Neden, nasıl gidiyorlar?

Sesli Dinle
A -
A +

Türkiye, dünyanın dört bir yanına on binlerce ürün satıyor. Portakaldan, oyun yazılımına kadar çok geniş bir yelpazeden bahsediyorum. Birçok üründe satışta dünya birinciliklerimiz var. Müteahhitlerimiz altyapıda da üstyapıda da müthiş. Henüz zirveye çıkamadılar ama mutlaka ilk 3 arasındalar. Üstelik yaptıkları o ülkeye değer katan, belki yüzlerce yıl kalacak olan eserler… Onlar, birçok ülkede iş alırken, gittikleri ülkeye yatırım da götürüyor ayrıca…

 

Sadece onlar değil, ülkemizde satılan ama bizim yabancı zannettiğimiz birçok kozmetik markası, hazır giyim markaları, hızlı teslim hizmet şirketleri, gıdacılar… Türk markalarının 7 bini aşkın mağazası var çeşitli ülkelerde. Yüzlerce sektör, dünyayı pazar hâline getirirken arkalarında çok önemli güçler var. Mesela Türk Hava Yolları (THY)… Bayrak taşıyıcımızın eklediği her uçuş noktası, aslında ihracatçımızın yeni pazarı hüviyetine bürünüveriyor. THY aynı zamanda uçtuğu noktalarda uçuş planını, hizmetlerini anlatmıyor; Türkiye’nin turizm ve ticaret imkânlarını öne çıkararak hem mal hem hizmet ihracatına katkı sağlıyor ki Türkiye her yönüyle dünyanın yıldız markası olsun...

 

Onun dışında ticaret odaları tam kadro ihracatçının hizmetinde. Hangi ülkede, hangi ürün talep ediliyor? O talebi şimdiye kadar kim karşılıyordu? Siz hangi ürünü, hangi ülkeye, kaça satarsanız hem bugünü, hem yarını kazanırsınız? Tek başınıza mı gitseniz daha iyi, yerel bir ortakla mı? Türk insanına ve ürününe bakışları nasıl?

 

İşte odalar ve sektör dernekleri de pazarı tüm açıklığıyla dışarı çıkmayı hedef edinmiş iş dünyamızın önüne seriyor…

 

İşte bütün bunlar, bir makinenin dişlileri gibi çalışırken, yatırımlara dair araştırmalar da, yeni başlayacaklara yol gösterme amacıyla ilerliyor. Son araştırma PwC Türkiye’den. Şirket, Türk iş dünyasının yurt dışına yatırım yaparken hangi ülkeleri neden tercih ettiğini, yatırım miktarının hangi boyuta ulaştığını derlemiş.

 

Öncelikle yurt dışına yatırım yapan şirketler, dünyada hiç bitmeyen krizlerle mücadele etmek amacıyla, ekonomisi güçlü ülkeleri tercih ediyor. Amerika, Avrupa, Kanada, Hollanda’nın öne çıkması bu sebebe bağlanıyor. Almanya, Romanya, Rusya, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri de ilk 10’da. Afrika ülkeleri de yatırımcımızın radarında ama onlar o bölgeleri ucuz iş gücü için değil, doğal kaynakları, kültür yakınlığı ve pazarlara ulaşımda kolaylık olarak tercih etmiş durumda.

 

Yatırımcı Türk şirketlerinin sonraki stratejilerine bakıldığında da, şirketlere sağlanan avantajlar, vergi ve hukuk sistemlerine dair ‘uygunluğun’ ve tabii siyasi istikrarın öne çıktığını görüyoruz. Araştırma verilerine göre katılımcıların yüzde 66’sı “Önümüzdeki 3 yıl içerisinde hangi ülkeye yatırım yaparsınız” sorusuna ‘ilk sırada ABD’ cevabını vererek hedefini dev pazara doğru yöneltmiş durumda...

 

Sektörel bazda bakıldığında ise 2002-2023 yılları arasında madencilik ve taş ocakçılığı sektörleri 16 milyar dolar yatırım ve yatırım yapılan tüm sektörler içerisinde yüzde 25 pay ile ilk sırada yer alıyor. İkinci sırada 14 milyar ABD doları yatırım ve yüzde 22 pay ile imalat sektörü geliyor. Ardından banka, sigorta ve emeklilik fonlarını kapsayan finans ve sigorta sektörü ile gayrimenkul yatırımları da yine ilk 5’e girenler arasında.

İNSAN HEP PROBLEM

Araştırmanın en dikkat çeken yönlerinden biri de dışa açılan şirketlerin yaşadığı zorluklar. PwC verilerine göre şirketler en fazla ‘yetkin insan kaynağı’ bulmakta zorlanıyor. Bunun için mümkün olduğu kadar iş gücünü Türkiye’den sağlamayı tercih ediyorlar. İkinci zorluk ‘iş kültürü farklılığı’… Yani malum Türk insanı “Saat 12.00’de iş bıraktım, 1 saat elimi bile kıpırdatmam” demez ama gittiğiniz ülkede adına dinlenme deyin, ara tatil deyin; o anda işten el çekiyor. Adı üstünde; iş kültürü… Son zamanlarda yurt dışına mavi ve beyaz yaka çalışan götürenlerin başı iş kanunlarına dair açıklardan faydalanmak isteyen uyanıklarla başı dertte; o da yatırımcının en büyük problemlerinden biri olarak öne çıkıyor ve hükûmet bu konuda çözüm arıyor. En çok müteahhitlerin yaşadığı bu sorunun vakit geçirmeden çözümü ise elzem...

Direksiyon korkuda!

Bir insan düşünün… Sıfatı muhtelif belki ama sizin için çok ama çok önemli. Sevilen ve vazgeçilmez kişi… Bir yer ve saat için sözleştiniz. Gecikirseniz, beklemeyeceğinden eminsiniz. Onu 1 dakika bile bekletir misiniz? Cevap muhtemelen “Hayır, hatta önce gider ben beklerim” olacaktır…

 

Peki annenizle sözleştiniz diyelim o yer ve saat için. “Geç kalırsam biterim” deyip koşar mısınız? Yine muhtemelen “Annem o yaa, kızmaz bana” rahatlığıyla onu bekletmekte mahzur görmezsiniz değil mi? İşte, iki örnek de duyguyla ilgili. Birincisi ‘kaybetme’ korkusunu hep diri tutan bir duygu alışverişi, diğeri “ne yaparsan yap terk edilmeyeceksin” güveni veren….

 

Şimdi de iş yerinizdeyiz. Aklınıza süper bir fikir geldi ama risk de fırsat da çok büyük. O fikri söylemek bile işten kovulmanıza sebep olabilir belki ama kabul görmesi hâlinde hem siz hem iş yeri için inanılmaz pencereler açabilir… Eğer içinizde azıcık bile mevcut işinizi kaybetme ya da o fikirden dolayı size güleceklerine dair korkunuz varsa; emin olun o güzelim fikrin üzerine bir bardak su içeceksiniz…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.