Son günlerde Türkiye'nin tasarruf eğiliminin düşük olduğu, dünya ortalamasının çok altında tasarruf ettiğimiz daha sık dile getirilir oldu. Aslında bu uzun zamandan beri Türkiye açısından önemli bir sorun. Özellikle mevcut sermaye yapısının yetersiz olması, yeni pek çok girişim için dış kaynağa destek duyulması ve dış kaynağın da yurt dışından sağlanması ekonominin genel yapısı itibariyle çok olumlu karşılanacak bir durum değil. Bu durum bugün ortaya çıkmış değil. Uzun zamandan beri gerek hükümet kanadından gerekse de dış âlemden sorun çok sesli olarak dile getiriliyordu zaten.
19 Eylül 2011 Tarihli Türkiye-2011 Madde IV Görüşmeleri sonrası IMF Heyetinin Değerlendirme Raporunda; "Özel sektördeki tasarruf açığının Türkiye'yi küresel likiditedeki dalgalanmalara ve risk iştahındaki değişimlere açık hale getirdiği" belirtiliyordu. Raporun sonunda ise "Yerel sermaye piyasalarının daha da derinleşmesi ve yeni kişisel tasarruf araçlarının geliştirilmesi, yurt içi tasarrufları teşvik edecek ve Türkiye'nin küresel finansal şartlardaki dalgalanmalara karşı direncini artıracaktır" denilerek yol gösterici bir tavır sergileniyordu.
2011 krizinden bu yana tasarruf artırmaya yönelik olarak "Bireysel Emeklilik Sistemi (BES)"nde devletin % 25'lik katkısının sağlanmasından öte çok fazla adım atılamadı. İşte bu nedenle büyümeyi finanse edecek yeterli tasarrufun sağlanmasına yönelik olarak yeni modellerin konuşulmaya başlandığı bir süreç yaşıyoruz. Kıdem Tazminatı Fonu aslında şirketlerin ve işçilerin lehine bir düzenleme olarak ortaya çıkarılsa da, burada birincil amaç özel sermayenin tasarrufları yoluyla Türkiye'deki tasarruf açığını kapayacak bir girişimde bulunmak. Hane halkı tasarrufları açısından ise durum pek parlak değil. ING Bank, Sabancı Üniversitesi ve IPSOS KMG'nin ortak çalışması ile 2011 yılından bu yana "Türkiye'nin Tasarruf Eğilimleri Araştırma"sını yayınlıyor. Bence çok önemli bir çalışma olmasına karşılık, hak ettiği yeri pek bulabilmiş değil. 2013 yılı 3. Çeyrek Raporunda önemli bulgular var. Buna göre; gelir yetersizliği tasarruf yapmanın önündeki en önemli engel olmaya devam ediyor. Buna ilave olarak çocuk sahibi olup tasarruf edenlerin oranında üçüncü çeyrekte belirgin bir artış göze çarpıyor ancak çocuğu olanlarda tasarruf sahipliği daha düşük kalmaya devam ediyor.
Tasarrufun en önemli gerekçesi "geleceğe yatırım", "ev almak" ve "çocukların geleceği" olarak görülüyor. TL vadeli hesap, bireysek emeklilik/hayat sigortası, yastık altı nakit ve altın en çok tercih edilen tasarruf araçları olarak göze çarpıyor. O halde tasarruf edebilmek için en önemli girdi gelir artışı, sonrasında doğru yönlendirme. Hal böyle olunca parası olmayana neden tasarruf etmiyorsun demeye de hakkımız yok.