Memurlar imza korkusu ve devlet...

A -
A +

Geçen hafta Sn. Başbakan, sorumlu memurların imza atmak açısından çekingen davranmalarından bahsederek devlet işlerinin ağırlaştığından şikayet etmişti. Bilindiği gibi, devlet idaresinde fonksiyonu bulunan iki grup vardır. Bunlardan biri; siyasetçiler diğeri de devlet işlerinde çalışanlardır. Birinci grup, beyin fonksiyonu yaparlar. Diğeri ise, bir insanın elleri ve ayakları gibidir. Olayı bu şekilde değerlendirince varılacak sonuç, ülkenin hayatı siyasetçilerin elinde demek olmaktadır. Kamuda çalışan personel ise söz konusu siyasi grubun emrindedir ve onun kanun çerçevesinde istediklerini yerine getirmekle görevlidirler. Bu durumda devlet idaresi bakımından siyasetçiler kadar kamu çalışanları da önemlidir. Çok partili döneme girmeden evvel, başka bir deyişle; 1950'lerden evvel siyasetçilerle memurlar arasında bulunması gereken ilişki en iyi düzeydeydi ve devleti yönetenlerle kamuda çalışanlar arasında objektif bir ilişki vardı. Bu ilişki içerisinde memurlar, kendilerini devletin hizmetkarı gibi görüyorlardı. Fakat, çok partili dönem başladıktan sonra başka bir deyimle 1950'lerden sonra bu durum değişmeye başladı. Ve 1974'teki Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisi koalisyonundan itibaren kamu çalışanları devletin değil, kendilerini tutan partilerin mensubu gibi hareket eder şekilde bir tavır takınmaya başladılar. Bu durum zamanımızda da maalesef aynen mevcuttur. Netice itibariyle şu anda devletin idari bünye bölümü sağlıklı değildir. Bunlara ilaveten ayrıca, halen mevcut bulunan soruşturmalar furyası içerisinde bürokratik bünye ayrıca bir başka bölünmeye de maruz kalmıştır. Bize göre, bu iki nokta çok önemlidir. Devlet idaresinin bürokratik bünyesi objektif kurallara göre çalışacak bir hale mutlaka getirilmelidir. Bu ihtiyaç vaktiyle kamu yönetiminin yeniden yapılandırılması adı altında 9. Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel tarafından benimsenmiş ve bu konuda bazı çalışmalar yapılmıştı. Bu çalışmalar sırasında da çok önemli gelişmeler gerçekleşmişti. Kanaatimizce devletin yönetilmesi bakımından hissedilen en büyük ihtiyacın karşılanması devlet idaresinin yeniden objektiflik çerçevesinde fonksiyon ifade eder hale getirilmesidir. Kamu hizmetinde çalışmanın partilerle ilişkisinin başladığı 1950 başlarında bu konuyla ilgili olarak Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan bir yazıyı aynen naklediyoruz; "İstanbul hamalları arasında 700-800 hatta bazen 1.000 TL maaşlı bir gedik usulünün devam ettiğini biliyor musunuz? Meclis-i idare azalığı, murakıplık gibi İstanbul'da hamalbaşılık o kadar kârlı bir iştir ve talipleri o kadar çoktur ki, partiler iktidara gelir gelmez bu işlere derhal kendi adamlarını tayin ederler." Bugünkü şartlarda mizahi gibi görünen bu yazıdan da anlaşılacağı gibi iktidardaki partilerin adam kayırma dolayısıyla objektiflikten ayrılma açısından devlet teşkilatı üzerindeki istenmeyen etkileri 50 yıldan beri vardır ve bu hal 1974'lerden sonra da daha zararlı hale gelmiştir. Ayrıca, şimdi de imza atmaktan çekinme, daha doğrusu korkma durumu kamu hizmetlerinin arzu edilen süratte ve düzeyde yerine getirilmesi açısından büyük engel teşkil etmektedir. Sn. Süleyman Demirel'in başlattığı ve hayli ilerlemiş bir safhada bulunduğu bilinen devletin yeniden yapılanması faaliyetlerinin bir an evvel tamamlanmasında ve devlet teşkilatının siyasi ve haksızlık yapılacağı endişelerinden uzak ve objektif esaslara göre çalışır hale gelmesinde büyük zaruret görmekteyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.