Ne yazık ki Türkiye’deki sığınmacılara yapılan muameleler bazen Erdoğan'ın yaptığı açıklamalarla çelişebiliyor. Bu tür vakalardan biri Özbekistanlı âlim Alisher (Alişir) Tursunov’un başına geldi. Bu konuda Av. Kaya Kartal’dan gelen bir bilgi notunu okuyucularımla paylaşmak istiyorum:
***
Özbekistan’ın tanınmış âlimlerinden Alisher Tursunov (Mübeşşir Ahmed), 7 Mayıs 2025’te gözaltına alınmıştı. Emniyet tarafından serbest bırakılmasına rağmen hukuka aykırı biçimde yeniden Geri Gönderme Merkezi’ne (GGM) yerleştirildi. Bu tarihten itibaren kendisinden haber alınamamış, yetkililerin çelişkili açıklamaları, Tursunov’un Özbekistan’a gönderildiğine dair ciddi endişelere yol açmıştır. Ne yazık ki bu endişeler doğru çıkmış; Özbekistan İçişleri Bakanlığı, 10 Mayıs 2025 Cumartesi günü Tursunov’un ülkeye getirildiğini ve “dinî materyal yaymak” ile “kamu güvenliğine tehdit oluşturmak” suçlamalarıyla tutuklandığını açıklamıştır.
Alişir Hoca 28 Aralık 2023 tarihinde de Özbekistan kaynaklı bir suç isnadıyla evinden alınmıştı. Hakkında takipsizlik kararına rağmen bu isnat gerekçe gösterilerek, İstanbul İl Göç İdaresi tarafından sınır dışı ve idari gözetim kararı verilmişti. 31 Aralık 2023’te bu işleme karşı dava açılmış, yaklaşık iki ay GGM’de tutulduktan sonra İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla serbest bırakılmıştı.
GİB, Tursunov hakkında “kamu düzeni ve güvenliği için tehdit oluşturduğu” gerekçesiyle sınır dışı kararı alındığını belirtmiştir. Ancak, bu iddianın ne Türkiye Cumhuriyeti yetkili kurumları ne de uluslararası kamuoyu nezdinde hukuki ve somut bir temeli bulunmaktadır. Tursunov’un Türkiye’de, Özbekistan’da ya da başka bir ülkede kamu düzenini bozacak herhangi bir eylemi veya kesinleşmiş bir suç hükmü bulunmamaktadır. Bilinen gerçek, sürecin Özbekistan makamlarınca iletilen, yargı denetiminden geçmemiş istihbarat bilgilere dayanarak başlatıldığıdır.
Oysa, düşünce suçu, siyasi suç veya bu tür suçlarla bağlantılı fiillerde iade yapılması, 6706 sayılı Cezaî Konularda Uluslararası Adli İş Birliği Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca açıkça yasaktır. Aynı şekilde, geri gönderme yasağı kapsamında olan kişilerin risk altındaki ülkelere iadesi ya da sınır dışı edilmesi, Cenevre Sözleşmesi’nin 33. maddesi ile 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca da hukuken mümkün değildir.
Tursunov’un durumu bir sınır dışı işleminden ziyade, hukuka aykırı biçimde iade edildiğini göstermektedir. Göç İdaresi ve güvenlik bürokrasisi, ağır ceza mahkemesinin kararıyla yürütülmesi gereken iade sürecini yandan dolanarak, “sınır dışı” adı altında fiilen iade işlemini gerçekleştirmiştir. Oysa suçlu iadesi için mahkeme kararı gerekir ve bu karar Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarının görüşü, Adalet Bakanı’nın teklifi ve Cumhurbaşkanının onayı ile yürürlüğe girebilir. Buna karşılık sınır dışı işlemi, yalnızca idari kararla yapılabilmektedir ve bu nedenle çok daha kolay uygulanabilir bir yöntemdir. Ancak idari işlem yoluyla yapılan bu tür iadeler açıkça hukuka aykırıdır.
Nitekim, İstanbul 15. İdare Mahkemesi, 27 Şubat 2025’ta (2023/146 E., 2025/1045 K.) Tursunov hakkında verilen sınır dışı kararının iptaline hükmetmiştir. Buna rağmen GİB, başka bir tarihte verilmiş ret kararına dayanarak sınır dışı işlemini gerçekleştirdiğini açıklamıştır. Mahkemece iptal edilmiş bir kararın yerine başka bir ret kararına dayanılarak işlem yapılması mümkün değildir. Kaldı ki bahse konu ret kararını görme imkânımız olmadıysa da bunun iptal kararı verilen 2023 tarihli davadan sonra 2024 yılında açıldığı ve bu bakımdan derdest bir dava devam ettiği için zaten görülmemesi gereken bir dava olduğu bilgisi de edinilmiştir.
Göç İdaresi’nin diğer bir uygulaması, mahkemelerce iptal edilen sınır dışı kararlarından sonra kişiye yeniden tahdit kodu eklemek ve yeni bir sınır dışı kararı tesis etmektir. Böylece arzu edilen sonucu veren bir mahkeme kararı alınana kadar işlem sürdürülmekte, Türkiye’ye sığınan kişiler fiilen yaşayamaz hâle getirilmektedir. Hakkında sınır dışı kararı iptal edilen, kodları kaldırılan ve serbest bırakılan mültecilerin oturma izni alması gerekirken, idare bu izni vermemekte; kişileri yeniden “düzensiz göçmen” statüsüne sokarak GGM’lere kapatmaktadır. Hatta Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararları dahi Göç İdaresi tarafından dikkate alınmamaktadır...
***
Ne yazık ki bu tür yanlışlar azalmıyor, artıyor. Bence Erdoğan, bürokratları bu meselede kendisinin gösterdiği istikamette bir politika izlemeleri için uyarmalı.
Atilla Yayla'nın önceki yazıları...