Ekonomi ve siyasi hata

A -
A +

Birkaç yıldır iktisadi bünyemizdeki yaşadıklarımız gösteriyor ki, ekonomik hayatın idaresinde bazı kuralların geçersiz hale düşmesi hiçbir zaman mümkün değildir. Birtakım kaidelerin hükmünü kaybetmiş gibi görünmesi, sadece ifade olarak bir şekil değiştirmeden ibarettir. Bilindiği gibi bazen İstanbul'da ya da Ankara'da ekmek sıkıntısı meydana gelir. Çünkü, fırıncılarla belediye arasında ekmek fiyatlarının ne olacağı hususunda ihtilaf çıkmış olabilir. Bunun esasını fırıncıların belediyenin öngördüğünden daha yüksek fiyatlarla ekmek satmak istemesi teşkil eder. Ekonomik hayatın tarihçesine bakıldığı zaman hükümetlerin "üç beyazın fiyatına dokunulmamalıdır" prensibini ziyadesiyle benimsedikleri ve buna önem verdikleri görülür. Bu kuralın manası şudur: Hükümetler; ekmek, şeker ve giyim eşyası fiyatlarının gereğinden fazla artmamasını hedef almalıdırlar. Bu kural, çeşitli ekonomik sistemler içerisinde kendisini değişik şekillerde göstermiş ve 3 madde grubuna ait fiyatların mümkün olduğu kadar az değişmesine önem verilmiştir. Ancak, bunu sağlayacak politikaların uygulanmasında zaman zaman hatalı kararlar her ülkede görülmüştür. Bilhassa son 2 yılda da hatalı karar ve hareketler memleketimizde birbirini takip etmektedir. Geçmişte, ülkemizde bu alanda alınan yanlış bir kararın öyküsü de şöyle: 1950'li yıllar. 1956'da 10 Haziran Pazar günü İstanbul'da merhum Başbakan Menderes başkanlığında bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda ilgili bakan ve ekonomiden sorumlu yüksek bürokratlar ve profesörler mevcuttu. Konu, "Devalüasyon yapılsın mı yapılmasın mı?" idi. Daha önce Ankara'da yapılan toplantıda devalüasyon kararı alınmıştı. O zaman Hazine Genel Müdürü olan Memduh Aytür, devalüasyon yapılmasını ve buna bağlı olarak da istikrar programı uygulanmasını öneriyordu. Daha çok, kısa vadeli siyasi amaçlarla ve 3 beyaz kaidesine aykırı olacağı endişesiyle Ticaret Bakanlığı, devalüasyon yerine yapılan tadillerle yeni bir şekil alan, Milli Korunma Kanunu'nun uygulanması yolunu teklif etti. Toplantıya iştirak eden bazı profesörler de bu fikri desteklediler. Böylece, devalüasyon yerine o toplantıda Milli Korunma Kanunu uygulaması kararlaştırıldı. O zamanı yaşamayanlar bilmez, söz konusu kanunun esası ekonomiyi yasak ve cezalarla idare etmekti. 11 Haziran 1956'da yeni Milli Korunma Kanunu uygulamaya konuldu. İlk günlerde fiyatlarda suni bir düşme görüldü, ondan sonra da fiyat artışları birbirini kovaladı ve nihayet, bilindiği gibi 4 Ağustos 1958'de devalüasyon yapmak mecburiyeti hasıl oldu. Haziran 1956'da devalüasyon yapılsaydı, Ankara'da alınan ilk karara göre 1 dolar 2.80'den 6 TL'ye çıkacaktı. Bu 2 yıllık gecikmeden dolayı 4 Ağustos 1958'de dolar, 9 TL. oldu. Bütün bu satırlarla ifade etmek istediğimiz husus, ekonominin idaresinde ülke imkan ve gerçekleri gözden kaçtığı takdirde, politikalarda zaman zaman hata yapılabileceğini göstermektir. Nitekim, bugün uygulandığı ifade edilen, serbest ekonomi politikasında faiz ve döviz kuru alanlarında çeşitli yazılarımızda belirttiğimiz bazı yanlışlar mevcuttur. Bunlar, 1980'li yılların yarısından sonraki siyasi tutumların sonucudur. Temennimiz, hükümetin uyguladığı programla ilgili ekonomiyi izleme faaliyetlerinin sürdürülmesi ve gerektiğinde icap eden kararların derhal tatbikine geçilmesidir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.