Biliyorsunuz, son yıllarda işçilik maliyetleri ve vergi avantajları sebebiyle çok sayıda tekstilci Mısır'a gitti. Aralarında tanınmış dev markalarımızın da olduğu üreticilerin bazıları üretiminin büyük kısmını, bazıları ise tamamını bu ülkeye taşıdı. Çünkü ülkede işçilik 100-200 dolar seviyesindeyken, bizde 500-1000 dolar bandında. Onlarda yüzde 20 standart vergi uygulanırken gelirde; bizde bu oran yüzde 40'a kadar çıkabiliyor. Mısır'ın pamuğu tamamen yerelden sağlanabiliyorken bizde dışa bağımlılık var... Bunları sıraladığımızda, ekleyip çıkarırsak Mısır avantajlı gibi görünüyor. E tabii normal. Böyle görünmese koca koca şirketler, varını yoğunu toplayıp o ülkeye taşınmazdı. Evet, Süveyş Kanalı avantajı var, serbest bölgelerinde vergi muafiyeti uygulanıyor, AB, ABD ve Afrika ile serbest ticaret anlaşmaları var... Fakat negatif tarafları daha çok görünüyor... Lojistik altyapısı zayıf, nakliye sorunları büyük, enflasyon yüksek... Buna karşılık Türkiye'de eğitimi ve kabiliyeti yüksek iş gücü, Avrupa'ya yakınlık, gelişmiş limanlar, hızlı teslimat imkânı, teknik uzmanlık, daha istikrarlı iş ortamı, katma değerli üretim teşvikleri ve markalaşma desteği var. Üstelik, ana pazarımız olan Avrupa Birliği ülkelerinin yanı sıra İngiltere ve diğer pazarlarla güçlü anlaşmalar, ticaret ortaklıkları var. Yine Türkiye'de gelişmiş ve modern tesislerinin devamını güvenilir enerji ile sağlama avantajı var...
İşte bütün bunları, bir sohbetimizde çok yakın dostum, tekstilci Yasemin Sarpkaya ile konuşuyorduk. Dünyanın pek çok ülkesine markalı ihracat yapan Mimya Tekstil'in Yönetim Kurulu Başkanı kendisi... Mısır'a gidenlerin geri dönmeye başladığından bahsettik. "Tabii, gidenlerin çoğu bin pişman" dedi ve devam etti: Evet, işçilik ucuz; 100-200 dolar fakat bizde bir işçinin yaptığını en az 2-2,5 kişi ancak yapıyor Mısır'da. Üstelik onlarda çalışanlar özel beceri isteyen kalifikasyona da sahip değiller. Birçok firma Avrupa'nın ünlü markalarından aldığı siparişlerde eski kaliteyi tutturamıyor ve sipariş iptalleriyle karşı karşıya kalıyor. Yani birçoğu pişman...
Evet, Mısır onlarca Türk firmasını çekti, Türkiye'de tekstilde 300 bin kişi bu toplu göç ile işini kaybetti. Fakat şimdi pişmanlık başladı. Maliyete katlanmak pahasına bazı tekstil firmalarının döndüğünü görüyoruz... Henüz gidişte olduğu gibi bir akım hâlinde değil dönüşler ama, hızlanan bir rüzgâr olduğunu söylemek mümkün... Çünkü kalite tutmayınca firmalar pazar kaybetme tehlikesini daha fazla yaşamaya başladı... Bu tehlike de öyle göz ardı edilebilecek bir tehlike değil.
Bu bir tersine rüzgâra döner mi dönmez mi bilinmez ama Yasemin Sarpkaya'nın önemli bir tespiti daha var. Diyor ki Sarpkaya: Mısır Türkiye'nin tekstil sektöründeki pazar payına göz dikmiş durumda. Bunu da maalesef ticari etiğe uygun şekilde yapmıyor. Ancak Türkiye'nin tekstilde geldiği seviye, sahip olduğu tecrübe ve oluşturduğu marka değeri, kolay kolay kaybedilecek bir kazanım değil. Mısır'ın Türk tekstil sektörünün seviyesine ulaşabilmesi için çok ciddi zaman, tecrübe ve altyapı yatırımına ihtiyacı var... Türkiye'nin bu alanda hem üretim kapasitesi hem de küresel pazardaki güvenirliği tüm dünya piyasalarında öne çıkan bir özellik... Özellikle pandemide hızlı üretim ve esnek programlama becerisi ile çok daha fazla öne çıktı...
Dedim ya, etik olmayan şekiller diye... İşte Mısır'ın uyguladığı yöntemlerden biri de bu. Sektör temsilcileri ve hatta devlet yönetim kademesinden insanların uluslararası fuarlarda Türkiye'de tekstilden çıkış olduğu, sektörün yatırım yapmadığı yolunda konuşmalar yaptığını da haber alıyoruz. Bu anlayışı yayarak siparişleri kendilerine çekme çabası var. Fakat bu çabanın nafile olduğu da görülüyor aslında. Tabii baktılar Türk tekstili öyle kolay yutulur bir lokma değil, şimdi de meyve sebzede pazarımıza göz dikmiş durumdalar... Aldığım duyumlar, sebze ve meyve ticaretinde ülkemizi zora sokacak çaba içinde olduklarını gösteriyor... Bilgiler netleşip somutlaştığında yine bu köşeden paylaşmak üzere diyelim şimdilik...
Canan Eraslan'ın önceki yazıları...