Kur’ân-ı kerimde ismi geçen meyveler MEYVESİZ AĞACI KESERLER!

A -
A +
Meyveyi yemekten evvel yemek daha faydalı görülmüştür. Nitekim iki âyette meyve, yemekten evvel zikredilmiştir. Faziletli şeyi önce zikretmek, lisan kaidesidir.
 
Kur’ân-ı kerimde hangi meyvelerin ismi geçiyor diye sorulsa ne cevap verilir? Hurma denmesi muhakkak gibidir. Evet, hurma, 23 defa geçer. Bunlardan 19’unda nahle olarak; 1’er defa da rutab (yaş hurma), kınvânün dâniye (hurma tomurcuğu), urcun (hurma dalı) ve liyne (hurma ağacı) olarak zikredilir.
Sonra üzüm (ineb, a’nâb) gelir. 11 defa geçer. Zeytin (zeytûn) 6, nar (rummân) 2, incir (tîn), kiraz (sidr-i mahdûd) ve muz (talh-i mendûd) 1’er defa geçer. Böylece 7 meyve Kur’ân-ı kerimde ismen zikredilir.
Elma? Hayır. Lokman Hakîm’in, birisinin, her gün bir elma yediği hâlde öldüğüne şaştığı rivayet olunur. Cennetten çıkmanın sebebi de bir meyvedir. Âdem aleyhisselâmın cennetten çıkarılmasına sebep olan meyvenin elma olduğu yakıştırmadır. Bu yasak ağacın meyvesi Kur’ân-ı kerimde beyan olunmamıştır.
 
Bunlardan başka nebat ve sebze olarak bakla (bakl), acur (kıssâ), sarımsak (fum), mercimek (ades), soğan (basal), kabak (yaktîn), zencefil (zencebîl), ılgın (esl), diken (hamt), sidr (sedir) 1’er defa, reyhan ve hardal 2’şer defa, ekin başağı (zer’, sünbül, gars, asf) 8 defa geçer.
Portakal, mandalina, hele avokado, ananas gibi meyveler nevzuhurdur. Bu coğrafyada yakın zamanda peyda olmuştur.
 
Yatmadan evvel ne yenir?
 
Meyve, Farsça bir kelimedir. Eski Türkçesi “yemiş”, Arapçası “fâkihe”dir. Kur’ân-ı kerimde fâkihe’den başka, semere ve katf kelimeleri de meyve için kullanılmıştır.
İki âyet-i kerimede meyve yemekten evvel zikredildiği için, yemekten evvel yemek daha faydalı görülmüştür. Zira faziletli şeyi önce zikretmek lisan kaidelerindendir.
“Allah dilediğine kız, dilediğine erkek çocuk verir” mealindeki âyet-i kerimeden de kız evladın daha faziletli olduğuna hükmedilmiştir. Bugün mütehassıslar da meyveyi evvel yemeyi tavsiye ediyorlar.
Böyle olmakla beraber, şimdi meyve en son yenir. Yatmadan evvel yenen son yiyecektir. Ev sahibinden meyve uman misafirin “Bizim eller bizim eller, yatmadan evvel yemiş yerler” dediği, ev sahibinin de “Bizde öyle âdet yoktur. Kurutup da güzün yerler” diye cevap verdiği meşhurdur.
Yemek davetlerinde önünden yemek sünnet iken, meyvede böyle değildir. Zira meyveler farklı cins ve büyüklüktedir.
 
Kıyamet koparken ağaç dikmek
 
Ağaç diken kimse de meyvesinden yendikçe, meyve yiyen dua etse de etmese de sevaba kavuşur. Hadis-i şerifte geçer ki, “Meyve ağacı, dikene ve soyuna hayır ve bereket getirir.” Amel olunmayan ilim, meyvesiz ağaca benzetilmiştir. “Meyvesiz ağacı keserler” sözü meşhurdur.
Meyve ağacı dikmeye Resul aleyhisselam ehemmiyet vermiştir. “Kıyamet koparken elinizde hurma fidanı varsa, gücünüz yeterse hemen dikin!” buyurmuştur. Harbde meyve ağaçlarının kesilmesi yasaklanmış; meyveli ağacın altına def-i hacet etmek men olunmuştur.
Hadis-i şerifte geçer: “(Meyvesinden ve gölgesinden insanların faydalandığı) kiraz ağacını [ve benzeri ağacı] keseni Allah ateşe atar” buyurdu. Eyüp Sultan hazretlerinin bahçesini ziyaretlerinde taze hurma dolu bir dalı kırıp ikram etti de, “Dibine düşenleri toplayıp getirseydin ya!” buyurdu.
 
Kur’ân-ı kerimde ismi geçen meyveler
MEYVESİZ AĞACI KESERLER!
 
“Dü Dü”
 
Cenab-ı Peygamber, kuru ve yaş üzüm, ceviz ve badem yemiştir. Sol eline üzüm salkımını alıp, sağ eli ile altından üstüne doğru tane tane yediği rivayet edilir. Zira üstü, altındakinden daha tatlıdır.
Selman-ı Fârisî ile üzüm yerken Resulullah, “Yâ Selmân! Dü, dü” buyurdu. Yani üzümü ikişer ikişer yemesini tavsiye etti. Dü, Farsça iki demektir. Resulullah’ın Farsça konuştuğu bir iki misalden biridir. Eskiler üzümün çekirdeğini asla yemez, ya da dişine güvenen çiğnerdi.
Zührî, “Ezberi kuvvetli olsun isteyen, kuru üzüm yesin” derdi. Tirmizî, kuru üzüm ve fıstığı beraber yemenin hafızayı güçlendireceğini söyler. Eskiden abur cuburun olmadığı zamanlarda, çoluk çocuk herkes ağzına kuru meyve atardı. Şeker darlığında, çaylar kuru kayısı veya üzüm ile içilirdi.
 
Ayvanın verdiği güzellik
 
Ayva, kalbe ferahlık verir. Hamile kadınların ilk 4 ayında 7-8 tane yemesi hadis-i şerifte tavsiye buyurulmuştur. Çocuğu güzel olur. Hoşaf veya marmelat olarak yemek kolaydır.
Hadis-i şerifte, “Her narda Cennet suyundan bir damla vardır” buyurulmuştur. Cennet suyunu kaçırmamak için bir damlası zayi edilmez. Hıyarı tuzla, cevizi hurma ile yemek sünnettir.
İncir pek övülmüştür. Faydası saymakla bitirilemez. Kalbe ferahlık verir. Kuluncu, mide, bağırsak, sancılarını giderir. Beydâvî tefsirinde der ki: “Allah meyveler arasında hususî olarak, zeytin ve incire yemin etmiştir. Zira çok hoş bir meyvedir. Hiç artığı yoktur. Gıdası latif, hazmı çabuktur. Çok dertlere devadır. Karnı yumuşak tutar, balgamı söker, böbrekleri temizler, mesanedeki kumu izâle eder, ciğer ve dalağın muntazam çalışmasını temin eder ve bedeni besler. Hadis-i şerifte incirin ayak ağrılarına ve basura da iyi geldiği beyan olundu. Zeytin hem meyve, hem katık, hem devadır. Latif yağı, çok faydaları vardır. Yağlı olmasına rağmen yağ olmayan dağlık arazide yetişir.”
 
Kur’ân-ı kerimde ismi geçen meyveler
MEYVESİZ AĞACI KESERLER!
 
Karpuzun itibarı
 
Karpuz kadar övülen meyve azdır. İçinde Cennet suyundan bir damla olduğu rivayet edilir ve bunun için mümkünse hepsini bir kişinin yemesi tavsiye edilir. Hadis-i şerifte: “Karpuz, yiyecektir, içecektir ve güzel kokudur” buyurulmuştur. Hiçbir yeri ziyan olmaz. İçini büyükler, kabuğunu hayvanlar yer, çekirdeğini de çocuklar çitler.
Meşhur âdâb kitabı Şir’atü’l-İslâm’da anlatılıyor: “Karpuz, mesaneyi ve karnı yıkar (yani antioksidandır). Cilde tazelik, ağza güzel bir koku verir. Baş ağrısını sakin kılar. Görmeyi kuvvetlendirir. Susuzluğu giderir. Keserken Besmele çekilmiş ise insanın karnında tesbih eder. İştah açar. Karındaki kurtları öldürür. İnsanın karnından yetmiş hastalığı çıkarır, bunların yerini şifa alır. Çoğu ter ve idrar ile çıkar. Şeyh Gassânî dedi ki: Babam bana, karpuz alırken üstündeki çizgileri say, tek sayı çıkarsa tatlı çıkar dedi. Ferasetli tabibler, insan bedeni ve bilhassa ölçülü yiyenler için faydalı olduğunu söylemişlerdir.”
Ziraat mühendisi bir ahbabımın mütehassıs sıfatıyla seçtiği karpuzlar hep kabak çıkardı da, babası, “Ne marifetli evladım var. Şeker hastası olduğum için, yazın bu son günlerinde bile benim yiyebileceğim karpuzu buluyor” diye takılırdı.
 
Turfanda mı?
 
Her meyvenin bir mevsimi vardır. Birbirini takip eder. Hatta kirazın, arkamdan dut gelmese, herkesi sapıma çeviririm dediği meşhurdur. Bazı mevyeler aynı mevsimi paylaşır ve birbirine pek yakışır.
Bazısı nazlıdır; mevsimi uzun sürmez. Vişne, mandalina böyledir. Bazısı uzağa gelemez. Üzüm, kayısı böyledir. Böyle olsa ne gam, erbabı sepetle, çömlekle getirtir. Olmazsa kurutur yerler.
İlk çıktığı zaman meyveler çok yenir, sona kalınca pek yenmez. Turfanda meyve ve sebze ilk çıktığında ağzına ve gözlerine sürüp bereket ile dua edilir ve evvela çocuklara, bilhassa yürekleri yufka diye kız çocuklarına verilirdi. Zannedilenin aksine kız çocuk şarkta bilhassa babasına çok kıymetlidir.
Meyveleri en iyi tasvir eden Refik Halid olmuştur. Bu usta kalemin buna dair yazılarını okuyanın ağzı sulanır. Mamafih meyveler arasında taraf tutar; tab’ına göre, bazısını göklere çıkarır, bazısını yerin dibine geçirir.
 
Kur’ân-ı kerimdeki meyveler sergisi
 
1 Nisan 2023’te Londra’da Kur’ân-ı kerimde ismi geçen bitki ve meyvelerin resimlerinin yer aldığı bir sergi açıldı. Buradaki bitkilere dair kitap yazan Şahine Gazanfer adında bir botanikçi, Sue Wickison adında bir ressamdan bunları resmetmesini istemiş. 25 kadar bitki ile meyvenin yer aldığı sergi, ikilinin altı yıllık çalışmasının mahsulüdür ve dünyada ilktir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.