Geçen hafta salı günü akşamı Merkez Bankası "Kül Kedisi" masalından mı hareketle bilinmez saat tam on ikide, heyecanla beklenen faiz kararını açıkladı. Politika faizi olarak adlandırdığımız haftalık repo ihale faiz oranını % 4.5'ten % 10'a çıkardı. Faiz koridorunun hem alt bandında hem de üst bandında artırıma gitti. Gerekli miydi? Gereksiz miydi? Başka önlemler paketiyle kurun ateşi sönebilir miydi? Sönemez miydi? Artık bu tartışmaların çok ilerisindeyiz. Faiz artışı oldu mu? Oldu. O halde futbolcuların sıkıştıklarında söyledikleri gibi "önümüze bakacağız..."
Faiz artırımının doğal sonucu olarak daha az büyüme ile karşılaşacağımız bir gerçek. Çünkü yeterli sermayeye sahip olmayan sanayici ihtiyaç duyduğu sermayeyi bankalardan karşılamaya gider. Şimdi ihtiyaç duyacağı bu sermayenin maliyeti artacak. O nedenle yatırımcı maliyeti artan bu sermayeyi kullanmak istemeyeceği için yapacağı yatırımları erteleyecek. Tüketiciler ise ev, araba almak istediklerinde artık daha yüksek kredi maliyetleri ile karşılaşacakları için onlar da bu taleplerini erteleyecek. Talepler ertelenince, talep edilmeyen mal ve hizmetlerin fiyatları düşecek. Diğer bir anlatımla faiz artınca büyüme aşağı inecek ama enflasyon da aşağı inecek. Buradan çıkardığımız sonuç: Merkez Bankası büyümeyi değil, enflasyonu tercih etti.
Hiç kararsız olup, kafası karışık olmaktansa, iyi ya da kötü bir kararın olması her zaman iyidir. Salı akşamına kadar Merkez Bankasının kafası karışıktı. Şimdi kafası rahat. Hedef belli enflasyon. Kendi adıma ben olsam büyümeyi her zaman tercih ederim ama bu karara da saygı duyuyorum. Her şeyden öte, Merkez Bankası böylesine türbülans dönemlerinde, evin garajında Mercedes dururken, Doğan görünümlü Şahin ile gezmemesi gerektiğini öğrendi. Piyasanın hâkimi "benim", siz biraz geri çekilin dedi.
Aslında Merkez Bankasının son aldığı beklentiler ötesi faiz kararı bizimle aynı ligde yer alan diğer gelişen ülkeler açısından fena etkileyici oldu. Tüm dünyadaki finans otoriteleri Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın faiz kararını gösterip, o ülkelerin kendileri için aldıkları kararları beğenmiyorlar. Örneğin Rusya Merkez Bankası hemen bizim kararın akabinde kendi piyasasında dolara karşı hızla değer kaybeden Rublenin serbest düşüşünü engellemek için piyasalara yaklaşık 13 milyar dolarlık müdahalede bulundu; ancak fayda etmedi. Piyasalar Rusya Merkez Bankasını da Türkiye benzeri yüksek faiz artışına zorluyor. Zaten piyasalarda var olan bulaşıcılık şimdi bizim Merkez Bankamız yoluyla bize benzeyen ülkelere de sirayet edecek gibi gözüküyor.
Bizde ise bankalar Merkez Bankası kaynaklı maliyet artışını fiyatlara yansıtmak isteyecek. Ancak şimdi sıra BDDK'da. Faiz artırımının kâra dönüşmesinin önüne geçmeleri lazım. Her şeyi Merkez Bankası yapamaz. Kolaycılık yok.