Temel haklar ve İran rejimi

Sesli Dinle
A -
A +

İran’da rejimin dayattığı insan haklarına aykırı başörtüsü mecburiyeti yüzünden patlayan direniş sürüyor. Bu direnişi açıklama çabaları sırasında bazılarınca ABD’ye ve Batı’ya işaret edilerek olayların ardında onların olduğu öne sürülüyor. Böylece direnişin önemi ve değeri azaltılmak isteniyor. İlginç şekilde rejimin sözcüleri de direnişi esas itibarıyla Batı’ya bağlıyor, Batı’nın kışkırtmaları yüzünden direnişin yapıldığını öne sürüyor. Direnişi bastırmak için idam dâhil çeşitli cezalar vererek insanları sindirmeye çalışıyor.

 

Direnişin arkasında yatan ana faktör elbette İran toplumunda rejimin dayatmalarından duyulan rahatsızlıktır. Bu rahatsızlık olmasa dışarıdan müdahale edilebilecek ve kışkırtılacak bir vaka olması çok zayıf bir ihtimal. Dolayısıyla, komplo teorileri ve haklı bir direnişi alakasız aktörlerle ilişkilendirerek itibar kaybına uğratma çabası pek de makul değil. İnsan hak ve özgürlükleri zaman ve mekân aşan değerlerdir. Mahallî kültürle veya uluslararası aktörlerle ilişkilendirilmeleri de pek anlamlı ve doğru olmaz. Ayrıca, insan haklarındaki gelişmelerin hangi devletlere yaranacağına da pek bakılmaz. Mühim olan insanların hak ve hürriyetlerine kavuşmasıdır.

 

İran rejiminin halkın kararlı direnişi karşısında zor duruma düştüğü açık bir geçek. Bu yüzden İran’dan gelen son haberler rejimin başörtüsü yasağı üzerinde çalıştığı ve bir çözüm bulmaya gayret ettiği. Haberlere bakılırsa ağır basan eğilim başörtüsü mecburiyetini muhafaza etmek ve başörtüsü denetimlerini kaldırmak veya gevşetmek. Nitekim ahlak polisinin -irşad devriyesi- kaldırıldığı ilan edildi. Sonra çelişik haberler geldi. Mamafih bunun probleme gerçek ve kalıcı bir çözüm olma ihtimali pek yok. Her şeyden önce başörtüsü üzerinden patlayan direniş sadece başörtüsü ile sınırlı değil, genel olarak İran rejiminin baskıcılığına yönelik. İran temel hak ve özgürlüklerin önemli ölçüde baskı altında olduğu bir rejim. İran halkı bundan haklı olarak rahatsız. İkincisi ise başörtüsü mecburiyetinin mevzuatta yer alırken denetimin gevşetilmesi bir tür aldatmaca teşkil eder. Mevzuatta yer alan mecburiyet fırsat bulunduğunda tekrar uygulanabilir. Ayrıca rejimin muhafızlarının yazılı mevzuata bakması esas olduğuna göre rejim memurlarının özellikle devrim muhafızlarının mecburiyeti tekrar veya münferit olarak uygulamalarının önünde bir engel olmayacak demektir. Önemli olan mecburiyetin hukuk mevzuatından tamamen kaldırılmasıdır.

 

Başını örtmenin veya örtmemenin dinin bir emri olarak görülmesiyle meselenin bir ilgisi yok. İsteyen öyle isteyen böyle düşünür, inanır. Tartışılan bu değil. Özgürlük kamu otoritelerinin genel olarak insanların hak ve özgürlüklerine müdahale etmemesini gerektirir. Bu çerçevede kimi başını örter kimi de örtmez. Bunun dinî sorumluluğu devlete değil bireylere aittir. Devletin vatandaşlarının daha az veya daha fazla dindar olmasını gözetme gibi bir hakkı ve görevi de yoktur. Rejimin artık anlaması gereken husus budur.

 

Bu elbette İran rejiminin temel hak ve özgürlükleri tanımasını ve onlara saygı göstermesini gerektirir. Bu noktada temel hak ve özgürlüklerin belli bir kültürün ürünü olduğu ve onların olduğu gibi kabulünün o kültüre bağlanmak anlamına geleceği öne sürülebilir. Bu yanlış bir görüştür. İnsan hakları tüm zamanları ve tüm mekânları aşan değerlerdir. Onlara bağlılık göstermek belli bir kültürün üstünlüğünü kabul etmek anlamında gelmez. Tarih şahitlik etmektedir ki insanların onur ve refah sahibi varlıklar olarak yaşaması insan hak ve özgürlüklerinin tanınmasına ve korunmasına bağlıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.