Açgözlüler nasıl yolunur? Charles Ponzi

A -
A +

Yüksek faiz vadet, öncekilerin alacaklarını sonrakilerin parası ile öde, sistem çökmeden kasayı boşalt, sonra başka ülkeye....

 

Ünlü dolandırıcı Charles Ponzi sıradan bir postacı (Oreste) ile aristokrat bir annenin (Sinyora İmelda) oğludur. İtalya Lugo’da doğar (1882).
Annesi soylarının Parma Dükalığı’na dayandığı iddiasındadır ve oğluna “Don Carlo Pietro Giovanni Guglielmo Tebaldo Charles Ponzi” gibi tumturaklı bir ad koyar.
Onun çok kazanmasını ecdadı gibi kalbur üstü yaşamasını arzular. Gençlerin sadece %5’inin okuyabildiği yıllarda Roma Üniversitesine yollar.
Okur mu peki?
Okur da, okutur da.
Arkadaşları operalara gider, kızlarla gezer, pahalı restoranlara takılırlar. O da ister ama hani nerede para? Kumar mı oynasadır acaba?
Oynar ve oynayanın değil oynatanın kazandığını anlar  dibe vurunca.
Devam ettiği okulu çalışkanlar dört yılda bitirir, tembeller ise 48 ayda. Bir şekilde diplomasını alır asar duvara,
Büyük paralar kazanmayı düşünen biri için İtalya küçüktür. Ailesinin fedakârlıkla temin ettiği son 220 doları cebine koyar, ver elini Amerika.


YENi DÜNYA
20 dolara lüks mevki bir Boston bileti alır, 200 doları da geminin kumarhanesine bağışlar.
Amerika’ya ayak bastığında (1903) karaya vurmuş balık gibidir; ne elde var, ne avuçta.
Pitsburg’da bir yakınının yanına sığınır, sonra çevremizi tanıyalım ünitesi, şaşkın şaşkın bakar sağa sola.
Nitekim konacağı çiçeği seçmek için yollara düşer, Florida’da tabela boyar, Montreal’de kâtip olur bir bankaya (Banco Zarossi).
Burada faizci düzeni öğrenir ve Charles Bianchi Zarossi ismini kullanarak tefecilik yapar. Ortalama faiz %3’tür bizimki %6 verir, üşüşürler başına.
Böyle bir kâr yoktur, eskilerin faizini yeni mudilerin parasından verir, sistem çatırdamadan paraları çantalar. Adios! Hedef Meksika.
Son anda basit bir eşya almak için eve dönmese tamamdır da, benim safım gider polise çarpar.

Açgözlüler nasıl yolunur? Charles Ponzi

HIRSLILAR OLMASA
Mahpushanede iki sene yattıktan sonra çıkar. Sınırı geçmeye çalışan sığınmacılara destek sağlar. Her ne kadar buna “tercümanlık hizmeti” dese de, “insan kaçakçılığından” hüküm giyer, Atlanta Georgia Hapishanesinde ay, gün, yıl sayar.
Çıkınca Alabama’da bir madenci kasabasına takılır, insanlar ilkel barakalarda yaşamaktadır.
Derhâl bir şirket kurar; fukaraya su, elektrik sağlayacaktır bundan sonra.
Peki hangi parayla?
Hisse senedi satarak.  
Niye alsınlar?
Çok faiz verecektir, bankalardan misliyle fazla.

BULANIK SUDA
1920’lere kadar ABD finans merkezi Philadelphia’dır. Derken Boston ve Newyork parlamaya başlar. Bankalar taşınır, sistem karışır, ortalık toz duman.
Devlet hazırlıklı değildir, evraklar şurada burada. Tam da Ponzi’nin istediği kıvamda.
Boston’a gelir, yerleşir ve tramvayda tanıştığı bir kızla (Rose) evlenir.
Peki iş?
Kayınpederinin iyi kötü bir meyve dükkânı vardır, uçurmaya  çalışır ama batırır. Neyse görev ziyanı diyelim ona.  
Kötü bir niyeti yoktur, sadece karısına takılar, kürkler almak, malikânelerde oturtmak istemiştir o kadar.
Bunlara sahip olabileceği tek sektör vardır; “finans”... Varını yoğunu satıp bir büro tutar (27 School Street ). 50 dolar taksitle müstamel mobilyalar alır.
Yurt dışında bunların üç kuruşa satıldığını öğrenince ithalat yapmaya kalkar. Bu arada bir reklam dergisi çıkarır ama muhteviyat nakıs, mizanpaj sallama olunca... 

PARA PUL, PUL PARA
O günlerde 63 ülkede geçerli olan bir kupon vardır. İspanyol postanelerinden 30 centavos karşılığında aldığınız kağıdı, ABD’de 5 sentlik pullarla takaslayabilirsiniz. Peseta, dolar karşısında düşmüş ama kupon sabit kalmıştır. Bu sayede %10 kazanabilirsiniz kolayca.
Şimdi Avrupa’ya gidip gelmeli, kuponları yüklenip ABD’de satmalıdır. Hukukidir can sıkmaz, iktisatçılar “arbitraj” derler buna.  
İyi de para yoktur ki. Ah bir parti devredebilse ne ister daha? Bunun için Hanover Trust Co. Bankasına gider, 2 bin dolar kredi ister iş bilen tüccar edalarıyla. Banka başkanı ona kaba davranır, yaka paça dışarı attırır.
Öyleyse fikrini vatandaşa açmalıdır. Formül basit. “Kazan! kazan!”
Şirketinin adını “menkul kıymetler” koyar ve yüksek faiz vadeder halka. Kurucular arasına karısının olmayan amcasını ve ölen ev sahibini yazar, kendini sicilin 3. basamağına koyar. Tabii Charles P. Bianchi takma adıyla. 

ÜÇ AYDA KATLA
Mudiler 45 günde %50, doksan günde %100 alacaktırlar. Para üç ayda bir takla atacak, yamaçtan yuvarlanan kar topuna dönecektir zamanla.   
Sistem kabul görür, hızlı büyür, 8 ay içinde bütün Amerika’da teşkilatlanırlar. Elemanları kibar ve güler yüzlüdür, çok iyi giyinir, ikramda bulunurlar.
Ponzi, Boston’daki ekonomi muhabirlerini yemler, onu “büyük iktisatçı” olarak tanıtır, aleyhinde haber yapmazlar.
Bu arada kendisini kovan Hanover Bankasının hisselerini toplamış, idareyi ele geçirmiştir.
Asabi amcayı kapı önüne koyar mı peki? Bilmiyorum, öyle bir bilgi gelmedi bana.
Bir zamanlar toprak arazi kovalayan Amerikalılar paradan başka şey görmez olurlar. Sığırmış, samanmış kimin umurunda? Paranın temiz olup olmadığına da bakmaz, suça bulaşmaktan korkmazlar. Düşün gangster Al Capone ve adamları fır döner ortalıkta.
Gazeteler zengin erkeklerle evlenen şanslı kızları anlatmakta, romancılar mirasyedileri işlemektedir allaya pullaya. Refah sadece mutlu azınlığın değil, herkesin hakkıdır. Para vardır ve dağılmaktadır, kapmasını bilecek, kalmayacaksındır açıkta.

FELAKET ZİNCİRİ
Saadet zincirinde ortada bir ürün yoktur, üyelik yüz dolar diyelim, git bana on adam getir seninki bedava.  
Prizmanın tepesindekiler krallar gibi yaşar,  diptekler çarpacak adam arar.
Ponzi ise pullardan kuponlardan bahis açar, ayakları nispeten yere basar. Gerçi para toplamaktan kupon almaya  fırsat bulamaz, o başka.
Kahramanımız mahalle kafelerinde oturur, hemşehrilerine purolar, şekerlemeler dağıtır ve biteviye hayal satar.
Gezici bayilerine %10 komisyon verir, getirip kucakla para dökerler masaya. Hatta içlerinden bazıları %5 komisyonla “alt acenteleri” salar sahaya.
Ponzi artık 12 odalı bir konakta oturmakta, görenlere ıslık çaldıran limuzinlerle dolaşmaktadır. Uşaklar, aşçılar, altın saplı Malacca bastonlar... Rose elmasa boğulmuştur âdeta.  
N’apçaksın, kürk devri, itibar urbaya.

Açgözlüler nasıl yolunur? Charles Ponzi

AÇTIRMA KUTUYU
24 Temmuz 1920... Boston Post, onunla bir ropörtaj yapar.  “SS Vancouver İskelesine indiğimde” der, “cebimde 2,50 dolar nakit ve milyonlarca umut vardı...”
Özendirici bir yazıdır. Pazartesi ofise geldiğinde büyük bir kalabalıkla karşılaşır, lokomobil insanları yarar. Düşünün yan yana dört kuyruk vardır, ellerindeki paraları uzatmaktadırlar.
Sanki akşam fukara yatacak sabah milyoner kalkacaklar. Şu açgözlüleri dolandırmak ne kadar kolay.
Bölge Savcılığı manzaraya bigâne kalmaz, çemberi daraltmaya başlar. Haber duyulunca binlerce mudi kuponları bozdurmak için School Street’e koşar. Ponzi, kâtiplerine kupon uzatan herkesin parasının iade edilmesini emreder, o gün 1 milyon dolardan fazla ödeme yapar. Faiz yok tabii, sadece ana para. Ofisinin önünde bekleyenlere sandviç ve kahve dağıttırır, kadınları sıranın önüne aldırtır. Mudilerin çoğu kuyruktan çıkar, vade bekleme hususunda ikna olurlar. Ancak münasebetsiz bir gazeteci “onun eski bir hapishane kuşu olduğunu ve Kanada’da sahte çekten yattığını” yazınca...  Üstüne üstlük Montreal polisinden alınan sabıka fotoğraflarını basınca...

YALANCININ MUMU
Mali Polis, Ponzi’yi alır, hâkim karşısına çıkarır. Karar temyizdeyken kefaletle serbest kalır, “Charpon” adıyla Florida’ya gider, saflara bataklık satar.
Yine tutuklanır, içeri tıkılacağını anlayınca Teksas’a kaçar. Bir İtalyan şilebine tayfa yazılır, ancak New Orleans’ta yakalanır.
Ponzi 1934’te hapisten çıkar,  sınır dışı edilir, İtalya’ya yollanır.  
Mussolini hükûmeti onu “mali deha” sanır, sihirli reçeteler üreteceğine inanır. Bakarlar ki; kuru gürültü, yolları ayrılır.
Tek bildiği hayal satmak, para toplamaktır. Pangınotları yüklenir Brezilya’ya kaçar. Yakalanır, elde var hüsran.
Sonraki yıllarda felç olur, sefil kalır ve 1949’da Rio de Janeiro’da gözlerini yumar.
Ponziler bitmez.
Şu kolay kazanma hırsımız oldukça...

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.