Sermaye şirketlerinden alınan kâr paylarının vergilendirilmesi

A -
A +

Günümüzde pek çok kişi, ya ailesinin veya yakınlarının kurduğu ve sermaye şirketi olarak nitelendirilen anonim veya limited şirkete hissedar olmak yoluyla yahut borsadan hisse senedi almak suretiyle bir sermaye şirketine ortaktır. Sermaye şirketlerinin amacı, kâr elde etmek ve neticede bu kârı bir gün ortaklarına, yani gerçek sahiplerine dağıtmaktır. Bu dağıtımın, şirketin hangi organlarının kararı ile ve nasıl yapılacağı, ticaret hukukunun ve şirketin ana sözleşmelerinin öngördüğü kurallara bağlıdır. Bu konular, yazımızın konusu dışındadır. Biz bu yazımızda, dağıtılan kâr payını elde eden ortağın, vergi yükümlülüklerini aktarmaya çalışacağız. Kişilerin kendi şahsi servetleri kapsamında edindikleri hisseler veya hisse senetleri dolayısıyla, sermaye şirketi olarak adlandırılan anonim veya limited şirketlerden aldıkları kâr payları, bir menkul sermaye iradı olarak gelir vergisine tabidir. Kişilerin şahsi servetleri dışında, bir de ticari işletmeleri dolayısıyla sahip oldukları ticari sermayeleri vardır. Ticari sermaye ile bir anonim veya limited şirkete ortak olunarak kâr payı elde edilirse, bu kâr payı enkul sermaye iradı olmaz, ticari kazanç olur. Ticari kazancın vergileme koşulları ise, menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinden farklı usullere tabidir. Kişilerin anonim veya limited şirketlerden elde edcekleri menkul sermaye iradı niteliğindeki kâr payları toplamının, 2000 yılı için 4.375.000.000, lirayı geçmesi halinde, yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmesi gerekmektedir. Ancak bu hesaplama yapılırken, bir başka deyişle söz konusu sınırın geçilip geçilmediğine bakılırken, sermaye şirketlerinden alınan kâr payları %20 fazlası ile nazara alınmaktadır. Bir başka deyişle, gerçekte 3.000.000.000, lira kâr payı alan kişi, bu kâr payını sınırı geçip geçmediğini kontrol ederken 3.600.000.000, lira olarak nazara alacaktır. Bu %20 fazlalılığın veya bir başka deyişle alınan kâr payını arttırıldığı 1/5 fazlalılığın vergi mevzuatındaki adı, "vergi alacağı"dır. Ancak bu kavram Hazinenin "vergi alacağı" değil, ondan ayrı ve farklı bir kavramdır. Vergi alacağı müessesesini basitçe izah etmek mümkündür. Vergicilikte yer alan kurallardan birisi, beyannameye giren gelir eğer daha önce stopaja tabi tutulmuş bir gelir ise, bu gelir beyannamede brüt tutarı ile yer alması şeklindedir. Şirketlerin kâr payları da, şirkette dağıtılmadan önce stopaja tabi tutulmaktadır. O halde, bu kâr payları da beyannamede brüt tutarları ile yer almalıdır. Ancak şirketlerin stopaj hesaplamaları, uygulamaları ve oranları, son derece karmaşıktır. Dolayısıyla kâr payı alan bir hissedarın, aldığı kâr payının brütünü hesaplaması, son derece zordur. Bu nedenle Kanun Koyucu, alınan kâr payının %20 fazlasının beyanını, onun brütü olarak kabul etmek suretiyle, bir hesaplama kolaylığı getirmiştir. Dolayısıyla, uzun ve karmaşık hesaplamalar yerine, %20 fazla beyan etmek, brüt kârı beyan etmek anlamını taşımaktadır. Aynı stopajlı gelirlerde olduğu gibi, bu fazla beyan edilen ve vergi kesintisine tekabül ettiği hayali olarak varsayılan tutarın, beyannamede hesaplanan vergiden de mahsubu gerekmektedir. Bir örnekle açıklayalım. Bir şirketten 20 milyar lira kâr payı alan bir kişi, bu kâr payını 24 milyar olarak beyan edecektir. 24 milyar lira gelirin vergisinin %30 oranında 7.200.000.000 lira olduğunu farz edelim. Çıkan 7,2 milyar lira vergiden, kâr payına eklenen 4 milyar lira fazlalık mahsup edilerek 3,2 milyar lira vergi olarak üç taksitte ödenecektir. Ancak vergi alacağı adı altında hesaplanan %20 fazlalığın, beyannamede hesaplanan yıllık vergiden fazla olması halinde, bu fazlalığın, stopajdaki gibi, iade alınması olanağı yoktur. Zira bu fazlalık, Şirket tarafından fiilen hazineye ödenen bir miktar olmayıp, hesaplama kolaylığı getirmesi açısından kabul edilen varsayımsal bir tutardır. Hesaplama ve beyan tarzı, biraz karmaşık gibi görünmektedir. Ancak bu uygulama, mükellef lehine sonuç doğurmakta ve ödenecek vergi tutarını azaltmaktadır. Zira, yukarıdaki örnekte de görüleceği gibi, vergi alacağı müessesesi olmasa idi, mükellefin ödeyeceği vergi artacaktı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.