Elektriğini kendisi üreten köy evleri

Sesli Dinle
A -
A +
6 Şubat'ta kaybettiğimiz on binlerce insanın acısını unutmak imkânsız tabii ama acılarıyla yaşamaya çalışan milyonlarca insanımızı en iyi şartlara, en hızlı şekilde taşımak da ‘insanım’ diyen herkesin ve devletin boynunun borcu. İnsani yardımlar devam ederken, devlet de, dünyanın süper güçlerinin bile altından kalkması çok zor olan bu büyük afetin yıktıklarını yapmak için olağanüstü gayret sarf ediyor. Binlerce evin temeli atıldı, yüzlerce köy evi sahiplerine teslim edildi. 319 bin ev de hızla teslim edilecek...
 
Peki, teslim edilen köy evlerini gördünüz mü? 3+1 olarak yapılmış, yöresel mimariye özgü olan, ahırıyla, fırını ve bahçesiyle... Köy konağı, camisi, peyzajının da ihmal edilmediği evlerde neler var diye baktım da... Bu evler akıllı. “Yani?” diyeceksiniz... Şöyle: Bu evlerin her birinin çatısında güneş paneli var mesela... Yani elektrik üretecek bu evlerin çatısı. Sıfır atık için bütün sistemi kurulmuş. İnternet destekli teknolojisi de var. Yani, vatandaşlar telefon ya da bilgisayarlarına ‘Akıllı Köy’ uygulamasını indirdiğinde elektrik, su, yangın sensörüyle evlerini uzaktan kontrol edebilecek, yangın ve su baskını gibi durumlarda tedbir alabilecek. ‘Diş fırçasına’ kadar her ihtiyacın düşünüldüğü köy evlerinde oturan vatandaş, sürü takip sistemiyle hayvanının meraya çıkıp çıkmadığını görecek. Aşılarını, yavruların hangi anneden olduğunu bilecek. Meteorolojiyi takip edip don riskini, yağış durumunu görecek, ekimini ve sulamasını da buna göre ayarlayacak. Atık dönüşüm alanıyla evsel atıklar ayrıştırılacak, bu atıklardan kompost gübre elde edilecek, vatandaşlar gübre ihtiyacını buradan karşılayacak. Yani vatandaş bahçesine ekeceği sebzeyi kendi organik gübresiyle besleyecek. Köy konağındaki bilgisayar ve kütüphaneyle de eğitim ve kültürde bütün ihtiyaç karşılanmış olacak. Bu akıllı evlerden edinmek isteyenlerin evinin zarar görmesine de gerek yok. Evini dönüştürmek isteyenlere çok uygun şartlarda akıllı ev sahibi olma imkânı verilecek. Sadece bu da değil, köyüne dönen ya da orada kalana konut edindirme desteğinden hayvan, yem ve gübre alımına kadar hibeye yakın destekler de başlamış durumda.
 
Depremin ardından başlayan inşa çalışmaları sırasında bir ‘yenilenebilir enerji uzmanı’ ile konuşmuştum. Demişti ki, yeni binalar güneş enerjisi sistemiyle donatılsa keşke... Ben de “Evet, müthiş olur” diyerek Çevre, Şehircilik ve Altyapı Bakanlığımızın yetkilileriyle konuşmamda iletip “Evet, evler bu şekilde planlanıyor” cevabını aldığımda, bu kadarını asla tahmin edememiştim doğrusu... 
 

Dünyanın 11'incisi

Bugün, Bursa'da elektrikli araçlar için batarya üretecek fabrikamızın temeli atılıyor. Togg'un ve yollarda dolaşan diğer elektrikli araçların ihtiyacını karşılayacak çok önemli bir yatırım. Öte yandan enerjinin depolanması, sadece elektrikli araçlar için değil, üretilen ve ihtiyaç fazlası olan enerjinin biriktirilmesi anlamında da elzem... Bu nedenle bugün temeli atılıp önümüzdeki yıl üretimini başlatacak olan bu fabrika çok daha önemli. Peki bu fabrikadan dünyada çok mu?
 
Hayır değil... Çin, bu alanda dünyaya en fazla kapasiteyi sunan ülke. İhtiyacın yüzde 79'unu karşılıyor. İkinci sıradaki ABD ise toplam ihtiyacın sadece yüzde 6,2'sine karşılık gelen ürün verebiliyor dünyaya. Macaristan, Polonya, Güney Kore, Japonya, Almanya, İsveç, İngiltere ve Avustralya, batarya fabrikası olan diğer ülkeler. Türkiye'nin batarya fabrikası ise seneye seri üretime geçtiğinde dünya ihtiyacına büyük katkı yapacak. İşte bir gurur daha...

Milyonlarca musluk damlatıyor!

Su kıtlığı yaşıyoruz. Göller kurudu, nehirler yok oldu. Altından su geçmeyen yüzlerce köprü var ülkede ama hâlâ vahşi sulama yapıyoruz. Sulama için çok değerli yer altı sularına yüzlerce metre boru salmaktan vazgeçmiyoruz. Sokaklarda, borular patlıyor, içme suları günlerce boşa akıyor, izliyoruz. Yetmiyor, evlerde, okullarda, iş yerlerinde damla damla akıtıyoruz suyu.
 
Yazılarıma daima katkısını hissettiğim saygıdeğer okurum İlhan Tanış Bey yazdı... Şöyle diyor: Evlerde, iş yerlerinde, okullarda, kamu kuruluşlarında, camilerde ve aklınıza gelen, gelebilecek her yerde çeşmeler, sifonlar su sızdırıyor. Bu işin çözümü sadece bir conta. Minicik bir plastik malzeme.
İlhan Bey o kadar haklı ki...
 
Çünkü, saniyede sadece 1 damla ile günde 17 litreyi boşa akıtmış oluyoruz.
 
Şöyle kabaca bir düşünelim... Türkiye'de 20 milyon hane var. Çok daha fazla da, sadece yüzde 10'unun tek bir musluğunda damlatma sorunu olduğunu düşünelim. 2 milyon damlatan musluk demek. 1 musluktan günde bir damacana su harcandığını düşünsek, 35 milyon litre suyu, damla damla ve üstelik 1 günde kaybediyoruz. Daha 100 bin okul, 2 milyon küçük esnaf, yüz binlerce iş yeri, cami ve sokak çeşmelerinde akan muslukları, patlayan boruları, inşaatlarda kimsenin görmediği suları saymadım bile... 35 milyon litre... Yani bir ilçenin günlük su ihtiyacı olan miktarda suyu boşa akıtıyoruz. Hem de sadece 5 liralık bir conta almayı ihmal ettiğimiz için.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.