1990'lı yıllarda hüküm süren ve epeyce ortalığı kasıp kavuran medya savaşlarında; uzun zamandır adeta bir ateşkes hali yaşanıyordu. Zaman zaman bu ateşkesi ihlal eden bireysel (bazen de kurumsal) atışlar olsa dahi, sürekli bir ihlal söz konusu değildi. Fikri plandaki atışmaları hariç tutmak gerekir tabii. Zira bu alanda, tabii olarak tartışma kaçınılmazdır. Bu yüzdendir ki, seviyesi, biçimi ve konuları tartışmalı olmakla birlikte; yine de eşyanın tabiatına uygun olarak, süreklilik arz eden tartışma ve atışmaların eksik olmaması meslek adına bir hayatiyet belirtisi kabul edilmelidir... Mesela değerli hemşehrim Ahmet Kekeç ile Özdemir İnce arasında, neredeyse kesintisiz devam eden bir "fikir teatisi!" söz konusu. Başka kalemler arasında da sık sık cereyan eden atışmalar var ama, ne yazık ki çoğu magazin kalıbında! Onun için de isim bazında detaylara girmeye gerek yok. Bugün esas olarak, ileriye dönük büyük bir çarpışmanın(!) işaret fişekleri mahiyetindeki kalem ve köşe kapışmalarına değinmek istiyoruz. Yakın geçmişte, medya organlarında esasen bazı patronların taraf olduğu; ama onlar adına yazılı ve görsel basındaki köşe ve program sahiplerinin kozlarını paylaştığı dalaşmalar oluyordu. Bazı önemli özelleştirme ihalelerinde; yahut özel sektöre ait bir kısım stratejik şirketlerin veya medya ile ilişkili kuruluşların el değiştirmesinde; vahşi kapitalizmin etkisinden kaynaklanan paylaşım kavgaları, siyaset ve ekonomi mahfilleri de dahil olmak üzere değişik zeminlerde cereyan ediyordu... 90'lı yıllardaki "Ansiklopedi savaşları"nda, reklam pastasından aslan payını kapmak için gerekli olan, tiraj ve reyting kaygılarının körüklediği kıyasıya kavgalarda; hem kişiler hem de kurumlar açıkça taraf olarak arz-ı endam etmişlerdi. Bu çerçevede ortaya çıkan rakipler, birbirini epeyce hırpalamıştı. Sonra ülkede yaşanan büyük ekonomik krizler ve altüst oluşlar sonucunda; mücadelenin aktörlerinde epeyce isim değişiklikleri de olmuştu. Medya dünyası açısından hayli çalkantılı bir dönemin sonunda, yaşanan nisbi sükunet; galiba tekrar yerini hareketli bir ortama bırakmak üzere. Yaşanan kavgalarda şimdilik şahıslar ön planda görünmekle birlikte; esasen bir sistem ve zihniyet mücadelesi gerçeği hüküm sürüyor... Yani kavga şahıslar arasında değil; zümreler ve daha da geniş olarak fikir ve ideoloji cepheleri arasında cereyan ediyor. Olup bitenlere bu açıdan bakmakta yarar var. Son günlerde iki "Başyazar"; Oktay Ekşi (Hürriyet) ile Mehmet Altan (Star) arasında devam eden şiddetli kalem kavgası, medya dünyası hesabına çok şeylere gebe görünüyor. Nitekim Yeni Şafak'tan Fehmi Koru, bu yönde ilk uyarıları yaptı!.. Sabah Gazetesi yazarlarından Umur Talu ile Hürriyet arasında da; kişisel-kurumsal ölçekte başlayan ve daha da derinleşme ihtimali bulunan bir atışma var. Bu atışmanın fitilini, Talu'nun Erdal İnönü ile ilgili olarak yazdığı bir yazı ateşledi. Öte yandan Engin Ardıç (Akşam) ile Hasan Pulur (Milliyet) arasında, rejime dönük polemiklerin de bol bol malzeme olabileceği bir kalem atışması başladı... Ardıç'tan ilginç açılımlar beklenebilir. TMSF'nin tasarrufu altında bulunan, bazı medya organlarındaki satış ve yönetim meseleleri de; gazetecilerin kavgalarına daimi konu teşkil ediyor. Mesela epeydir alttan alta devam eden bir Fatih Altaylı (Gazeteport) ile Ergun Babahan sürtüşmesi, medya dedikodularını yazan internet sitelerini geniş şekilde meşgul ediyor. Yalnız dikkatimi çeken bir husus var: Medya ile ilgili en ufak dedikodu ve haber kırıntısından, sansasyonel malzeme çıkaran bazı internet siteleri; nedense Altan-Ekşi kavgasını hiç ama hiç görmüyor. Acaba özel bir nedeni mi var? Yani bir takım özel ricalar veya etki durumları mı söz konusu? Her neyse esas konumuz bu değil. Zaten magazin seviyesinde devam eden diğer birçok kavgaları da bu mevzuya dahil etmiyoruz!.. Ancak şunu belirtmek gerekiyor: Medya dünyasında önemli değişim ve denge kaymalarının meydana gelebileceği, hayli zamandır bekleniyordu. Hatta bu konuda, gecikme yaşandığını düşünenler bile var. Neyse onların sabrı daha fazla zorlanmayacak galiba. Çünkü, öncü birliklerin karşılıklı taciz ateşi başlamış bulunuyor. Tabii önemli olan bundan sonrası. Şimdilik başyazarlar veya yazarlar arasında devam eden, el ense faslından sonra; er meydanına daha başka kimler çıkacak? Sadece şahıslarla sınırlı kalacak mı, yoksa mücadeleye kurumsal güçler de dahil olacak mı? Dahil olurlarsa, bunun ekonomik ve siyasi sonuçları nasıl tezahür eder? Evet merak edilen bu...