Diplomatik ağla ördük biz dünyayı dört baştan

Sesli Dinle
A -
A +

Eskiden Türkiye'nin yurt dışındaki temsilcilerinin adını pek duymazdık. İsimleri en fazla, bulundukları ülkeyle Türkiye arasında yaşanan siyasi bir gerilimden dolayı, geri çağrıldıklarında yer alırdı haberlerde. Aynı şekilde, yurt içinde de valileri pek tanımazdık 3 büyükşehir dışında... Şimdi geldiğimiz noktada kaymakam ve valilerin işi, makamda oturup imza atmak ve ziyaretçi ağırlamak değil artık. Onlar ilçede üretilen değerlerin ülkeye, dünyaya tanıtılması için kafa patlatıyor. O ilçede ünlü bir yemek mi var; tescilinin alınması için koşturuyor... İhracat değeri olan bir ürün mü yetişiyor; onun pazarlanması için uğraşıyor kaymakamlar... Valiler deseniz yine öyle. Organize sanayi bölgeleri ile ilgili yer talebinde de onlar var, yatırımcının ve üreticinin devlete ulaşma noktasında da.

 

Yurt dışına çıkıyorsunuz, temsilcilerimiz her yerde. Bir fuar mı var; mutlaka ticari ataşemiz, büyükelçimiz orada... Bir Türk vatandaşının bulunduğu ülkede bir sorunu mu var; mutlaka konsolosluk görevlileri bir telefon uzağında. İhlas Haber Ajansından (İHA) "Türkiye'nin diplomatik ağı, dünyanın 5'incisi" haberini görünce paylaşmak istedim son birkaç ayda yaşadığım önemli örnekleri…

 

Birkaç hafta evvel, Paris Gıda Fuarı'na (SIAL) katılmıştık İstanbul Ticaret Odası (İTO) davetiyle. Fuarda Türkiye 345 firma ile boy gösterdi ve millî katılım sağlayan ülkeler arasında ilk defa birinci oldu. Türkiye'nin yıldız şirketlerinden 345'inin katıldığı fuarda yanlarında Paris Büyükelçimiz Ali Onaner de vardı. İTO Başkanı Şekib Avdagiç'le birlikte stantları ziyaret edip bilgi aldı, yanlarında olduğunu hatırlattı şirket temsilcilerine.

 

Diğer bir örnek ise Fas'tan... Geçtiğimiz ekim ayında Eczacıbaşı Tüketim Ürünleri Grubu, Fas'ın Kazablanka kentinde 25 milyon avro yatırımla bir fabrika açtı ve temizlik kâğıdı üreterek Afrika'da büyüme hedefini duyurdu. Bu önemli yatırımın kutlamasında da Türkiye'nin diplomatik temsilcisi oradaydı. Rabat Büyükelçimiz Ömer Faruk Doğan... Ülkede Türklerin ve Türkiye'nin ne kadar çok sevildiğini anlatırken "Sokakta karşılaştığınız her insan en az birkaç cümle kuracak kadar Türkçe bilir, Türkiye'yi görmek için istek duyar, Türk ürünleri tercih eder" diyor, Eczacıbaşı'nın Afrika'ya açılım için nasıl da doğru karar verdiğini anlatıyordu. Bunu anlatırken, aslında başarının altında yatan detayı da paylaşıyordu bizlerle…

 

Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yaşayan arkadaşlarıma da konu hakkındaki düşüncelerini sordum. Her birinden şahane cümleler duydum doğrusu... "Eskiden bir iş için gidip kapısında beklediğimiz konsolosluklara şimdi randevuyla ulaşıyor, soruna kısa sürede çözüm buluyoruz" diyorlar özetle. Gerek hizmet, gerekse yaklaşımda farkı fark etmemek imkânsız.

 

Evet, Türkiye son yıllarda ekonomi ve siyasette önemli mesafe katetti. Ukrayna-Rusya savaşında dünyanın kangren hâline gelmiş gıda krizini, açılmasına ön ayak olduğu gıda koridoruyla aştı. Şimdi ise dünyanın sorunlu bölgelerinde oynadığı etkin rol ile dünya barışına katkı sağlama peşinde... Bunu da kurduğu diplomatik ağla güçlendirdi bu ülke...

 

2002'de sadece 164 yurt dışı temsilciliğimiz vardı. Bugün ise rakam 257'yi bulmuş durumda. Yani 94 yeni temsilcilik açılmış. İngiltere'de Londra ve Edinburg'dan sonra Manchester'da da açılması beklenen bir temsilcilik "Bina yeterince korunaklı değil" diye beklemeye alınmış mesela... Almanya ve Fransa'da da yeni şehirlerde temsilcilik açma hazırlığı devam ediyor. Şu anda Türkiye'nin Avrupa'da 99  temsilciliğivar. Amerika'daki temsilciliğimiz ise 32'ye ulaşmış. Asya'da yurt dışı temsilcilik sayısı ise 73'ü bulmuş. En fazla açılım ise, ticaret hedefleriyle paralel olacak şekilde Afrika'da. Kara ama büyük potansiyel barındıran kıtada 2002'de sadece 14 temsilciliğimiz varmış ama bugün 49. Bu bölge ile 2000'li yılların başında sadece 4,3 milyar dolarlık bir ticaret hacmi varken, bu rakam şu anda 35 milyar doları aşmış. Yani 1,5 kat artan temsilcilik sayısı, 10 kat artan ticaret hacmi getirmiş. Ve bu daha başlangıç...

 

 

 

Biz müjdeye hazırız

 

 

 

Türkiye'de doğalgaz ulaşmayan sadece 5-6 şehir kaldı. Enerji Bakanı Fatih Dönmez, geçtiğimiz günlerde 10 bin nüfus ve üzerinde olan tüm kentlere doğalgaz ulaştırmayı hedeflediklerini anlatmıştı. Evet, doğalgaz günümüzün en önemli enerji türlerinden biri. Kullanım kolaylığı ve fiyat avantajı sebebiyle... Bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Karadeniz'deki doğalgaz rezervinde, yeni ulaşılan bir rezerv konusunda açıklama bekleniyor. Türkiye'yi dışa bağımlılıktan kurtarma yolunda büyük bir müjde olması bekleniyor bu rezerv açıklamasının. Arkasından da Akdeniz'den gelmesi beklenen ve Karadeniz'dekinden de büyük bir rezerve çevrilecek gözler ve gönüller...

 

İşte ülke olarak bu müjdeyi beklerken, Çanakkale'nin Gelibolu ilçesinin Güneyli beldesinden okurumuzun geçen hafta gönderdiği maili paylaşmak istedim sizinle. Güler Önder isimli okurumuz şöyle demiş: Bütün ülke doğalgaza kavuştu. Biz aylarca 'doğalgaz isteriz' diye gösteriler yaptık, ilçemize doğalgaz geldi ama belediyemiz sağ olsun o kadar ağırdan alıyor ki... Sosyal medyada doğalgaz faturalarını gördükçe diyorum, keşke bizim de olsa diye. Çünkü yılın en az 5 ayı kömür yakıyoruz. Tonu 5 bin lira. Ayrıca ayda termosifon ve mutfak için toplam 3 tüp kullanıyoruz 5 kişilik ailemizde. Bir mutfak tüpü 340 lira. Ayda 1.020 lira tüp parası. Yaz-kış yok. Her ay 3 tüp. 12 ile 1.020'yi çarpın, etti 12.240 TL. 3 ton da kömür alıyoruz. O da 15.000 lira. Sormak isterim şimdi bu doğalgaz faturasından yakınanlara, biz yılda 27 bin lirayı doğalgaz olmadığı için veriyor ve tek oda ısıtıyoruz da, hangisi daha ucuz?

 

Umarım Gelibolu Belediyesi işi biraz daha hızlandırır da müjdeler müjde gibi olur insanlara...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.