdeniz dışındaki coğrafyalardan bir haber oturdukları yerden yazı yazan gastronomi yazarları ve paylaşım yapmak için sadece alacakları para miktarına önem veren fenomenler... Ama hepsinin hakkını vermek lazım bir şeyi iyi öğrenmişler İYİ YEMEK, KİMLİKLİ YEMEK, GERÇEK VE DOĞRU BİLGİYE DAYANAN MUTFAK gibi kavramlara dayanarak pek bir yere varılamayacağını öğrenmişler. Anadolu’da bu durum için şöyle söylenir: GEÇ GELİN OLDUN AMA EL ÖPMEYİ ÇABUK ÖĞRENDİN. 

TÜRK MUTFAĞI EN İYİLERDEN OLMALI

Bedava yemeğe sekiz takla atan GASTRONOMİ kelimesini sadece çevresindekilerden duyduğu kadar bilenler kulaklarıyla yemek yiyenlere bolca hikâye üfler. Üstelik bunu MEHMET AKİF ERSOY’un “BUDUR CİHANDA EN BEĞENDİĞİM MESLEK; SÖZÜN ODUN OLSUN, HAKİKAT OLSUN TEK” sözüne inat gerçek, doğru, yanlış ayrımı yapmadan her şeyi abartarak yaparlar. Ne yazık ki bu sözüm ona “ÜNLÜ” mekânları ve “ÜNLÜ” şefleri de popüler yaparlar, tabii ki sosyal medyada takipçiler artar ve ülkemiz mutfağı uluslararası platformlarda on ikincilik ile on beşincilik arasında gider gelir. Ama sorulduğunda Türk mutfağı dünyanın en iyi üç mutfağından biridir deriz hep bir ağızdan. Evet aslında nereden bakarsanız bakın bu muhteşem coğrafya ve üzerinde binlerce yıldır yaşatılan mutfak dünyanın en iyileri arasında olmalıdır. Ama gerçekler ne yazık ki öyle değil. “SEN DE SÖYLE” diye bir söz var çok severim çünkü kimsenin ağzını tutamaz, telefonunu kapayamazsın. Hâl böyle olunca da gerçek, doğru gibi kavramlar önem kaybeder. CHARLES CALEB COLTON’ın şu sözleri çok düşündürücüdür:

 

“GERÇEĞİN EN BÜYÜK DOSTU ZAMAN, EN BÜYÜK DÜŞMANI TARAFGİRLİK VE EN SADIK ARKADAŞI DA ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTÜR.” Ne kadar doğru bir tespittir. Umarım mutfağımızda her anlamda etki eden üreticiden, işleyen ve satıcısına kadar bütün süreçlerde etkin olanlar DAHA AHLAKLI, ETİK, DAHA GERÇEK VE DAHA DOĞRU olandan yana olur. Çok mu zor? O zaman yine özel bir söz ile bitirelim yazımızı: “ARKANI GÜNEŞE ÇEVİRME GÖLGEN ÖNÜNE DÜŞER, GERÇEK DE BÖYLEDİR.” - RABINDRANATH TAGORE

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.