Kasım ve Şubat mali krizlerinden sonra, memleketimiz, Türkiye nasıl kurtulur sorusunun etkisi altında kaldı. İşte, bunlardan dolayıdır ki, daha evvel enflasyondan nasıl uzaklaşırız sloganı, yerini ekonomik kurtuluş savaşına terk etti. Ve yeni dönemde programın eksiksiz olarak nasıl uygulanacağı noktasına gelindi. Özetlersek: Ülkemiz ekonomik açıdan 1960 yıllarının başındaki halimize yeniden dönmüş oldu. 1960 ihtilalinden sonra, ülkenin ekonomik açıdan baş sorunu bir yandan enflasyondan kurtulmak, diğer yandan da az gelişmişlikten kalkınmış ülke haline gelmek idi. Bu iki unsur için 1950-1960 döneminde iki görüş çarpışıyordu. Muhalefette olan Halk Partisi, ülkemiz ancak kalkınma planlarıyla fakirlikten kurtulur diyor, iktidardaki Demokrat Parti ise; bütçeler esasen yıllık planlar demektir, bu sebeple, ekonomik alanda yeni enstrümana gerek yoktur düşüncesini taşıyordu. Sonunda ihtilal hükümeti 1960 yılında Planlama Müsteşarlığı Teşkilatı'nı kurdu ve böylece planlı döneme girildi. O zaman biz, 1960-1963 arasında OECD teşkilatında mali müşavirdik. O dönemin bütün olaylarını gayet iyi hatırlıyoruz. 1961 senesinde Türkiye'nin kalkınması için gereken dış yardımı alabilmek için sözkonusu teşkilatla büyük bir faaliyete girmiştik. Faaliyetin esasını kalkınmak için gereken dış finansman kaynağını bulmak teşkil ediyordu. Bunun bulunması için de o teşkilat, planı şart koşuyordu. Daha doğrusu, dış finansmanı için bu şartı öne sürüyordu. O günkü şartlarda iktidarda olan hükümet de bu alanda gerekenleri büyük bir dikkatle yerine getiriyor daha doğrusu planlı bir ekonomik hayatın gerekleri için icap eden her şeyi yapıyordu. Bunlardan bir tanesi hatta en önemlisi plan yapmak ve Türk ekonomisini OECD'ye iyi anlatmaktı. O dönemde Atilla Karaosmanoğlu, İktisadi Planlama Dairesi Başkanı'ydı. Plan hazırlığının en başta gelen yapıcılarındandı. O dönemlerde bizimle alakalı konularda Atilla Karaosmanoğlu, durumumuzu dış dünyaya anlatır, taleplerimizin haklılığını ve bu arada yapacağımız işlerdeki kararlılığımızı OECD'de çok güzel bir şekilde ifade ederdi. Hülasa, OECD ortamında Atilla Karaosmanoğlu en büyük sorumluluğu taşıyanlardan biriydi. 1963'te yapılan ilk beş yıllık plan, 1962'deki geçici bir yıllık plandan sonra, bu mevzudaki ilk vesikaydı. Birinci planın tatbik edildiği ilk beş yıldan sonra gelen ikinci ve üçüncü beş yıllık planlar döneminde plan fikri ülkemizde iyice yerleşmiş ve kamuoyunda ekonomik alanda Türkiye'yi kurtaran olay haline gelmişti. Başka bir deyimle, ulusun büyük bir kısmı, beş yıllık planları Türkiye'yi ekonomik alanda kurtaracak aletler gibi görüyordu. O dönemlerde ekonomik hayatımızdaki gelişme, zaman zaman bazı aksaklıklara yol açıyordu ama bunların önlenmesi için gereken çalışmalar yapılarak ülke ekonomisi yeniden plan disiplinine girer gibi oluyordu. 1970 Ağustos ve 24 Ocak 1980 kararları ekonomide hasıl olan olumsuzlukları giderme açısından dönüm noktalarını teşkil ediyorlardı. Fakat, 1980 ihtilal hükümetinden sonra gelen hükümetler döneminde ülkede hasıl olan kalkınma ihtiyacı ortamı giderek azaldığı için beş yıllık planlar gözden düştü, hatta adeta unutuldu ve sonunda da bugünkü duruma gelindi. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi bugün biz ekonomik alanda adeta yeniden her şeye başlıyormuşuz gibi bir duruma geldik ve şu anda da hükümetin verdiği görevle Sn. Kemal Derviş, ekonomimizi yeniden düzeltme işini yapmaktadır. Dikkat edilirse, Sn. Bakan bu işi yaparken, ekonomik alanda sorumlu, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Merkez Bankası ve Maliye Bakanlığı ile müşterek bir çalışma içerisinde bulunmaktadır. Başka bir deyimle şimdiki durumda ekonomik hayatımızla ilgili tedbir ve kararlar adeta 1960 yıllarının ihtiyaçları varmışçasına bunları giderme yöntem ve havası içerisinde oluşmakta ve 40 yıldan beri yapılan çalışmalardan sonra sanki aynı olumsuz noktaya gelmiş olmanın sıkıntısı yaşanmaktadır. Bu itibarla söz konusu duruma bir daha düşmemek için bütün milletçe hükümetin çalışmaları desteklenmeli ve bilhassa muhalefet partileri bizce iç siyaset hesaplarından mümkün olduğunca uzak kalacak şekilde hareket etmelidirler.