TÜİK’in son verilerine göre Türkiye'de yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2019 yılında 7 milyon 550 bin 727 kişi iken son beş yılda %20,7 artarak 2024 yılında 9 milyon 112 bin 298 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2019 yılında %9,1 iken, 2024 yılında %10,6'ya yükseldi.
TÜİK nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2030 yılında %13,5, 2040 yılında %17,9, 2060 yılında %27,0, 2080 yılında %33,4 ve 2100 yılında %33,6 olacağı öngörülmektedir.
(WHO) Dünya Sağlık Örgütü genel olarak 65 yaş ve üzerini yaşlılık dönemi olarak kabul etmektedir. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içerisindeki oranının %10 seviyelerine yaklaşması ise yaşlı nüfusa sahip ülke nitelendirmesine geçişin bir göstergesi sayılmaktadır. Bu açıdan bakıldığında ülkemiz %10,6 oranını aşan 65 yaş ve üzeri nüfusuyla artık yaşlı bir ülke konumuna gelmiştir.
Yaşlı nüfus oranının hızla artış göstermesi; yaşlıların hayat kalitesini artırmaya yönelik politikaların geliştirilmesini ve oluşturulan politikaların takibini gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda nüfusun hızla yaşlanması başta iş gücü ve sosyal güvenlik sistemine büyük hasarlara neden olacaktır. Özellikle artan sağlık harcamalarına binaen genel sağlık sigortasının sürdürülebilirliği hayati ehemmiyet arz etmektedir. Zira yaşlı vatandaşların sağlık hizmetlerine olan ihtiyacı genç nüfusa kıyasla çok daha yüksektir. Kronik hastalıklar hareket kısıtlılıkları, demans gibi yaşa bağlı sağlık sorunları, düzenli tıbbi takip, ilaç kullanımı ve hastane hizmetlerini gerektirir. 65 yaş üstü bireylerin sağlık hizmetlerinden faydalanma oranı, genç nüfusa göre yaklaşık 2-3 kat daha fazladır. Bu durum, genel sağlık sigortası sisteminin finansal yükünü artırmaktadır. Evde bakım hizmetleri ile Huzurevi ihtiyacının giderek katlanması da meselenin başka bir boyutunu teşkil etmektedir.
SGK’nın son verilerine bakıldığında sağlık harcamalarındaki büyük çaplı sıçramalar hemen göze çarpmaktadır.
Sosyal güvenlik sistemimizde genel sağlık sigortasının uygulamaya girmesi ile birlikte birkaç istisna haricinde kalan vatandaşlarımızın neredeyse tamamına yakını sosyal güvenlik şemsiyesi kapsamına alınmıştır. Bugün itibarıyla ülkemizin sosyal güvenlik sisteminde genel sağlık sigortasının vatandaşları kapsama alanı %99’a ulaşmış bulunmaktadır.
SGK verilerine bakıldığında geçen yıl sonu itibarıyla SGK’nın genel sağlık sigortası harcamaları adeta katlanarak büyüdüğü görülmektedir.
Zira 2022 yılında 283.224 milyon TL olan sağlık harcamaları 2023 yıl sonunda %95,3 oranında artış göstererek 553.143 milyon TL seviyesinde gerçekleşmiştir.
2023 yılında 553,1 milyar TL olan sağlık harcamaları 2024 yıl sonunda %77,3 oranında artış göstererek 980,9 milyar TL seviyesinde gerçekleşmiş olup bu tutarın %67,6’sını tedavi harcamaları oluşturmaktadır. İlaç, reçete hizmet bedeli ve diğer harcamalar ise toplam tutarın %32,4’lük kısmına karşılık gelmektedir.
SGK’nın 2023 ve 2024 yıllarına ait sağlık harcamalarına ilişkin sayısal veriler aşağıdaki tabloda gösterilen şekilde gerçekleşmiştir. Bu durumun ortaya çıkmasında hem sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaşması hem de yaşlanmaya bağlı olarak tedavi ve ilaç harcamalarının gittikçe artması neden olmuştur. Bu durum, ekonomik açıdan varlık-yükümlülük dengesinin sağlanması için sağlık harcamalarının izlenmesi ve değerlendirilmesine ağırlık verilmesini, ayrıca proaktif tedbirler alınmasını gerektirmektedir.
Önümüzdeki süreçlerde ülkemizde yaşlı nüfusun daha da artması ve iş gücünün de azalmasıyla birlikte genel sağlık sigortası harcamalarının katlanarak artacağını göstermektedir.
Bu bağlamda ülke nüfusunun yaşlanmasına bağlı olarak sağlık harcamalarındaki artışın etkilerini azaltmak için, sağlıklı yaşlanma ve koruyucu sağlık hizmetlerinin desteklenmesi hayati ehemmiyet arz etmektedir. Bu kapsamda, sağlık harcamaları ile ilgili risk faktörlerinin belirlenerek bir sağlık geri ödeme politikasının geliştirilmesi sağlık harcamalarının kontrol altına alınması açısından değerlendirilmesi elzemdir.
Diğer yandan aktüeryal ve mali açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi için EYT düzenlemesi ile birlikte 2022 yılında 2,01 olan aktif-pasif oranın 2023 yılında 1.66’ya gerilemiştir. 2024 yılında ise bu oran 1.61’e kadar gerilemiştir. Önümüzdeki dönemde bu oranların daha da bozulacağı görünmektedir.
Bu hususlar göz önünde bulundurularak tüm sigorta kolları kapsamı dışında bulunan başta gelir düzeyi düşük ücretsiz aile çalışanları, mevsimlik tarım işçileri ile diğer nüfusun kapsama dâhil edilmesi için özel politikalar geliştirilerek bağımlı nüfusun azaltılarak sistemin desteklenmesi gerekmektedir.
“Sağlık, sağlıklı insanların başında bir taçtır, ama onu sadece hastalar görür.”
Arap Atasözü
İsa Karakaş'ın önceki yazıları...