Aradaki yaş farkı önemli mi değil mi?

A -
A +
Burada, konuya nasıl baktığınız önemli... Yani 70 yaşında bir adamla evlenen 30-35 yaşındaki kadın veya tam tersi... Aslında bütün toplumlarda çiftler arasındaki büyük yaş farklarına soru işaretleriyle yaklaşılır... Oradaki şüphe eşlerden birinin maddi durumuyla ilintilidir. Ülkemizde de 70 yaşındaki ünlü bir iş adamının, eşinden ayrılarak, kendisinden 40 yaş küçük bir kadınla evlendiğini, "niyeti başkaymış" diye her yerde anlatıp boşandığını biliyoruz. Magazin severim de, bugünkü konumuz magazin boyutu değil...
 
Geçtiğimiz aylarda, ünlü olmayan, varlık durumu da 'eh' denebilecek yaşlı bir adamla, 'kızı yaşında' tabir edilen bir kadının evlendiğinden bahsedilmişti bir dost buluşmasında... İkisini de tanırım, şaşırmıştım ama bu hafta duyduğum haberle daha çok şaşırdım. Allah rahmet eylesin; adam ölmüş. Kalan mirasının genç eşi ve önceki eşinden olan çocuklarına paylaştırılması söz konusu. Tabii öyle zannediyorduk. Çocuklar, dava açmış. "Evlilik 1 yılı doldurmamıştır. Söz konusu kadın, babamızla mal varlığı için evlenmiştir. Mal edinimi rahmetli annemiz ve bizim fedakârlıklarımız sonucunda  gerçekleşmiştir" diyerek genç eşin miras paylaşımına itiraz etmişler. Sadece mirasın da değil, adamın emekli aylığının bağlanmasına itirazı varmış çocukların...
 
Bu konuda bir araştırma yaptım ve eşler arasındaki yaş farkının, ölüm aylığı konusunda çok önemli olduğunu gördüm. Zannederdim ki hep, yaşlı adam öldüğünde 1 günlük dahi evli olsalar, kadın hak sahibi. Meğer öyle değilmiş. Miras, kişinin edindiği varlıkların devri olduğundan orada çocuklar, diğer hak sahipleri devreye giriyor ya da vefat edenin ölümden önce devri gündeme gelebiliyor ama emekli aylığında muhatap devlet olduğundan, bu konu baştan belli. Yani, evlenen iki kişi arasında yaş farkı 30'dan fazla ise devlet geride kalan eşe emekli aylığının yarısını ödüyor. Bazı hâllerde bu yüzde 37,5'e kadar düşüyor. Fakat evlilik akdinin üzerinden 10 yıl ve daha fazla geçmişse, herhangi bir kesinti olmaksızın emekli aylığını, geride kalan eş almaya devam ediyor. Burada erkek ya da kadın fark etmiyor... Kalan eş, ölen eşin maaşını almaya devam ediyor. Devlet, hileli evliliklerin önüne geçmek için böyle bir karara imza atmış belli ki... Fakat babasından kalan maaşı alabilmek için eşiyle 'resmen' boşanıp, 'fiilen' evli olanların sayısı o kadar çok ki... Bunlar için de bir araştırma ve tedbir şart...
 
 
Bodrum, lüksün
adresi de oldu…
 
Türkiye'nin gözde tatil beldelerinden Bodrum... Yıllar önce uçuk lahmacun fiyatıyla, 4 kişilik yemeğe 10 bin lira hesapla çok konuşulmaya başlanmıştı hatırlarsınız. O gün bugündür her sezonun başında Bodrum'da döner, lahmacun, hamburger haberleri yapılıyor ama bakıyorsunuz, herkes yine Bodrum yollarında. Antalya'da yollar tıkanmıyor da, her bayram öncesi
Bodrum'a giriş saatler sürüyor. Uçaklar dolu. Ekonomisi, VIP'si ile hepsi... Bir hafta önceden tek yer bulamıyorsunuz. Fiyatlar uçmuş. Televizyonların magazin sayfaları, televizyonların programlarında hangi ünlüyü arasanız orada. Bodrum'a ilgi sadece yurdum insanından değil tabii ki... Turizm incimiz yurt dışında da gözde.
 
Genelde olduğu gibi, Bodrum'da da turizm gelirinin yüzde 83,8'i yabancı turistten elde edilmiş durumda. En fazla turist Almanya, Rusya ve İngiltere'den geliyor. Son yıllarda ülke çeşitlenmesi de artmış durumda. Böyle olunca otelciler "Rusya'da savaş çıktı, 7 milyon oradan, 3 milyon Ukrayna'dan gelecekti" diye karalar bağlamıyor. Bütün dünyaya tanıtım yapıldığı için 100 kadar ülkeden turist var ülkede. Kempinski Hotel Barbaros Bay Bodrum Genel Müdürü Mehmet Ferman Doğan "Avrupa pandemide Türkiye'yi çok özledi. Ekim sonuna kadar her yer dolu. Farklı ülkelerden düğünler de çok yoğun" diyor. Yine Bodrum'dan Mivara'nın Genel Müdürü Mete Üsküdarlı da bayram döneminde yüzde 100 doluluğa ulaştıklarını, 2019 rekorlarını geçtiklerini, yeni rakamlara koştuklarını ve gelecek yılı satmaya başladıklarını söylüyor ve Bodrum'un lükste, dünyanın da merkezlerinden biri olma yolunda ilerlediğini vurguluyor...
 
 
Kahvaltılıklar
azar azar gelse
 
Kahvaltılarda 'serpme' deyince ne var ne yoksa sıralanmış tabakları biliriz. Bunların en az yarısı çöpe gider. Dokunsanız da dokunmasanız da... Size gelmek üzere yola çıkmış olan servis aracına yüklenmiş olanlar dahi; 'bunu almayayım' dediyseniz çöpe gidiyor.
 
Bütün bunlara alışınca maalesef, bir arkadaşımın anlattığı duruma çok şaşırdım ama çok sevindim. Onlar da bir yere kahvaltıya gitmişler. Masaya çeşitler getirilmiş ama her biri azar azar. Bizimkiler sormuş tabii "Bunlar az değil mi" diye... Garson büyük bir nezaketle "Evet efendim, hangisinden isterseniz, istediğiniz sürece ilave edeceğim, tamamı ücrete dâhil" demiş ama hiçbir üründen 'biraz daha' istememişler. Yetmiş yani başta 'azıcık' dedikleri her şey. Keşke bu yöntem yaygınlaşsa da çöpe giden o çok değerli gıdaların arkasından ağlamasak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.