Şifreli başlıkları ben de pek sevmem aslında. Onun için yazının sonunu beklemeden 3 A'yı hangi anlamda kullandığımızı hemen arzedelim: Kişisel ahlak, aile ahlakı, iş ahlakı. Bugün sizlere bu üç ahlakın özellikle iş başarısı ile ilişkisinden söz etmek istiyoruz. Yoksa kendi başına ahlak konusu köşemizin hacmini aşar derinliktedir. Başarılı yöneticilerin ortak özelliklerini belirlemek amacıyla yapılan geniş kapsamlı ve çok yönlü sonuçlar içeren bir araştırmada; onların, ahlak anlayışları bakımından genellikle kuvvetli kişiler oldukları belirlenmiş. İki kavramdan bu çerçevede ne anladığımızı açarak derinleşelim isterseniz. "Başarı"dan, kişinin bireysel performansını yüksek tutabilmesi ve hedeflerine ulaşmış olmasını; "ahlak"tan ise kişinin hak anlayışını, diğer insanlarla ilişkilerindeki samimiyeti, başkalarını düşünebilmesini, kısacası insani değerleri en azından gözardı etmemesini anlıyoruz. Başarılı kişilerin genellikle kamunun ve dahil oldukları grubun çıkarlarını kendi çıkarlarından önde görmeleri ve buna uygun davranmaları çok önemli bir tespittir. Kişinin sahip olduğu ahlak anlayışı doğal olarak kişisel ilişkilerine yansıyarak kişisel ahlakı, aile ve iş ilişkilerine yansıyarak aile ve iş ahlakını oluşturacaktır. Ahlak bilinci konusundaki zaaf veya buradaki sıkıntı ya da olgunlaşmamışlık, kişiyi kuşatan bu üç ilişki yumağını da adeta zehirler. Zehirli kan dolaşımının kısa zamanda çeşitli harabiyetlere yol açması gibi ahlaki zayıflık da bireyi ayakta tutan kişisel dengesini, iç barışını, kendisiyle başa çıkmasını engeller. Yetmiyormuş gibi aile ilişkilerini bozar ve iş ortamında güvensizliğe yol açar. Bir kişi düşünün ki kendi değer yargıları zayıflamış, nereden gelip nereye gideceğini şaşırmış, kendisini anlayamamış, kendisi ile barışamamış, inançları ve uğruna çaba göstereceği üst değerleri ve amaçları yok. Çekindiği, hesap vereceği bir patron yok, sıkılıp utanacağı bir ailesi yok. Uğrunda didineceği bir gelecek beklentisi yok. Kişilerin ne söylediklerinin ve ne beklediklerinin hiç ama hiçbir önemi yok, kendi zevki ve çıkarları dışında hiçbir şey yok... Bu durum bireysel başarı, aile ve iş başarısından konuşmamızı engellediği gibi, ruh sağlığının da bozulduğunun işareti olarak değerlendirilebilir. Nitekim ruh sağlığının yerinde olduğunun önemli bir göstergesi, bireyin kendisi ve diğerleri ile sağlıklı bir iletişim kurabilmesi ve kendisine yönelik beklentilere cevap verebilmesidir. Kişi bir yerlere hesap verme sorumluluğu hissetmiyor, kendini bir yerlere bağlı hissetmiyorsa, sonbahar yaprağı gibi dalından kopması ve oradan oraya savrulması kolay olur. Kamu, aile ve iş ahlakı, soluk aldığımız, beslendiğimiz ana damarları oluşturur. Bu damarların daralması ya da kopması bizi bağımsız kılar belki ama aynı zamanda yalnız, gıdasız, amaçsız, geçimsiz bir kişiliğe de zemin hazırlar. Şu halde bir çalışanın aile ilişkileri, iş ilişkileri ve bireysel davranışlarındaki ahlak altyapısı, başarılı olmasında etkili olan önemli faktörlerdir. Konumu ne olursa olsun kişilerin evde eşlerinden, işte patronlarından, genel hayatı bakımından diğer insanlardan çekinmesi gerekli ve önemlidir. Bu çekinme, bireysel korkuya dayalı bir davranıştan ziyade sevgi ve saygı temeline bağlı sorumluluk duygusunun bir sonucudur. Dolayısıyla başarı sadece ona talip olmakla gelmez. Gereken altyapıya sahip olmayı ve bu yönde aktif çaba göstermeyi de gerektirir.