Uluslararası alanda, firmalarımız için satın alma fırsatı olarak gördüğümüz küresel krizden etkilenmiş çok önemli yabancı şirket ve marka mevcut. Beklediğimiz ve özlediğimiz gelişme, geniş vizyona sahip, küresel olma çabası içinde olan yerli firmaların, yabancı şirketleri satın alarak dünya çapında birer oyuncu olmaları ve dünyadaki küresel krizi fırsata çevirmeleri idi. Ancak ticari hayatta son aylarda ilginç gelişmeler oluyor. Tam biz yerli markalar dünya çapında markalar haline dönüşsünler, iş adamlarımız bunu fırsata çevirsinler, akla hayale gelmeyen şirketler üç beş kuruşa satılır olmuş bunları alıp gelsinler diye düşünürken, çok önemli Türk markaları birer ikişer yabancı olmaya başladılar. Örneğin İstanbul Sancaktepe'de 60.000 metrekare kapalı alana sahip Türkiye'nin sektöründeki en büyüğü olan, elektrik anahtarları, prizler, sigorta kutuları, elektronik elektrik sayaçları gibi ürünleri üreten VİKO'nun % 90'ı Panasonic Corp. tarafından satın alındı, 1964 yılında Ankara'da kurulan, 1979 yılında Susurluk'ta bir mandıranın alımıyla birlikte 1985'te pastörize süt üretimi ve kültür peynirciliğine başlayan, Japonya'ya ilk giren Türk Beyaz Peyniri markası olan Yörsan'ın %80'i Abraaj Grubu'nun kontrolü altındaki Dairy Fresh Süt Ürünleri tarafından devralındı. Kemal Kükrer markası ile bilinen Kükre Gıda'nın % 50'si Ajinotomo Co. Inc. tarafından satın alındı. Namet Gıda Sanayi ve Ticaret AŞ'nin, Gulf Delicatessen Investors S.A.R.L. vasıtası ile ortak kontrolünün devralınması işlemine izin verildi...
Bu saydıklarım Türkiye'nin önde gelen, neredeyse hemen herkes tarafından bilinen markaları ve şirketleri. Sadece bunlarla sınırlı değil, başkaları da var. Bir yandan şirketlerimizin yabancılar tarafından bu kadar tercih edilir olması hoşumuza giderken, diğer taraftan bu aslında dünya çapında marka olma iddiasından vazgeçmek anlamına da geliyor. Örneğin, bundan sonra kimse VİKO için bir Türk Şirketidir diyemeyecek. İşin bu tarafından baktığımızda, yabancı şirketleri alacağız diyerek çıktığımız yolda şirketlerimizi birer ikişer yabancılara satmaya başladık.
Burada esas sorulması gereken, yerli patronları Türkiye'de iş yapıp, başka ülkelerde satın almalardan alıkoyan nedir? Neden şirket almak yerine kendi şirketlerini yabancılara satıyorlar? Acaba işin içinde; hazır şirketler için tahminler ötesi fiyatlar bulunmuşken, bir daha bu fiyatlar bulunamaz kaygısı mı var, yoksa bu ülkede üretim yapmak, artan maliyetler, büyük bürokratik engeller ve bir türlü iyileştirilemeyen yatırım ortamından ötürü tercih edilen bir girişim olmaktan mı çıkıyor ? Bundan sonra genel yaklaşım, fırsatını bulduğunda sat ve sektörden çık mı olacak bunu bize zaman gösterecek. Ancak insan yine de sormadan edemiyor. Acaba sıfırdan yabancı yatırımlarını ne zaman göreceğiz?