Orta Doğu'da hareketli günler...

A -
A +

Irak Devlet Başkanı Birinci Yardımcısı Tarık Haşimi; apar topar Ankara'ya gelip, çeşitli temaslarda bulundu. Haşimi; kendisinin de ifade ettiği üzere; Türkiye ile iyi diyaloğu olan ve Ankara'da "hüsnü kabul" gören bir isim. Irak Yönetiminde, Sünni kesimin temsilcisi olarak en üst kademede görev yapıyor. Ankara'ya ani gelişi şüphesiz, sınır ötesi harekât ile ilgili idi. Türkiye'nin Kuzey Irak'taki PKK terör örgütü yuvalarına yapması muhtemel bir harekâtın hukuki altyapısının hazırlandığı; yani malum 'tezkere'nin Bakanlar Kurulu ve Meclis'te müzakere edildiği bir sırada geldi. Hem gelişte ve hem de giderken yaptığı açıklamalarda, diplomasiye bir şans daha verilmesi ve meselenin ülkeler arasında görüşmeler yolu ile çözüme kavuşturulması gerektiği yolundaki düşüncelerini seslendirdi. Bu arada, basına spekülatif şekilde yansıyan; "Ankara'dan istediğimi aldım..." tarzındaki beyanı; herhalde istediğim tavizi kopardım manasına anlaşılmamalıdır. Böyle bir durumun mümkün olmayacağı ortada. Türkiye ile Irak arasında, daha kısa süre önce imzalanmış olan bir mutabakat var. Bu mutabakatın muhtevasında, terörle mücadele konuları başta geliyor. Türkiye'nin öteden beri, ısrarla üzerinde durduğu ve talep ettiği husus; Irak hükümetinin kendi topraklarında bulunan teröristlere karşı gerekli tedbirleri almasıdır. Meselenin düğümlendiği nokta şu: Irak Yönetimi gerçekten böyle bir tedbiri alabilir mi? Almak isterse de ne kadar alabilir? Bu hususta Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetimi'nin ve ülkedeki işgalci güç olan Amerika'nın, olumlu-olumsuz ne gibi etkileri olabilir? Amerika'nın sürekli dillendirdiği bir şey var: Diyor ki: "Türkiye bu konuda Irak hükümeti ile işbirliği yapmalı." Bazen kendisini de işin içine katma ihtiyacı duyuyor!.. Nitekim dün yine ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tom Casey, bu çerçevede beyanlarda bulundu ve meselenin Türkiye, Irak ve ABD arasında koordineli şekilde yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Casey, ABD'nin PKK'ya karşı etkili tedbir almasının da mümkün olmadığı anlamına gelen sözler sarf etti. "Bu kolay bir şey olsaydı şimdiye kadar yapardık..." diyen Casey, Türkiye'nin muhtemel sınır ötesi bir harekâtı konusunda da; her tarafa çekilmesi mümkün olan şöyle bir açıklama yaptı: "Bu hepimiz için kaygıya yol açan bir konu. O yüzden ileriye doğru birlikte hareket etmemiz gerekir. Çünkü tek taraflı bir müdahalenin tek sonucu, herkesin hedeflediği amaç olan PKK'nın bitirilmesi değil, eylemlerini devam ettirmesi olacak..." Bu sözler son derece yoruma açık. ABD, samimi olarak PKK'nın bitmesini istiyor mu? Yoksa Türkiye'nin Kuzey Irak'a dönük harekât yapmasını istemeyen müttefikimiz, aba altından sopa mı gösteriyor? ABD'li Tuğgeneral Carter Ham'ın, "Türkiye Kuzey Irak'a girerse, Irak kendi egemenliğini güçlü şekilde korur..." tarzındaki söylemi ile birleştirince; ikinci şık daha fazla öne çıkıyor. Teröre karşı mücadele için, bütün dünyadan ortak çalışma isteyen ABD, nedense Türkiye'nin en haklı çağrılarına karşı hep oyalama taktiği uyguluyor. Bugüne kadar laftan başka bir şey üretmedi. Bunun yanında, Türkiye'nin kendi imkânları ile sürdürdüğü mücadeleye de, engel çıkarmaya çalışıyor? ABD, Irak'ı hangi gerekçe ile işgal etti? Irak esas o zaman egemen yani, sınırlarının güvenliği BM'nin teminatında olan bir ülke değil miydi? BM'nin karşı çıkmasına rağmen; ABD uluslararası hukuka aykırı olarak, bu ülkeyi işgal etmedi mi? Halen işgal altında olan bir ülke, ne kadar egemen kabul edilebilir ki?! Aynı şeyleri, Afganistan için de söylemek gerekir... Ama ABD'nin havası başka. "Ben Süper Güç'üm, istediğimi yaparım. Kimse bana karışamaz..." havası. Ancak dünyanın gidişatı, Amerika'nın bu başına buyruk politikalarının artık pek geçerli olamayacağını gösteriyor. Irak'ta gelinen nokta, bunu işaret ediyor. ABD'nin Irak'ta görev yapan emekli generalleri, John Abizait ve Ricardo Sanchez; ülkelerinin burada mağlubiyete uğradığını, fakat yönetimin sonucu geciktirmeye çalıştığını söylüyorlar... Orta Doğu yeniden hareketli günler yaşıyor. Irak'ta bir türlü istediğini gerçekleştiremeyen ABD; şimdilerde Filistin-İsrail eksenli, Orta Doğu Konferansı için yoğun çalışma yapıyor. Bush Yönetimi, son döneminde bir prestij sağlamaya çalışıyor. Daha önce Clinton Yönetimi de aynı şeyi yapmıştı. Peki sonuç alınabilir mi? Çok zayıf ihtimal... Dışişleri Bakanı Rice, Konferans öncesinde bir dizi görüşme yaptı. Bu arada Suriye Devlet başkanı Beşar Esad, Türkiye'ye resmi ziyarette bulunuyor. Ziyaretin zamanlaması önemli. Arap-İsrail ihtilafının kilit ülkesi olan Suriye'nin tutumu, Lübnan, Irak ve Kürt meselesi de dahil olmak üzere; pek çok konuda büyük önem taşıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.