Medya ve "oyun bozma" halleri!..

A -
A +

Başbakan Recep Tayip Erdoğan, daha önce de pek çok kere yaptığı gibi, partisinin dünkü grup toplantısında; medyanın yayın anlayışını eleştirerek şöyle dedi: "Bunlar niyet okuyucu, ama bu niyet okumayı da doğru yapamıyorlar..." Edoğan, AK Parti'nin altıncı istişare toplantısı için Kızılcahamam'da gerçekleştirdiği iki günlük kamp çalışmaları hakkında, basının birbiri ile son derece çelişkili yayınlarına; (Kimi parti bölündü derken, kimisi Kızılcahamam'dan birlik çıktı... şeklindeki haber ve yorumlara işaret ederek) dikkat çekti ve eleştirileri de bu tezat açısından yöneltti. Bunun ardından, dün bazı internet sitelerinde; "Erdoğan yine medyaya yüklendi..." şeklinde başlıklar atıldı. Daha önce de, Erdoğan'ın medyaya yönelik eleştirilerine, çeşitli şekilde tepkiler verildiğini en azından meslek mensupları çok yakından izledi... Karşılıklı eleştirilerin yapılması, tepkiler verilmesi; medya-siyaset ilişkilerinde olağan bir durumdur. Nezaket ölçüleri ve etik kurallar içinde cereyan ettiği sürece gayet normaldir ve çoğu kere eğlenceli bile olabilir!.. Ancak ülkemizde siyaset ile medya arasındaki münasebetlerin pek sağlıklı işlediğini söylemek ne yazık ki, mümkün değildir. Yakın tarihimizde bu alanda hem çok trajik hem de çok komik olaylar cereyan etmiştir. Geçmişte bir kısım medya yöneticileri, tiraj kavgası ve promosyon savaşlarında; karşılıklı olarak birbirlerini suçlarken, siyasi iktidarları belirleme veya destekleme, yahut köstekleme konusunda girmiş oldukları angajmanları da ifşa etmişlerdi. Öylesine ki, kendi aralarında, "Artık hükümet kurma-yıkma işlerine karışmayalım..." gibi birtakım yazılı olmayan protokoller yapıldığını bile açıklamışlardı. Arşivler karıştırılırsa, bu konuda bol bol örnekler görülecektir. Onun için biz günümüze dönelim. Bazı meslektaşlarımız sürekli olarak AK Parti yöneticilerinin ve özellikle başbakanın medyayı suçlamasını eleştiriyorlar. Burada şöyle bir durum var: Medya kural olarak hükümet ve iktidar partisine her türlü eleştiriyi yöneltecek, ama hükümet veya iktidar partisi medyayı eleştirmeyecek, eleştiremeyecek... Biraz tuhaf değil mi? Diğer taraftan medyanın eleştiri üslubuna baktığımızda çok değişik durumlar görebiliyoruz. Örnek olarak son Şemdinli iddianamesi vesilesiyle, bazı köşe yazarlarının iktidar kanadı ile siviller hakkında kullandığı üsluptaki hırçınlığa bir bakın, buna karşılık askerler için ne kadar dikkatli ve özenli ifadeler kullanıldığına da bakın. Siyasetçiler ve siviller için dilin kemiği yok!.. Ama sıra üniformalı bürokrasiye gelince, vaziyet değişiyor. Medyada ilkeli olmak, herkese ve her kesime karşı uygun davranış ve tutumu göstermek değil midir? Medya etiği bunu gerektirmiyor mu? İlle de korku ve baskı mı gerekli? Bir meslektaş bu yöndeki eleştirilere işaret ederek güya medyayı aklamaya çalışıyor ve şöyle bir hüküm veriyor; "Bazı oyunları da bozmak gerekir..." Ne oyunu? Kimdir bu oyunları sahneye koyan? Bu oyun nasıl bozuldu? Yoksa oyun içinde oyun mu vardı?!. Özetlemek gerekirse, maalesef Türk medyasının içinde bulunduğu durum pek iç açıcı değil. Yıllardır en ilgisiz konularda askerlere mikrofon tutarak, yalakalık dolu sorular sorulup duruldu. Bazen bu sorulara verilen cevaplar ülke gündemini alt-üst etti. Ama memnuniyetle ifade edelim ki, son zamanlarda askerler artık bu çeşit anlamsız ve kasıtlı sorulara iltifat etmiyorlar... Son olarak Şemdinli iddianamesi ile ilgili olarak, Genelkurmay Başkanına; âdeta niye daha sert açıklama yapmadınız mahiyetinde bir çanak tutulmaya çalışıldı. Ama Org. Özkök'ün cevabı, herkesin örnek alması gereken bir asaleti sergiliyor: Okuyalım: "İlle de pata küte mi yapmak gerekli? Türkiye birinci sınıf bir ülkedir. Bütün kurumlar görevlerini birinci sınıf oynamalı. Biz masaya aklımızı, beynimizi koyarız. Yumruk değil, beynimizle vuruyoruz..." İşte size devlet adamlığı örneği. Şimdi bir de şu soruyu soralım: Medya görevini birinci sınıf oynayabiliyor mu?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.