İki devin çocuklar gibi atışması

A -
A +

ABD Başkanı Trump, ikinci döneminde daha önce neredeyse hiçbir devlet başkanının yapmadığı şeyler yapıyor. Dün gece rüyasında gördüğünü, sabah dünyaya açıklıyor desem, çok da abes olmaz sanırım. Çin'i sarsmaya karar verdiği için yüzde 56'yla başladı, yüzde 145'e kadar varan gümrük tarifeleri açıkladı. Çin de yaklaşık aynı şekilde davranınca iki yaramaz çocuğun atışması gibi devam etti gelişmeler. Çin yüzde 125'e kadar çıktıktan sonra "Bundan daha fazla artırmayacağım tarifeyi" dedi de saçma çocuk kavgası duruldu. Bu adımın ardından Tump da "Canım yüzde 145 dediysek, orada kalacak değiliz" anlamına gelecek açıklama yaptı ve iki taraf da müzakereye açık olduklarını cümle aralarına sıkıştırmış oldu da dünyayı sarsan gerilimde biraz olsun gevşeme sağlandı. Fakat hâlâ hiçbir şey belli değil...

 

Diğer tarafta ABD ile AB restleşmesi de tüm hızıyla devam ediyor. İki tarafın da eli güçlü ama ticaret kültürünün kökten değişeceğini gösteren restleşmeler birbirini izliyor. Geçtiğimiz günlerde IMF baş ekonomistinin de söylediği gibi, İkinci Dünya Savaşı'ndan sora kurulan küresel sistem yerinden sarsılıyor ve yeni bir dönem başlıyor. Asla yarının belli olmadığı, tehlikeli ve öngörülemeyen bir dönem. Bugün olanın ya da söylenenin yarın bozulmayacağının garantisi hiç yok. Risk çok evet. E tabii riskin olduğu yerde fırsat ve avantaj da çok olur. İşte içinde bulunduğumuz büyük risk ortamında fırsatları değerlendirmek için, en büyük krizlerden alnının akıyla çıkmış olan, ancak bugünlerde büyük sıkıntı içerisinde olan iş dünyasının tecrübesine ihtiyaç var.

 

 

ONLARA SERBEST, BİZE NEDEN VİZE?

 

 

İşte bu noktada, Türk sanayisinin kalbi olan İstanbul'da üretimin ve ihracatın belkemiği şirketlerin birliği olan İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan'ın çok değerli tavsiyeleri var. "Türk iş dünyası olarak köklü müzakere kültürüne sahibiz. Avrupa Birliği ile ABD arasındaki müzakerelerde biz de yerimizi almalıyız" diyor Erdal Bey... 30 yıldır bir türlü Türkiye'ye avantaj hâlini almayan Gümrük Birliği'nin güncellenmesi şart ama bir adım ileri gidilmiyor. Fuarlara katılım sağlayan ama vize alamadığı için gidemeyen Türk sanayicisi gibi garabet bir durumu yaşatan vize krizi de büyük bir açmaz. İşte bu çerçevede söyledikleri çok önemli İSO Başkanı Bahçıvan'ın:

 

"Türk iş dünyasının en önemli ticaret partneri olan AB ile yaşanan ve artık kangren hâlini alan bir vize krizi var. Küresel ticaret sisteminin altüst olduğu ve tüm dünyada pazarlık siyasetinin öne çıkacağı bir dönemde bu konu artık ertelenemez bir hâl aldı. AB Türkiye için çok önemli bir ihracat pazarı olmakla beraber, Türkiye de AB için beşinci büyük ihracat pazarı. Ancak, Türkiye’nin bu ekonomik gücünün yanına bile yaklaşamayan bazı ülkeler maalesef AB’ye vizesiz seyahat ederken; AB ile 30 yıllık bir gümrük birliği bulunan ülkemizin vatandaşları, vize alabilmek için aylarca beklemek zorunda kalıyor. Artık hem ABD pazarında oluşabilecek fırsatları değerlendirmek hem de başta vize sorunu olmak üzere, AB ile Gümrük Birliği, Serbest Ticaret Anlaşmaları gibi tüm konularda yaşanmakta olan sorunları kalıcı olarak çözüme kavuşturabilmek için çok daha güçlü bir müzakere süreci yürütmek zorundayız. Bizler hâlihazırda köklü bir müzakere kültürünün içinden gelen iş dünyası temsilcileri olarak bu işi zaten yıllardır âdeta doğal bir refleks olarak hayatımızın farklı dönemlerinde yapmaktayız. Bu nedenle, iş dünyasının, sanayicilerimizin ve ihracatçılarımızın bu süreçte yapılacak tüm pazarlıklarda güçlü bir şekilde masada yer alması gerekiyor.”

 

Evet, her cümlesine katılıyorum Sayın Bahçıvan'ın... Türk iş dünyasının küresel ekonomide çok saygın bir yeri var. Siyasetin de bu önemli gücü kullanması ve 'lobi' gücünü arkasına alması için önemli bir fırsat barındırıyor bu dönem...

 

 

 

Canan Eraslan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.