Ülkenin anayasal kurumları, sivil kuruluşları, toplum ve bireyler olarak demokrasinin neresindeyiz? "Hukuk Devleti" kavramını, acaba ne kadar özümsemiş bulunuyoruz?.. Son dört günde, ülkenin iç ve dış meseleleri ile ilgili dört tane önemli toplantı ve açıklama vuku buldu. Kronolojik sıraya göre hatırlayacak olursak; 10 Nisan'da Milli Güvenlik Kurulu toplandı. 12 Nisan'da önce Meclis Başkanı Bülent Arınç, daha sonra da Genel Kurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt, basın toplantısı düzenledi. 13 Nisan günü de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Harp Akademilerinde bir konuşma yaptı. Sayım Sezer'in konuşmasıyla ilgili yorumu başka bir yazıya bırakarak, bugün sözü edilen ilk üç toplantı hakkındaki düşüncelerimizi yansıtmaya çalışacağız. 1982 Anayasasının 118. maddesine göre, devletin milli güvenlik siyasetinin tayini, tesbiti ve ilgili kararların alınması ve gerekli koordinasyonun sağlanması konusunda, hükümete "tavsiye niteliğinde" görüş bildirmekle görevli MGK'nın toplantıları, sizce neden her seferinde spekülasyon ve demokrasinin geleceği açısından endişe konusu olur acaba?! Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili, herhangi bir görev ve yetkisi bulunmayan MGK'nın son toplantısı; medyada günlerce "Çankaya Meselesi" işlenecek diye pompalandı. Hatta bir kısım medyadaki beklenti, MGK'nın bu konuyla ilgili açıklama yapmasıydı!.. Şüphesiz böyle bir tutum, ülkemizdeki demokrasi kültürüyle birebir ilintilidir. Yerleşmiş ve olgun demokrasilerde; milli iradenin tecelligahı olan Meclis, sadece yasama organı olarak değil, rejimin simgesi olarak apayrı bir önemi haizdir. Perşembe günü öğle vaktinde, TBMM Başkanı Bülent Arınç; anayasal düzen ve hukuk devletinin işleyişi, demokrasinin ruhu, özgürlüklerin anlamı ve kullanılması ve nihayet yaklaşmakta olan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili, son derece kapsamlı ve önemli açıklamalarda bulundu. Sayın Arınç bu açıklamada; Cumhurbaşkanının seçilmesi konusunda Meclis'in uhdesinde bulunan mutlak yetkiyi hatırlattı ve bu yetkinin herhangi bir başka organ, kurum veya makamla paylaşılamayacağının altını çizdi. Bu konuda herhangi bir müdahale yahut telkinin veya tartışmanın söz konusu olamayacağını çok net biçimde ortaya koydu. Arınç'ın bu önemli beyanları, ertesi günkü medya yayınlarında; Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın basın toplantısında yaptığı açıklamaların gölgesinde kaldı. Oysa normal şartlarda ve demokrasi esprisine uygun olarak; Arınç'ın demokrasiyi ve hukuk devletini vurgulayan beyanatı, daha geniş yer tutmalıydı. Yalnızca bu gösterge bile, bizim genel olarak demokrasinin neresinde olduğumuzu açıkça ortaya koyuyor... Dikkatli ve zarif bir üslup Org. Büyükanıt'ın basın toplantısında, yalnızca TSK'yı ilgilendiren konularla ilgili açıklama yapmaya özen göstermesini, bazı gazetecilerin ısrarlı ve tahrik edici sorularına rağmen kelimelerini dikkatle seçmesini, her şeyden önce demokrasiye inanan bir vatandaş olarak çok büyük memnuniyetle izledim. Bu titiz ve özenli üslubundan ötürü, şahsen Sayın Büyükanıt'a teşekkür ederim. Çünkü, kendileri böylelikle militarist bir düzen özlemi çeken bazı tiplerin beklentilerini boşa çıkarırken; ülkenin lüzumsuz gerginliklere ve demokrasinin de yeniden kuşkulara boğulmasına set çekmiş oldu. Genelkurmay başkanlarının basın toplantısı düzenlemesi, normalde ve dörtbaşı mamur demokratik rejimlerde pek görülen bir durum değildir. Hele hele yapılacak böyle bir toplantının; toplumda ve ülkenin yönetim kademelerinde heyecan, endişe ve tereddütlere yol açması, asla söz konusu olmaz. Ama ne yazık ki, "Türkiye'ye özgü şartlar" sebebiyle, böyle toplantılar neredeyse kanıksanmış durumda!.. (Hukuk devleti ve demokrasinin neresindeyiz?), sorusunu bir kere daha şunun için tekrarlayalım: Dünyanın hangi demokrasisinde; bir kısım medya kuruluşları, askeri cenahın cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğrudan veya dolaylı olarak müdahalede bulunacağını topluma empoze eder ve bu konuda çirkin provokasyon yapar? Hangi demokratik düzende, bazı gazeteciler ısrarla ve inatla Genelkurmay Başkanına, seçilecek cumhurbaşkanının nasıl birisi olması gerektiğini sorar veya aday olması muhtemel isimler hakkında kritik yapmasını ister? Böyle bir garabet hiç görülmüş müdür?! Ama Türkiye'de görülüyor maalesef... Ve biz, Sayın Genelkurmay Başkanı, demokrasi dışı özlemlere prim vermediği için seviniyoruz, bununla teselli buluyoruz. Başbakan Erdoğan'ın da ifade ettiği gibi, Sayın Büyükanıt, tam manasıyla bir devlet adamlığı tavrı sergilemiştir. Elbette bu tutum, demokrasinin işleyişi ile ilgili birtakım kuşkuları ortadan kaldırmıştır. Ancak, Türk Silahlı Kuvvetlerinin; asli görevi olan ülke güvenliği ile ilgili düşüncelerini açıklama platformları bellidir. Üslup ne kadar zarif ve özenli olursa olsun, doğrudan halka seslenme biçimi, her zaman belli ölçüde kaygı uyandıracak ve gereksiz bazı tartışmaları da davet edecektir. Temennimiz, çok uzak olmayan bir gelecekte bu tür spekülasyonlara kapı açacak durumların tamamen ortadan kalkmasıdır. Türkiye'nin buna ihtiyacı vardır. Org. Büyükanıt, basın toplantısında; terör, TSK'nın yıpratılmak istenmesi, andıç ve akreditasyon ve ülkede yeni azınlıklar meydana getirme çalışmaları gibi çok önemli konulara temas etti. Bunları mecburen bir sonraki yazıya bırakıyorum.