Tüm dünya ekonomileri Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) aylık 85 milyar dolarlık tahvil alım programından ne zaman çıkacağı konusuna kilitlenmiş durumda. Aslında bu program başlarken, Amerika'nın sürdürdüğü piyasaları paraya boğma sürecinin sonsuza kadar devam etmeyeceğini herkes biliyordu. FED tarafından tahvil alımı karşısında piyasalara likidite sağlama işi en çok gelişen ülke piyasalarının işine yaradı. Gelişmekte olan ülkelerin mali yapılarındaki bozulma, peşi sıra gelen not indirimleri, bu ülkelerin firmalarında ortaya çıkan iflas süreçleri ve genel ekonomik belirsizlik, paranın yönünü bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülkelere doğru çevirdi. Bonkör davranan FED sayesinde gelişmekte olan ülkelere fonlar adeta aktı. Ancak bu sıcak paranın artık sonuna gelindiği herkes tarafından bilinmesine rağmen, piyasalara verilen paranın bugün ya da yarın azaltılacağının konuşulması bile gelişen ülkelerde sıkıntı oluşturmaya başladı. Bu arada dolar tüm gelişen ülke piyasalarına karşı değerini artırdı. Sebep basit. Rezerv para olan dolar doğduğu ülkeye geri dönecek. Amerika'da işler kısmen iyileşti ve yatırımcı kayıplarını telafi etmek için gelişen ülkelerde macera aramak yerine gelişmiş, piyasaları oturmuş, fon giriş çıkışında sıkıntı yaşamayacağı ülkelere yönelecek. İşte aradan geçen bu süreçte kimi gelişen ülkeler ödevlerini iyi yapıp, yapısal reformlarını bir gün paranın olmayacağı gerçeğine göre yaparken, kimisi de zamanını har vurup harman savurdu. Ekonomide reform yapanlardan birisi de Çin. Dış ticaret fazlası vermesine, yaklaşık % 7'ler civarında büyüme gerçekleştirmesine karşılık yeni ekonomik düzene kendini hazırlama yolunda ciddi adımlar atıyor.